SOMA YÜREĞİMİZDEKİ SIZI

SOMA YÜREĞİMİZDEKİ SIZI
Sözcüklerin vicdanı Soma’yı yaz diyor…Soma: Ege Bölgesi’nde Manisa’nın güzel ilçelerinden biridir.Yunt Dağı silsilesinin eteklerine kurulmuş bir Ege incisi…Güzeller güzeli Soma’nın böyle bir katliamla anılması ne...

Sözcüklerin vicdanı Soma’yı yaz diyor…
Soma: Ege Bölgesi’nde Manisa’nın güzel ilçelerinden biridir.
Yunt Dağı silsilesinin eteklerine kurulmuş bir Ege incisi…
Güzeller güzeli Soma’nın böyle bir katliamla anılması ne acıdır.
Hep yazıyorum şehirler, kasabalar suçlu olur mu?
Suçlu ülkeyi yönetenlerdir.
Soma Katliamı
13 Mayıs 2014 tarihinde Soma’da yaşanan maden katliamına, ülkemizin en çok insan kaybının yaşandığı maden kazası dense de Soma bir katliamdır.
301 sayısı mıh gibi zihinlere çakılmıştır.
Biz böyle acıları gönlümüze de yazarız.
Bazı tarihler adeta sicil varakası gibi kişisel tarihimize yazılır.
Onlarca yıldır ülkemiz haberlerinde, ülkeyi yönetenlerin dilinde ölümler kayıplar sayılarla adlandırılır oldu. Ölen 301 Madenci kaç öykü, kaç aile, kaç can, kaç geride kalan acılı anılar, kadınlar, çocuklar. Açlık, yoksulluk sonunda oluşan derin bir yalnızlık, travmalar sonunda yaratılan yoksunluklar.
İlk yurt dışı sendikal gezimi yaptığım Portekiz’in Lizbon kentinde o yıllarda yaşayan ‘Fado’nun Divası’ Amalia Rodrigues söylüyor, ben Soma’nın yazmalı kadınlarının acılarına, yaslarını bile özgürce yaşamadıkları günlere savruluyorum.
Soma’da toprağa verilen madenci eşlerinin feryatları yürekleri dağlamıştı.
Bugün yıllar sonra bakıyorum da yine güzel Soma, ruhları yaralı madenci kadınlarını bağrına almış…
Ülkeyi yöneten o gün de bugün de aynı yöneticilerin açıklamaları, tavırları, atılan tekmeler bırakın insanları sözcüklerin bile vicdanını yaralamıştı.
O kibre, o üstten bakışa, o haksız yükselmelere karşı duran avukatlar, gazetecilerin tartaklanmasını unutmak olası mı?
Olayların üstü örtülse de bu utanç onların üstlerinde, başlarında Soma olarak kaldı. Kalacak…
13 Ekim 2010, Şili, Zümrüdü Anka Kapsülü
Şili’de 33 maden işçisi sıcak bir yaz günü göçük altında kaldılar. Göçük altındaki işçiler 17 gün sonra sondaj borusuna; “33‘ümüzde sığınakta ve iyiyiz” notu takarak yaşadıklarını dünyaya duyurdular.
22 Ağustos’tan 13 Ekim’e kadar insana duyarlı herkesin merakla dinlediği sonucunu beklediği haber oldu. 69 gün 33 işçi göçük altında kaldılar. Yaşadıkları öğrenilince onlara yiyecek ve ilaç gönderildi.
69 gün 622 metre yerin dibinde yaşamın öyküsü onlarda saklı.
13 Ekim 2010 günü bir mucize gerçekleşti ve o mucizenin gerçekleşmesinde büyük katkısı olan bir Şilili erkek tanıdık.
Şili Devlet Başkanı Sebastian Pinera
Şili Devlet Başkanı Salvador Allende sonrası zihnime ve gönlüme Sebastian Pinera da yazıldı.
Şili devlet başkanı Pinera, işçilerin Zümrüdü Anka Kapsülü ile kurtarılma çalışmalarını yakından izledi. Tüm dünyaya darbeleri ile ses veren Şili artık işçisine daha doğrusu insana verdiği değerle adını duyuran ülke oldu.
Şili işçileri, işçi sınıfı sevdamı bir kez daha haklı kıldı.
Onlara selam olsun!
Bir de yeni sevdam Şili Devlet Başkanı Sebastian Pinera’ya…
(17 Ekim 2010/ BirGün Gazetesi)
Şili’deki maden işçilerinin yaşama dönüşü nasıl aklımda, gönlümde tazeliğini koruyorsa, Soma’daki katliamın görüntüleri, fotoğraf kareleri, acılı aileler, duruşmalar, anmalar tüm tazeliğini koruyor ve koruyacaktır.
“Bu işin fıtratında ölüm var. Bunun adı iş kazasıdır.”
Bu iş kazası değil bir katliamdır!
Bizler Soma katliamının, atılan tekmenin, hukukun çiğnendiği duruşmaların sorumlularını biliyor ve unutmuyoruz. Soma utancı onların üstünde başında kalarak öyle yaşayacaklar.
Sekiz yıl geçse de Soma maden katliamı yüreğimizdeki sızıdır.
Unutmadık! Unutmayacağız!