Serhat Güvenç

Serhat Güvenç

Türkiye’nin F-35 macerası: F-16, F-35 ve MMU – 3 Milli Muharip Uçağı (MMU) beklerken

Bugün bakıldığında F-35’in aslında Türkiye’nin asla talip olmaması gereken bir uçak olduğu sonucuna varmak mümkün.
Yeni bin yılda kendisine bölgesel ve hatta küresel ölçekte özerk aktör rolü biçen Türkiye’nin askeri ve siyasi amaçlarıyla çelişen pek çok yönü vardı.

Hava kuvvetlerinin harekât ve lojistik açılardan Amerikan bağımlılığını adam akıllı perçinleyeceği kesindi.
Siyasi açıdan da F-35 programının parçası olmak, dış politikada ABD ile “pürüzsüz uyum” içinde olmayı gerektirecekti.
Wikileaks’in yayınladığı ABD belgeleri arasında Ankara’daki büyükelçiliğin yıllık Türkiye raporları da bulunuyor. Bu raporlarda Türkiye’nin müttefik olarak ABD için önemi değerlendirilirken F-35 programına ortaklığı sürekli vurgulanan bir husus olarak göze çarpıyor.

Getireceği bunca askeri ve siyasi kısıta rağmen, F-35, Türk havacılık ve uzay sanayisi bileşenleri ve paydaşları için teknolojik bilgi ve birikim aktarımı bakımından önemli katkılar sağlayabilecekti.
Ayrıca F-35 programında iş payına sahip Türk firmalarının dünya havacılık çevrelerindeki itibarı ve meşruiyeti de bir hayli artacaktı.

Ezcümle Türk firmalarının iş yapmaları kolaylaşacaktı.
Türk Hava Kuvvetleri, 2030’lu yıllarda F-16’ların yerine milli bir muharip uçağı filo hizmetine almayı planlıyordu. F-35, bir anlamda milli muharip uçağa geçiş için bir atlama taşı işlevi görecekti. MMU tasarım ve üretiminde dünyadaki ortaklardan yardım ve destek bulmada sorun yaşanması beklenmiyordu. Bu anlamda F-16 ve F-35 uçaklarının üreticisi Lockheed özel bir önem taşıyordu.
F-35, görev bilgisayarına erişim sağlanmamıştı ama Türk Hava Kuvvetleri’nin elindeki F-16 uçaklarının görev bilgisayarlarına aşamalı olarak nüfuz imkânı temin edilmişti.
Halen Türk Hava Kuvvetleri’nin elinde Block 30, Block 40, Block 50 ve nihayet Block 50+ F-16’lar var. Lockheed ilk aşamada Block 30’ların görev bilgisayarını erişime açarak Türkiye’ye yazılım konusunda istediği özgürlüğü de sağlamış oldu.

F-16C/D Block 30’lar halen Özgür adı verilen bir program çerçevesinde yapısal ve avionik modernizasyondan geçmektedir.
Bu arada Türkiye 2011-2012 arasında son parti 30 adet F-16C/D Block + savaş uçağını teslim alarak F-35’lerin teslimine dek doğacak boşluğu doldurmaya çalışmıştır. Ancak F-35’lerden mahrum kalmak, yeni uçak bulmayı Türkiye için acil ve öncelikli bir mesele haline getirmiştir.
Kimi yorumcular bunu hayırlara vesile olabilecek bir şer olarak görmektedir.
Bu sayede MMU projesi öncelik ve ivme kazanacak, dışa bağımlılık çok daha kısa sürede kırılabilecektir.
İlk parçasının üretildiği müjdesi tasım ayı başında paylaşılan MMU’nun 2030’da hizmete girmesi bekleniyor. Bunun ne kadar iyimser bir öngörü olduğu tartışıladursun, bu süreyi hava gücünde zafiyet yaratmadan atlatmanın yolları araştırılıyor.

Bölgesel silahlanma eğilimleri bu şekilde devam ederse, komşu ülkelerin havada Türkiye’ye üstünlük sağlaması olası.
Yunanistan, az sayıda da olsa Rafale alarak bu yolda bir adım attı. Hem yeni F-16V Block 70 sipariş etti hem de elindeki F-16’ları Block 70 seviyesine yükseltme kitleri talep etti.
F-16V, F-22 ve F-35 gibi uçakların ileri teknolojik yeniliklerini kısmen bünyesinde barındıran bir konfigürasyon. Mevcut F-16’lara bir hayli üstün uçaklar.
Öte yandan Rusya’nın Su-35’leri Suriye sınırının dibindeki bir hava üssünden faaliyete başladı.
Mevcut ekonomik şartların pek de uygun olmadığı gerçeğini bir kenara bıraksak dahi, günümüz uluslararası konjonktüründe Türkiye’nin hava gücünü ayakta tutabilmesi ABD’den yeni F-16V ve Block 70 modernizasyon kiti talebine gelecek yanıta bağlı.

Beyaz Saray’da oturan Başkan Biden, 1990’lı yıllarda senatör olarak Türkiye’nin CH-53 ağır nakliye helikopter siparişini öldürmüştü. Bugün Türkiye’ye silah satma konusunda kendisinden daha bilenmiş bir Kongre’ye dert anlatmak gibi bir açmazı var. Eğer Türkiye’yi tamamen kaybetmeyi göze almadıysa elbette.
Bu satış gerçekleşmezse, Türk-Amerikan ilişkilerinde telafisi mümkün olmayacak bir kırılma yaşanacağına şüphe yok.
Talebin onaylanması ve Türkiye’ye yeni F-16’ların satılması durumunda ise vaziyeti askeri ve siyasi olarak bir süre daha idare etme imkânı doğacaktır.
Velhasıl Türkiye’nin dış ilişkilerinin kaderi artık âdet olduğu üzere bir kez daha bir silah sisteminin tedarikine düğümlenmiş oldu.
Bu kez sahnede bir zamanlar gönüllere taht kurmuş olan F-16 Savaşan Şahin var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serhat Güvenç Arşivi