SIRA AYASOFYA’YA DA GELDİĞİNE GÖRE…

SIRA AYASOFYA’YA DA GELDİĞİNE GÖRE…
Gazete Pencere’nin bu satırlarından günler öncesinde (25 Mayıs 2020), “Sıra Ayasofya’da” demenin haklı utancı içindeyim.Evet, sıra Ayasofya’ya geldiğine göre, çekmecedeki üçüncü mektup da açıldı. O mektupta “Üç...

Gazete Pencere’nin bu satırlarından günler öncesinde (25 Mayıs 2020), “Sıra Ayasofya’da” demenin haklı utancı içindeyim.
Evet, sıra Ayasofya’ya geldiğine göre, çekmecedeki üçüncü mektup da açıldı. O mektupta “Üç mektup da sen hazırla” yazılıdır.
Korona günlerinde, zamanını belgesellere, filmlere, ekmek yapma videolarına veremeyen reyi güçlü vatandaş, ‘ele geçirilmiş’ medyadan eski siyasetçileri, diyanetçileri bol bol dinledi.
Zaten muhalifler kısıtlı olduğu için kumanda koltuğuna rahat oturuldu ama bir baktılar ki yahu onlar da rahatsız. “A Haber’i açalım, içimiz açılsın, ABD’ye dersini verelim, Yunan’ın oyununu bozalım, emekliye zam, işsizse salak mısın, kurnaza burada fırsat varı izleyelim.” Ama heyhat oradan da canlı yayında bir ses duyuldu: “Millet işsiz millet parasız.” Bunu söyleyen gözaltına alınmış mıdır, o söyleşiyi yapan kardeşim meslekten olmuş mudur, daha haberi gelmedi.
Durumu o kanal da kurtaramadı.
Zamanınız var, gelin biraz geri gidelim. Büyük çelişkilerin renkli rüyası idi AK Parti. Kurulduklarında şiir okumaktan mahpus yatmış bir genel başkan, 28 Şubat’ı ‘burası çokomelli’ hem organize etmiş hem de bundan büyük mağdur olmuş bir kadro.
Dil nefis, yüzü Batı’da, demokrasi taçlanıyor, İsmet Paşa’nın bizden esirgediği günler geliyor, her mahallede bir zengini bırak ‘her apartımana bir zengin’ yerleştiriliyor. Rüya gibi.
Kürtler de var, Aleviler de var, Ermeniler de var hamdolsun. Daha ne olsun?
Tadından yenmeyen bir sunuş. Böyle kalır mı canım? Hacıyatmaz iktidarcı köşe kuponları, aydın görünümlü liderciler, salaklıklarıyla tarih yazan ‘yetmez ama evetçiler’ ve tüm bunların üst aklı, aşağılık bir örgüt.
Düzene bak.
Yani Reis’in dediği gibi “Hepiniz oradaydınız” yahut “Kimler kimlerle beraberdi”.
Olmadı böyle.
Sabun köpüğü zekalarıyla korkutup, Kemalist bir hayalet yaratarak sizi çevreleyen, değerlerinizi alt üst eden, millete, onun Meclisine, askerine, polisine kurşun sıkan bomba atan kimlerdi?
Az çok yakaladınız bu millet ve devlet düşmanlarını. Peki bunu fırsata çevirenler kimlerdi? Bu soru sorulmayacak mı sanıyorsunuz? Fırsattan istifade hangi günahlar işlendi?
Demokrasi adına, barış adına, milletle bütünleşme, demokrasiyi taçlandırma adına ne dedilerse adım adım geri gittiler.
Tek parti uygulamaları diye eleştirdikleri ne varsa onu yapmaya başladılar. Vaatlerinden geri dönerken ‘aynı kurşunu bir kez daha kullanabiliriz’ sandılar.
İlk 10 yılın sonunda onlardan önce ne fabrika ne yol ne köprü ne geçit varmış gibi hoyratlığa giriştiler. Ele geçirdikleri, sahip oldukları medya ile milleti buna inandırmaya çalıştılar.
Çelişkiler yoğunlaştıkça, uzay mekiğinden kapsüller ayrılmaya başladı. Tamamına Fatiha okumaya hem hazırlardı hem de istekli.
Tek adam, çok ama çok güçlü bir adam olmalıydı. Onu çevreleyen dar bir grup, gerisi kurşun askerler. O dar grup, kabinenin yerine düşünür, Meclis’in yerine yönetirdi nasıl olsa.
Cebiyle meşgul olanı ne İsmet Paşa ne Bay Kemal ne de Çav Bella ile kandırabilirsiniz. Kandıramıyorsunuz da.
Evet kardeş, sıra Ayasofya’ya da geldiğine göre, hayırlı olsun diyelim.
İstenen net, Ayasofya üzerinden yeni bir karşıtlık yaratmak. Karşı çıkanlara “Gavur” demenin de günahını üstlenerek eriyen iktidara aşı yapmak.
Karşı çıkılmıyor dikkat ettiniz mi? Artık oyuna gelinmiyor. Buyurunuz açınız, Tanrı ibadetlerinizi kabul etsin.
Ben Süleymaniye’nin kıymeti, Sultanahmet’in büyüsü, Dolmabahçe’nin ahlakı bilindi mi diye sorayım, siz getirin üstünü.