Aytuna Tosunoglu

Aytuna Tosunoglu

YALANCILIK VE GAZETECİ AHLAKI

Kendisine gazeteci diyen birinin yalan söylediğini anlamanın bir yolu var mı? Evet var, demeden önce insan davranışının akademi dünyasında bir uzmanlık alanı olduğunu, yıllarca üzerinde çalıştıktan sonra bile hala söylenmemiş, araştırılmamış, eksik kalan noktalar çıktığını belirtmeliyim. Dolayısıyla, an itibariyle elimizde olanlar çerçevesinde bir insanın yalan söyleyip söylemediğini anlamanın basit yollarından bahsedeceğim. Siz onu gerekli kişiye tahvil edebilirsiniz.

Yalancının bize gönderdiği bir sinyaller demeti var. Aslına bakarsanız, yalana maruz kalan bizler içgüdülerimize güvensek kimin yalan söylediğini hemen, daha ilk anda anlıyoruz. Şöyle ki, diyelim birine doğrudan bir soru sordunuz. Soruyu duyduğu anda başını geri çekerse veya hafif sarsılırsa veya eğilirse başıyla ya da yana yatırırsa size yalan söyleyecek demek. Bu durum çoğunlukla kişinin bir soruya yanıt vermesi beklenmeden hemen önce gerçekleşiyor. Sonrasında bir yalancı bakın neler yapar… Soruya cevap verirken nefes alıp verişi gittikçe hızlanır. Bu nefes değişikliği beden hareketlerinde bir değişim silsilesini beraberinde getirir. Omuz hareketleri başlar, mesela… Omuz başları hafifçe yükselir, buna bağlı olarak ses tonunda değişiklik olur. Neden, çünkü kalp atışı ve kan akış hızı değiştiği için nefes nefese kalabilir. Buradan çıkartacağınız sonuç; yalan söyleyen birinin bedeninin gittikçe gerildiği ve normal halinden uzaklaştığıdır.

Yalancının bir başka bulgusu şöyle olabilir: Ya durduğu yerde kıpırdanır sürekli ya da taş kesilir. Hiç hareket etmeme haline dikkat etmek lazım. Sorulan soru karşısında beden pozisyon alıp olası yüzleşmeye hazırlanırken bir tür “kaçış” tepkisinden ziyade primitif nörolojik tepki olarak “savaş” düzenine geçer. Normal bir sohbet sırasında bedenin kendiliğinden minik ve rahat hareketleri, jestleri doğaldır. Dolayısıyla, hareketten yoksun, sopa gibi katı hatta katatonik bir duruş gözlemi, “bir şeyleri kapattım, gizliyorum” şeklinde okunabilir. Sonrasında, yalancının karşısındakini ikna etmek için sürekli tekrara düşmesi gelir. Bu aslında kendisini de ikna için kullandığı bir durum. Aklındaki yalanı doğrulamaya çalışırken sık olarak, “Yapmadım, ben demedim” der. Tekrarlama hali aynı zamanda, düşüncesini toplamaya çalışırken kendine zaman kazandırmasının da bir yoludur.

Şimdi sırada çok konuşma özelliği var. Yalancı, konuşmasına devam ederken talep edilmeyen bilgi verir, fazla ayrıntıya girer. Burada kendince amacı, “açık sözlü” görüntüsü verip, diğerlerini inandırmaktır. Şeytan ayrıntıda gizlidir, lafı boş yere söylenmemiştir! Talep edilmeyen bilgiyle karşısındakini ele geçirmek, ayrıntıya boğmak yalancının dilini kurutur. Aslında bir açıklaması daha var bu durumun: Otonom sinir sistemi stres zamanlarında tükürük akışını azaltır ve ağız kurur. Bu yazının sonunda, bulguları tahvil etmenizi arzu ettiğim malum “gazeteci”nin su içme aralığına dikkat edin. Dikkat edilmesi gerekenler arasında dudak ısırma, dudak büzme gibi haller de var.
İnsan yalan söylediği zaman karşısındakiyle göz temasını keser ancak bir yalancı dinleyenini kontrol etmek ya da manipüle etmek amacıyla göz temasını sürdürmede aşırı çaba sarf eder. İnsan doğruyu söylerken çoğu zaman gözlerini başka yöne çevirir, başka yere bakarak bile konuşur. Ama bir yalancı, karşısındaki kontrol etmek ve hatta tehdit etmek için soğuk, sabit bir bakış kullanabilir.

Sinema sanatıyla haşır neşir olan biri ister kamera önünde ister benim gibi kamera arkasında olanlar yukarıda anlattıklarımı bilir, bilmek zorundadır da. Bunları bilmeden seyirlik/eğlencelik oyun kurmamız mümkün değil. Yalancı “gazeteci”lerin anlattıklarını eğlencelik oyun gibi görmemiz bu nedenle… Eğlenmiyoruz ama kötü bir oyun olduğunu biliyoruz. Onların verdikleri zarar başta gazetecilik mesleğine oluyor.
Malum röportajda şu konunun altı çizilmiş miydi, hatırlayamadım? Hani bir gazeteci hediye, iyilik, ödeme, ücretsiz seyahat, ücretsiz tatil, özel muamele kabul etmezdi. Hani dürüst olmayı, tarafsızlığı tehlikeye atabilecek veya güvenilirliği zedeleyebilecek siyasi kişi ve faaliyetlerle içli dışlı olmazdı. Hani ayrıcalıklı muameleyi reddederdi ve bu konuda dahili ve harici baskılara direnirdi.

Deveye sormuşlar…
Deve yalancıymış, iyi mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Aytuna Tosunoglu Arşivi