TELEFONLARI SESSİZE ALIN

TELEFONLARI SESSİZE ALIN
Sabah gazeteleri karıştırıyorum sizin gibi. Derdim kıyıda köşede kalmış, iyi bir haber bulmak. İyisinden vazgeçtim, hayata tutunma adına umut verecek, yaşamaya anlam katacak bir satır bulmak.Yok.Birinci sayfalarda yok, siyasette...

Sabah gazeteleri karıştırıyorum sizin gibi. Derdim kıyıda köşede kalmış, iyi bir haber bulmak. İyisinden vazgeçtim, hayata tutunma adına umut verecek, yaşamaya anlam katacak bir satır bulmak.
Yok.
Birinci sayfalarda yok, siyasette yok, ekonomide yok, dış politikada yok, polis adliye olaylarında zaten olmaz. Sporda yok, hadi dedim kültür-sanatta vardır belki, bir film gelmiştir şehre; orda da yok.

Vazgeçmedim yandaş-candaş ayırmadan taramayı sürdürdüm.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Vedat Demiröz’ün veciz konuşmasına denk geldim. Konuşmasını birkaç kez okudum. Bir kahve içtim bir daha okudum. Diyor ki, "Pahalılık olabilir. Allah aşkına, Türkiye'de son 20 senede her eve bakın, ya bir otomobil ya da 2 otomobilimiz var. Her evde 2-3 telefon var" dedi.

He ya dedim, yüksek sesle. Vallahi doğru, billahi doğru. Araba konusunu abartıyor ama telefon konusunda doğru söylüyor. Dedim tamam bu arkadaşlar meseleyi kavradı. Pahalılığın, yoksullaşmanın, geleceğe umutsuzca bakmanın ne olduğunu çözdüler. “Her evde 2-3 telefon” var.

Gerçeklikten kopmak, bırakın Türkiye’yi dünyada yaşayamamak, 2021’in ne olduğunu nasıl ifade edersiniz diye sorsalar, yahut deseler ki “Sen hangi dönemden kalmasın?” işte bu sözler söylenir. Kameralara konuşan gençlerin yanına sinsice yaklaşıp azıcık ahalinin halinden söz edenlere “Çıkar cebindeki telefonu” deyip çekim bittikten sonra kahvedeki arkadaşından çay ısmarlamasını, dolmuş parası vermesini bekleyen tipler var. Cep telefonunu görünce rahatlayan, memleketin müreffeh ülkelerden biri olduğuna inananlar gibi. Yoksulluğumuzu veya zenginliğimizi telefonlarımız ile ölçüyorsunuz. Ayıp.

Gerçeklikten uzaklaşmanıza yardımcı olayım.
Evlerde televizyon da var, buzdolabı da. Hatta çamaşır makinesi, halı olan ev gördüm. Allah herkese versin. Allah affetsin, birisinin evinde elektrikli ocak bile vardı. Nasıl zenginliktir bu arkadaş? Elektrikli ocak ne ya? Hükümetimiz her gün denizden doğalgaz fışkırtırken.

Bir davete katıldım, ayıptır söylemesi tavuk haşlamışlar. Afiyetle yedik. Çok beğendiğim için nasıl yapıldığını sorduğumda öğrendim tencerelerinin düdüklü olduğunu. Sonra geçinemiyoruz muhabbeti açtılar. Hiç inanmadım, içimden “Satın düdüklüyü geçinin” dedim vallahi.

Vitrinlere bakıyorum sokaklarda. Nefis ışıklar, gösterişli sunuşlar. Işıkları vurguluyorum, çünkü fiyatları öyle güzel gizliyor, ama memlekette her şeyin olduğunu saklayamıyorlar.

Benzine, mazota 17 kuruş zam geldi geçen, yarın yine geliyor, bu arada onu da bildireyim de haber merkezini atlatmış olayım. Ahali istasyonlarda kuyruk. Arabası olmayan evindeki damacanayı alıp koşmuş. Hepsi, yerli-yabancı fark etmiyor doldurmuşlar istasyonları. Dedim “Konu yanlış anlaşıldı herhalde indirim yok, 17 kuruş zam var.” Yanımdaki arkadaş uyardı, “Birader 17 kuruş zam gece yarısından itibaren geçerli. 17 kuruş ucuza almak için bu kuyruk” dedi, dürtükleyerek. “Çıkar lan telefonu” diyemedim, demedim. Zaten hep görüşmüyoruz, arada telefonla konuşuyoruz. Biliyorum bunun evinde “ketıl” bile var.

Ne yapacağımızı şaşırdık vallahi.
Ama bu telefon işi iyi oldu.
Buradan çağrı yapıyorum; telefonları saklamaya, bağa bahçeye gömmeye çalışmayın, sessize alıp adalete teslim edin. Bunu vatanınız için yapın.
Devlet, millet, hükümet, laiklik karşıtları, anaşirkler, ketılcılar, düdüklü tencereciler çıksın ortaya.
Bu bir beka sorunudur.