TCMB POLİTİK BAĞIMSIZLIĞI VE BÜYÜMEYE ODAKLI PARA POLİTİKASI BİR ÇELİŞKİ Mİ?

Geçtiğimiz hafta sonu Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası başkanı (politika faizini 200bp artırıp %19 seviyesine getiren PPK kararı sonrası) faizleri çok yükselttiği gerekçesi ile görevinden alınarak yerine yüksek faiz eleştirisi yapan Şahap Kavcıoğlu getirildi.
Yüksek faiz eleştirilerinin temel dayanakları; Yüksek faizin inşaat ve tüketici kredilerini azaltması ve ekonomik büyümeyi hale gelmesi olarak açıklandı. Ayrıca bu görüşün bir diğer iddiası da yüksek faizlerin enflasyonu artırdığına yöneliktir.
TCMB başkanının bu biçimde görevden alınması hangi iktisat okulundan bakarsanız bakın doğru iş değildir. Ana akım iktisatçılar, bu biçimde görevden alınmanın MB bağımsızlığını ortadan kaldırdığını, para politikası kredibilitesini zayıflattığını ve fiyat istikrarı amacından uzaklaşıldığını savunmaktadır. Yani Naci Ağbal döneminden elde edilen kazanımların ortadan kalktığını ileri sürmektedirler.
Merkez Bankası bağımsızlığı benim için oldukça tartışmalı/tartışılması gereken bir konu olsa da TCMB üzerinde politik baskısı olmasa dahi Türkiye’nin mevcut dış yükümlülükleri altında para politikası bağımsızlığının imkansız olduğunu düşünüyorum. Daha da ileri gideyim, TCMB döviz rezervleri Türkiye’nin kısa vadeli borçlarını karşılayacak yeterlilikte olsa dahi uyguladığı büyüme modeli ve reel sektörün dış yükümlülük yapısı (bilançoların Dolarlaşması) altında parasal esnekliğe sahip olamayacağını ve genişleme yönünde politika uygulayamayacağını savunmaktayım. Bu düşüncemi destekleyen bir diğer durum ise döviz hesapların toplam mevduatlar içindeki payının yüksekliği yani finansal dolarizasyon olgusudur. Diğer yandan finansal dolarizasyonun yüksekliği döviz kurundaki artışın enflasyon üzerindeki geçişkenliğini yükseltmekte ve gecikme süresini kısaltmaktadır. Ayrıca döviz kurundaki artışlar üretici maliyetleri üzerinde yüksek geçişkenliğe sahiptir ve üretici maliyetlerini yükseltmektedir. Döviz kurundaki artışın firma bilançoları üzerindeki kırılganlık etkisi yanında enflasyonu yükseltici etkisi TCMB’nin kur artışına duyarlı olmasına neden olmaktadır. Özetle döviz kurundaki artışın bilançoları tahrip edici ve enflasyonu yükseltici etkileri TCMB’nin politik baskı olmasa dahi genişleme yönünde politika uygulamasına engel olmaktadır.
Öte yandan yatırımlar kısa vadeli değil uzun vadeli faizleri dikkate alırlar ve esasında yatırımları harekete geçiren güdü faiz değil kardır. Yatırım kararları gelecekte elde edilecek kar beklentisine göre yapılır. Yerli ve yabancı tüm yatırımcılar kişi başına düşen geliri artış eğiliminde olan ve sürdürülebilir kalkınma gösteren ülkelere yönelirler. Yatırımlar yüksek talebin olduğu yere gelirler. Yüksek talebi / geliri yaratacak olan da para politikası değil maliye politikasıdır. İstihdam artışı ve büyüme para politikasının değil maliye politikasının alanıdır. Yani MB politika faizini yükseltti bu yatırım ve istihdamı olumsuz etkiliyor savı gerçekçi değildir.
TCMB faizleri düşürmesi tüketici ve konut kredi talebini artırabilir ve belki de istenen budur. Yani yeni bir kredi gevşemesi isteniyor olabilir. Ancak unutulmamalıdır ki hane halkı borçluluğunun artması finansal istikrarsızlığın en önemli nedenidir. Artan tüketici kredilerinin zaten artış eğilimini sürdüren dış ticaret açığını daha da artıracağını söylemeye gerek yoktur. Bu aynı zamanda cari açığı da artıracaktır. Böyle bir durum ödemeler dengesi krizine ve bunun sonucunda yaşanacak kur şokunun ekonomi bilanço/borç krizine sürüklemesi hiç istemeyeceğimiz bir sonuç olarak karşımıza çıkabilir.
Faiz neden enflasyon sonuç düşüncesine ise tamamıyla katılmıyorum. Enflasyonun nedeni ne para arzı artışı ne de faizlerin yükselmesidir. Enflasyon esasında ücret ve kar çekişmesidir ve bunu önleyecek mekanizma sosyal devlet ve sendikal yapıların güçlendirilmesidir.
Sonuç olarak TCMB siyasi baskında ve enflasyon hedefinden uzaklaşıyor biçimindeki ana akım savı da, faiz sebep enflasyon sonuç düşüncesi de (belki neo-Fisherian diyebiliriz) doğru değildir. TCMB ne enflasyona ne de büyümeye odaklı olamamalıdır. TCMB’nin biricik görevi finansal istikrarı sağlamak olmalıdır diyerek yazımı tamamlıyorum. Esen kalın efendim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Baki Demirel Arşivi