Özgür Özel’den Sosyalist Enternasyonal kapanış konuşması: ‘İstanbul iradesi gasp edilmiş bir şehir’
Gazete Pencere- CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Sosyalist Enternasyonal Konsey Toplantısı kapanış konuşmasında İstanbul’da halkın iradesinin yok sayıldığını ifade ederek, “Bugün İstanbul iradesi gasp edilmiş bir şehir durumundadır. 16 milyon İstanbullu, Ekrem İmamoğlu’na daha fazla oy vererek onu bir kez daha görevlendirdi” dedi.
Türkiye'nin sivil bir darbe süreci içerisinde olduğunu ifade eden CHP lideri Özgür Özel, "Sabah 10 binlerin, akşam üstü yüz binlerin, milyonların buradan Avrupa'daki bütün yoldaşlarımın gözünün içine baka baka söylüyorum ki Türkiye bir sivil darbe sürecindedir. Ekrem İmamoğlu ve arkadaşları siyaseten tutukludur, hepimiz onlara kefiliz ve sonuna kadar arkalarındayız" ifadelerini kullandı.
İstanbul'daki Sosyalist Enternasyonal Konsey Toplantısı kapanış konuşmasını yapan Özgür Özel'in konuşması şöyle:
“Böyle bir toplantıda tüm konuşmacılara, katkı sunan herkese teşekkür ediyorum. Özellikle dün ve bugün ortaya koyduğunuz sıkı dayanışma dolayısıyla Enternasyonel'in harika bir kadrosu var.
Şantal ve Paulina şahsında tüm profesyonellere yöneticilere ve yine Pedro Sanchez'in başkanlığında birlikte görev yaptığım prezidiyum üyelerine, başkan yardımcılarına dünyanın dört bir yanından koşup buraya gelen, hem üyesi olduğu Sosyalist Enternasyonel'in toplantısına katkı veren hem de Türkiye'de yaşadığımız zorlu süreçte bizimle dayanışma gösteren her bir kardeş partimizin kurumsal kimliklerine ve ayrı ayrı üyelerine çok teşekkür ediyorum.
"İstanbul iradesi gasp edilmiş bir şehir durumundadır"
79 ülkeden 89 partiyi misafir ettik, ev sahipliği yaptık, onlarla birlikte çalıştık. Daha önceki konuşmalarımda da ifade ettiğim bir hususu, kapanışı yaparken tekrarlamayı bir sorumluluk olarak görüyorum. Bugün İstanbul iradesi gasp edilmiş bir şehir durumundadır.
Bundan bir yıl önce 16 milyon İstanbullu şehri kim yönetsin diye düşündü, taşındı. Son 5 yıldır yapılan hizmetlere baktı. Sandık başına gittiler ve her seferinde daha fazla oy verdikleri Ekrem İmamoğlu'nu her iki kişiden birinden fazlasının oyuyla İstanbul'u 5 yıl daha görev yönetmeye görevlendirdiler.
Maalesef biz 1978 yılından beri, 77 yılından beri hiç birinci parti olamamıştık. İkinciliği, üçüncülüğü, zaman zaman baraj altında kalmayı içimize sindiremesek de kusuru hep kendimizde bulduk. Daha çok çalışmalıyız dedik, öz eleştiri yapmalıyız dedik. Gençleşmeliyiz dedik, kadınlara daha çok fırsat vermeliyiz dedik. Dünyada esen rüzgarları doğru analiz etmeliyiz, Türkiye'ye doğru uyarlamalıyız, doğru bir dil kurmalıyız dedik.
"Erdoğan devrilecek demedik..."
Hiç seçmeni suçlamadık ve demokrasi dışı hiçbir odaktan medet ummadık. Adalet ve Kalkınma Partisi ile en sert, kavgalı, tartışmalı olduğumuz dönemde onlarla birlikte aslında birlikte siyaset yaptıkları, birbirini madden manen destekledikleri, ne istedilerse verdikleri bir cemaat onlarla çatışmaya girdi, darbe yapmaya kalktı. Darbede birinci partiye darbe yapılıyor. Ak Parti'den kurtuluyoruz. Bu ülkede bu kadar çok zorluklar yaşatan Erdoğan devrilecek demedik.
Aksine aradık onları. Meclisi açın, gelelim, konuşalım, dayanalım. Sandıkla gelen sandıkla gider dedik. Millet kimi seçtiyse, halk kimi seçtiyse onun arkasında duracağız dedik. Ben mecliste yaptığım konuşmada, gece yarısı mecliste yaptığım konuşmada dedim ki, Ana muhalefet partisiyiz.
"İlk kaybettikleri seçimde darbeye giriştiler"
Darbe sırasında darbe doğal olarak iktidara yapılır. Ama herkes döner muhalefete doğru bakar, ana muhalefetin de gözünün içine bakar. Gözümün içine bakanlara söylüyorum dedim. Demokrasi seçimler yapılıp, halkımız, milletimiz yeni bir görev verene kadar ana muhalefetteyiz, görevimizin bilincindeyiz, demokrasinin seçilmiş parlamentonun arkasındayız.
