TİP'li Ahmet Şık Meclis Genel Kurulu'nda konuştu: Bu kainatta sizi cennetine kabul edecek din yok
Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, Hayvanları Koruma Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin görüşüldüğü Meclis Genel Kurulu’nda konuştu. Konuşmasında AKP-MHP sıralarına seslenen Şık, “Bu kainatta sizi cennetine kabul edecek din yok!” ifadelerini kullandı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) çalışma takvimine ilişkin AKP Grubu’nun önerisinin kabulünün ardından, Hayvanları Koruma Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Genel Kurul'a sevk edilen diğer tekliflerin önüne çekilmişti.
Genel Kurul, teklifin Meclis’in tatile gireceği 1 Ağustos tarihinden önce görüşülmesi amacıyla toplanırken, TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık da oturumda söz alarak bir konuşma yaptı.
“Katliamların önünü açmak için çıkardığınız gürültüyü başıboş siyasetçi sorunu için çıkarmıyorsunuz” sözleriyle Genel Kurul’a seslenen Şık, konuşmasında, “başıboş siyasetçi”lerin kim olduğunu dile getirdi.
Ahmet Şık’ın, AKP-MHP sıralarına hitaben “Sizi cennetine kabul edecek din yok” ifadelerini kullandığı konuşması şöyle:
“Günlerdir her türlü yalan ve hileyle, toplu kıyımların önünü açmaya çalıştığınız ve ‘başıboş’ dediğiniz sahipsiz hayvanlar üzerinden bir fırtına koparıyorsunuz. İnsani çözümleri yok sayıp, hayvanların rehabilitasyonu için etkili bir çözüm bulmaktan kaçıyor yine en iyi bildiğinizde ısrar ederek, ‘Öldürelim gitsin’ naraları atıyorsunuz.
Kurduğunuz yağma düzeninin sonucu olan yoksullukla ilgili böyle ses çıkarmıyorsunuz. Çünkü yoksulları öldüremiyorsunuz. Ama açlıktan ölmelerini bekliyorsunuz. Adına geçiş ve yolcu garantili proje dediğiniz sürdürülebilir yolsuzluk/hırsızlık sistemiyle yurttaşın vergilerini yağmalıyorsunuz ama milyonlarca emekliye sadakayı reva görüyorsunuz. Çünkü emeklileri öldüremiyorsunuz ama ‘Vadeleri dolsun da kurtulalım’ diye bekliyorsunuz. Okullarına aç giden, MESEM projesi adı altında bir kölelik düzeninin esiri haline getirdiğiniz canlarını yitiren çocuklar; iktidarınıza kul, sermayeye köle yapmaya çalıştığınız milyonlarca genç var. Ama hiçbiri umurunuzda değil. Çünkü patronlara sömürecek ucuz iş gücü lazım.
"Başıboş siyasetçiler bu ülkenin en büyük sorunu"
Katliamların önünü açmak için çıkardığınız gürültüyü başıboş siyasetçi sorunu için çıkarmıyorsunuz. Oysaki sahipli ama başıboş siyasetçiler bu ülkenin en büyük sorunu. Çünkü çok kalabalıklar. Daha kötüsü ülke yönetiyorlar.
Peki kimlerdir, nasıllardır bu başıboş siyasetçiler? Her şeyden önce kirli bir geçmişin mirasçısıdırlar. Güçlü olana söylemeye cesaret edemeyeceklerini, güçlünün hedefindeki haklıya söylerler. Yaşanılan iktisadi krizin faturasını muhalefete, bir asırlık geçmişi olan bir eşitlik sorunu nedeniyle gencecik insanların ölmesinin nedenini Kürtlere, yağma ve talanın sorumluluğunu FETÖ'ye, emperyalist işgal projelerinde ortaklık etmelerine rağmen döviz artışı ve pahalılığı dış düşmanlara, yoksulluğu Gezi Direnişi’ne fatura ederler. Paraya ve güce taparlar. Tüccardırlar. Memleketin dününü, bugününü, yarınını gözünü kırpmadan satarlar. Besmeleyle aldıkları rüşvet paralarını dualarla sayarlar.
Halkı değil kendi menfaatlerini düşünürler. Bu yüzdendir ki kimseye derdini sormaz ama herkese dinini sorarlar. Hukuksuzluklarına karşı çıkanların sesini ezanla duyulmaz kılar, suçlarını bayrakla örterler. Savaş çığırtkanıdırlar. Siyasetle çözülecek bir sorunu, iktidardaki ömürlerini uzatmak için yoksul çocuklarının kanına karşılık devam ettirirler. İktidarlarını kanla beslerler.
