Memetcan Demiray

Memetcan Demiray

Tarihî bir dönemden geçiyoruz!

Ateşi kullanan ilk kabile, "helak edilen" Lût kavmi, "tarihin son savaşı"na ilerleyen Haçlı orduları, paryalar, Rönesans soyluları, "beyaz adam"ın "keşfettiği" Amerikalı yerliler, ilk buharlı trenin yolcuları, Nazi yanlıları ve çiçek çocuk "hippi"ler... Krizler ve umut her zaman iç içeydi... Tıpkı 2022'ye giren "hakikat sonrası"nın Covid-toplumunda olduğu gibi!..



Muhtemelen ateşi ilk "ehlileştiren" kabile tarihî bir dönemden geçtiğinin farkında değildi. Çünkü üyelerinden biri av sırasında ayı saldırısına uğramış, cinsel organını yitirmişti! Tamam, şimdi etler güzelce pişiyordu ama bir topluluk için üreme de son derece önemliydi!
Rivayete göre "üreme" konusunu "abartan" Lût kavminin sonu helak edilmek olacaktı! Demek ki tanrı aşırılıkları sevmiyordu ve toplumda denge şarttı!
Aristoteles de benzer bir görüşteydi ve erdemli yaşam için "altın oran"ları belirleyecekti. Antik Yunan'da eşsiz fikirler filizlenirken Ege kıyıları filozoftan geçilmiyordu! Oysa yeni nesli hiç gözü tutmayan Helenler gelecekten endişe ediyor, "İki kuşak sonra buralarda yaşanmaz" diyordu!
Ama yaşandı. İsa "herkesin günahları için" öldüğünde defterler temize çekildi ve derhal yeni günah arayışları başladı! Yok, Lût kavmi gibi "eğlenceli" şeyler değil!.. Bu kez daha fazla kan, gözyaşı ve heyecan lazımdı! O sırada Müslümanlar kendi dinlerini oluşturmuş, Türkler ise Orta Asya'dan akın akın Anadolu'ya ilerlerken Haçlı seferleri, "tüm savaşları bitirecek son savaş"tı!



BİR 1942 YILBAŞI FANTEZİSİ...

Elbette 1. Cihan Harbi'ne katılan Willie McBride'a da benzer şeyler söylenmişti. Ülkesi bir kriz içindeydi ve "o son savaş" kazanılırsa halkı huzura erecekti. McBride Fransa çayırlarında vurulup "meşhul bir asker" olarak gözlerini kaparken 19 yaşındaydı. Ve 2. Dünya Savaşı'nın çıkmasına sadece 23 yıl vardı!
Belli ki gezegene sığmakta zorlanıyorduk... "Coğrafi keşifler" de adeta bunun kanıtıydı. Batıya, en batıya gitmeye çalışıyor, orada yeni topraklar arıyorduk. Ama o da ne?! Karşımızda "başka tür" bir insan buluyorduk. Doğayla iç içe yaşayan bu "ilkel" canlıların da kendilerine göre sorunları vardı. Şu durumda onları "ebedi istirahat"e yollamak en hayırlısıydı! Avrupa'nın buhranına çare, Yana ve Yuki yerlilerine yönelik soykırımdı.
İmparatorluklar kurup imparatorluklar yıkıyor, kılıç gücüyle çağlar açıp çağlar kapatıyorduk! Ve Austerlitz zaferinden sonra Napolyon, Konstantinupoli düştüğünde Osmanlı Devleti ilelebet payidar kalacak sanıyorduk. Ama yanılmıştık. Hem Stalingrad kapılarına dayanan "muzaffer Hitler"in çok değil iki yıl sonra; Sovyet askerleri Berlin'e girdiğinde intihar edeceğini söyleseler, 1942'nin yılbaşı gecesi buna kaç kişi inanırdık?


 
YENİ 'TOPLUM DÜŞMANI': COVID!..
   