O gün bizi alkışlayanlar 47 yıl boyunca bizim gösterdiğimiz sabrı seçimden sonra 47 ay göstermeleri gerekiyordu. Cumhurbaşkanlığı seçim takvimine 47 ay vardı başlamasına. 47 gün bile gösteremediler. İlk kaybettikleri seçimde, ilk ikinci duruma düştükleri seçimde darbeye giriştiler ve öyle bir darbe tasarladılar ki darbeler hep mevcut iktidara yapılır, mevcut iktidar geleceğe darbe yapmaya kalktı. İktidara gelecek olana darbe yapmaya, Türkiye'yi gelecekte yönetecek hükumete, cumhurbaşkanına darbe yapmaya kalktı.
Geçmiş yerel seçimlerin seçilmişlerine de darbe yaptı ama esas geleceğimize, gelecek olana, Türkiye'nin gelecek umuduna darbe yapmaya kalktılar. İşte biz Ekrem İmamoğlu, hapisteki bütün arkadaşlarımızın suçsuzluğuna kefil olan ve onların siyasi sebeplerle içeride tutulduğu için onlarla birlikte mücadele eden insanlarız. Bunu bazen dünyayı anlatmak zor oluyor.
Anlatamayacağımızı düşündüler. Önce anlatamazsınız, Türkiye'yi dışarıda şikayet edemezsiniz dediler. Sonra ya Avrupa Birliği, GRECO kriterlerine önem verir, yolsuzluğa, hırsızlığa karşı mesafe koyar diye düşündüler. Türkiye'de de terör örgütüne destekleme diye bir yalan uydurarak milliyetçi hassasiyeti olan seçmenler bize sırtını döner sandılar. Birkaç hafta geçince kimsenin gözünün içine, yüzünün yüzüne doğru bakamaz dediler.
"Türkiye bir sivil darbe sürecindedir"
Ama ben bugün sabahleyin Ekrem Başkanla dayanışmak için bir otel yangınında hayatını kaybeden bebeklerle, çocuklarla, annelerle, eşlerle, geriye kalanlarla dayanışmak, hayatını kaybedenleri anmak için, o tepkileri görünür kılmak için, kadına karşı şiddeti görünür kılmak için, toplumsal cinsiyet eşitliği talebini görünür kılmak için sabah gittim, erken saatlerde maraton koştum geldim.
Buradan ayrılıp Türkiye'nin dördüncü büyük kentine, Bursa'ya gidip büyük bir mitingi her hafta sonu yaptığımız bu hafta sonu Sosyalist Enternasyonal ile çakıştığı için pazar akşam üstüne aldığımız bir mitingi gerçekleştireceğim. Sabah 10 binlerin, akşam üstü yüz binlerin, milyonların buradan Avrupa'daki bütün yoldaşlarımın gözünün içine baka baka söylüyorum ki Türkiye bir sivil darbe sürecindedir. Ekrem İmamoğlu ve arkadaşları siyaseten tutukludur, hepimiz onlara kefiliz ve sonuna kadar arkalarındayız.
Bunu seçilmiş belediye başkanları hapiste tutulan bir partinin lideri olarak dile getirmek zorundayım. Üstelik lideri olduğum parti, tüm tüm kamuoyu araştırmalarına göre halen ülkenin açık farkla birinci partisi, toplumun en yüksek oranda destek verdiği parti. Eğer demokrasi yerelden de tehdit ediliyorsa, yerel yönetimlerimiz arasındaki dayanışmanın da en üst seviyeye çıkarılması gerekir.
19 Mart darbesinde dünyanın dört bir yanından belediye başkanlarından gelen destek mesajları çok kıymetliydi. O günlerde buraya koşup gelen Atina Belediye Başkanımız, Paris Belediye Başkanımız, bugün yine bu toplantıda bulunan Atina Belediye Başkanımız, bir video mesajla en kuvvetli desteğini ifade eden Paris Belediye Başkanımız, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Lefkoşa Belediye Başkanı, Viyana'nın, Viyana Belediyesi'nin değerli başkan yardımcısı, Sorua Belediye Başkanı, Floransa'nın önceki belediye başkanı, Kulem Belediye başkanının burada varlıkları gücümüze güç kattı.
"Miting değil eylem yapmayı sürdüreceğiz"
Her çarşamba İstanbul'un bir ilçesinde, her hafta sonu Anadolu'nun bir ilinde halkımızla buluşmayı, miting değil, sonuç almak için onlarla birlikte eylem yapmayı, eylemler yapmayı sürdüreceğiz. Sizlerin dayanışmasından aldığımız güçle, bir an bile durmadan ülkemiz için, geleceğimiz için mücadele edeceğiz. Katılımlarınız için bir kez daha her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Ülkelerinize döndüğünüzde hem kardeş partilerimizin üyelerine, hem de ülkelerinizin tüm vatandaşlarına Türkiye'den selam, sıcacık sevgi ve buradan oraya en iyi duyguları taşımanızı, burada, bu salonda bulunan her birimizin Türkiye'deki İstanbul'daki evlerinin, kardeşinizin evi olarak görmenizi.
Buraya yolu düşen kim olursa olsun, bir telefonla, bir WhatsApp mesajının ucunda akrabamızı karşılarcasına karşılayacağımızı, kardeş ağırlar gibi ağırlayacağımızı ifade etmek isterim. Hepinizi çok seviyoruz. Ve başladığımız gibi bitiriyoruz. Sonuna kadar bunu başarana kadar da bu cümleyi tekrar etmeye devam edeceğiz. Kurtuluş yok, tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz.”
Kaynak:Haber Merkezi