"Başıboş siyasetçiler, 6 Şubat'ı 'kader' diye açıklamaya çalışır"
Bu yüzdendir ki, KYK yurdunda bozuk asansörde ölen Zeren’in, İzmir’de elektrik akımına kapılarak can veren Özge Ceren ve İnanç’ın, sokakta tekmelerle öldürdükleri Ali İsmail’in, çocuğuna pantolon alamadığı için intihar eden İsmail Devrim’in, mobbing nedeniyle canına kıyan Efe Demir’in, adaletin mezar kazıcısı haline dönüşen yargının eline düşmemek için Ege’nin, Meriç’in karanlık sularına düşüp ölen çocukların, adına kaza denilen bir katliamla yitirdiğimiz Oğuz Arda Sel'in, cesedi buzlukta bekletilen Cemile'nin, kendi evinde polis kurşunuyla can veren Dilek Doğan’ın kanları hala bu yüzden kurumamıştır.
Vicdan yoksunudurlar. Emri onlar verir, çocuğu öldürülen anneyi onlar yuhalatırlar. Sadece iktidarı aldıkları günden bugüne 30 binden fazla işçi iş cinayetlerinde ölmüşken, onlar fıtrat överler, ‘Güzel öldüler’ derler. Faili belli katliamların başrolüdürler. Kamusal denetimin ve kontrolün olmadığı, ihale dağıtımının ahbaplık temeline indirgendiği, kentlerin yağma ve talan üstüne kurulduğu bu dönemde 6 Şubat’ı ‘kader’ diye açıklamaya çalışırlar.
"Dürüstlüğün, hakikatin yanında durmanın kendilerine çok pahalıya patlayacağını çok iyi bilirler"
Çıkarlarını her şeyin üstünde tutarlar. Menfaat denince akan sular durur. Dün ‘Aklıyla arasını açmış, klinik bir vaka haline gelmiştir’ dediklerine bugün ‘Ayrılamazsın, Türk milletini yalnız bırakamazsın’ diye yalvarırlar. Hamasetten beslenirler; yalan, iftira, tehdit ve pusu kurmak en başarılı oldukları alanlardır. Gerekirse dün dost oldukları dava arkadaşları, yarın düşmanları olur ve bir lümpen torbacıya katlettirirler. Gerçekleri görmez, hakikate kulaklarını tıkarlar. Çünkü dürüstlüğün, hakikatin yanında durmanın kendilerine çok pahalıya patlayacağını çok iyi bilirler.
Bir kez olsun düşüncelerinin, sadakat gösterip itaat etmesi istenenlerin yanlış olup olmadığını kendilerine sormazlar. Gerçekleri değil gürültüyü dinlerler. Sonra da ‘Yaşa’ ya da ‘Kahrol’ diye bağırırlar. Onlar için özgürlük değil rehinelik, özgüven değil güce tapınma, aklın değil efendisinin büyüklüğü önemlidir. Efendisinden makam, mevki, para, mutluluk dilenirler ki güvenceli sandıkları bir yaşamları olsun. Başı dik olmanın cesaretini bilmediğinden yaşamı boyunca başını eğmekle karşılanacak bir bedeli öderler.
"Bu kainatta sizi cennetine kabul edecek bir din yok!”
Diyeceğim o ki, bir insanın haysiyetli olup olmadığı menfaatleri ile doğrular arasında tercih yapmak zorunda kaldığında anlaşılır. Hakka, adalete, iyiliğe, eşitliğe, öldürmenin değil yaşatmanın çözüm olduğuna inanan herkesin elinden geleni yapması gereken bir yasa teklifiyle karşı karşıyayız. Tercih sizin.
Bir katliam yasasını canhıraş savunduğunuz günler boyunca tanık olduklarımız üzerinden size bir hatırlatmada bulunacağım. Kitabı olan olmayan tüm dinlerin yasakları ve haliyle en büyük günahları aynıdır. Kul hakkı yemeyecek, hırsızlık yapmayacaksın, rüşvet almayacaksın ve öldürmeyeceksin. Ancak kendine dindar diyen sizlerin halini düşününce söylemek hasıl oldu: Bu kainatta sizi cennetine kabul edecek bir din yok!”
Kaynak:Haber Merkezi