Galiba insanın Eski Mısır'dan Sanayi Devrimi'ne, Doğu Roma'dan "çiçek çocuk" hippilere uzanan serüveninde en büyük hatası, o anki varlığını ve içinde bulunduğu zamanı "mutlak" sanmasıydı. Nietzsche'nin dediği gibi, her toplum kendinden öncekini "daha aşağı" buluyordu. Oysa onun tek farkı, "sonraki bir tarihte" yaşamasıydı.
"İyi" ve "kötü", ""dost" ve "düşman" her dönem değişse de bu "ikilik" kalıcıydı. Ve dünya tam da bu diyalektik sayesinde ayaktaydı. İşte uzay yolculuklarının başladığı, dijitalleşmenin buzdolaplarına girdiği 21. yüzyılda da yeni "felaket" Korona'ydı!
Demokrasi Araştırmacısı ve Siyaset Bilimci Ulrike Guérot, böyle bir "öcü"yü insanlığın başına musallat edenin (istemeden de olsa) hükûmetler olduğunu söylüyordu. Pandeminin ilk aylarında "yaşlıları ve zayıfları koruyacağız" diye başlayan önlemler neredeyse kalıcılaşmış, "herkes tehdit altında" imajı yaratılmıştı. Üstelik... İki doz aşı da "sürü bağışıklığı"na yetmemiş, kimi ülkelerde dördüncü doz konuşulmaya başlanmıştı. Dolayısıyla insanların devletlere artık güvenmemesi çok doğaldı. 

AVRUPA SOLU SINIFTA KALDI

Ama Guérot'un asıl dikkat çektiği, bu yeni "istibdat" ortamına Avrupa solunun seve seve uyum sağlamasıydı. Kapanmalar, aşı sertifikaları, "aşısızlar"ın dışlanması... Tüm bu anti demokratik uygulamalar aşırı sağcılar tarafından (elbette farklı saikler ve cahil cesaretiyle!) eleştirilirken sol partiler tarafından destekleniyordu. Guérot'a göre bunun nedeni, "dayanışma" gibi kavramların sol cenahta her zaman hoş tınlamasıydı. Bedenlerin dokunulmazlığı "çoğunluğun faydası"na kurban ediliyor, dijital denetim "risk idaresi" adını alıyordu. Covid-19 pandemisiyle solun bilinçaltından "devlete itaat" çıkmıştı ki kim bilir, acaba Foucault'nun kemikleri sızlamış mıydı?
Guerot, toplumların her zaman güven arayışında olduğunu ve günümüzde iklim krizi, mülteci akını gibi nedenlerle kaygıların arttığını söylüyordu. Eh, devletler de her daim "düşman" aramıyor muydu? Savaşılacak yeni canavar, şimdi "Sars-Cov 2" koduyla her an, her yerde aramızda dolaşıyordu! Peki hiç mi umut yoktu?



SİZE DE İYİ YILLAR "BEYAZ PATİ"LER!..

Bilakis... Hafta içi açıklama yapan birçok uzman, Omikron'un hızlı yayılması sorun olsa da çok kişiye bulaşarak nihai bir bağışıklık sağlayabileceğini umuyorlar. Elbette aşılamanın da katkısıyla... Hatta pandeminin bu sayede 2022 itibarıyla biteceğini öngörenler bile var.
The Atlantic'ten Derek Thompson ise önümüzdeki yıllarda "yeşil enerji" ile çevrenin, mRNA aşılarıyla sağlığın, yapay zekâ ile de yaratıcılığın iyiye gideceğini; yani bizi daha güzel günlerin beklediğini söylüyor.
Bu sırada James Webb uzay teleskobu, evrenin sırlarına giderek yaklaşıyor. İngiltere'de "Ben Hristiyanım" diyen nüfus yüzde 60'tan 51'e düşerken rakamın daha da azalacağı düşünülüyor. Hatta "İbadet, zengin ülkelerde artık bir azınlığın pratiği olacak" deniyor. Yoksa John Lennon'ın hayali gerçek mi oluyor?
Henüz zor gibi... Çünkü esasen ticari bir işletme olan devletlerin "düşman"sız yaşayamayacağı biliniyor. Onlar da daha komplike savaşlar icat ederek çağa ayak uyduruyor.  Bakınız günümüz Türkiye'si... Artık "iç ve dış mihraklar"lar bitti, matematikle (döviz kuru!) ve sokak köpekleriyle mücadele ediyor! Rönesans tablosu adeta... Böyle giderse ufukta "tarım devrimi" bile görünüyor! Ülke yeni yıla gözleri ışıl ışıl giriyor!

* Herkese sağlıklı ve güzel bir 2022 dileğiyle... Siyah, beyaz ya da her ne renkse; patili dostlar, size de!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Memetcan Demiray Arşivi