Aytuna Tosunoglu

Aytuna Tosunoglu

Yapı olarak zaten keyfine düşkün…

Her şey onun etrafında dönüyormuş gibi hissediyor. Sonuna kadar da bu durumu kullanıyor.

İktidara geldikten sonra çocukluk yıllarını beraber geçirdiği iki samimi arkadaşını saraya danışman olarak alıyor. Bir zaman sonra, danışmanlardan biri, sanıyorum pozisyonunun sağlam olduğundan iyice emin olunca, iktidardakine sürekli senatodakiler senden nefret ediyor, bunlardan her şey beklenir, seni öldürtebilirler diyerek lideri paranoyak yapıyor. Hatta tehlikenin ne kadar yakın olduğunu göstermek için diğer danışmanı bir komployla öldürtüyor. Liderin aklı gidiyor, tabii.
İktidar sahibinin (liderin) nasıl biri olduğunu anlamak biz ölümlüler için “şöyle zengin, böyle varlıklı” gibi düşüncelerle kısıtlanmamalı. Herkesin imrendiği biri gibi görmemeli. Lider hep yalnızdır. Güveneceği insan sayısı yok denecek kadar azdır. Genel olarak gücü bir dizi komployla, hiziple elde ettiklerinden kendileri için de çıkarı olan kişi ya da gruplar tarafından elimine edilecekleri düşüncesini taşırlar, sürekli. Ortam oldukça rekabetçidir ve kime güveneceğini bilmez, lider.
Dönelim saray danışmanına.

Danışman, öbür danışmanı bir komployla öldürttükten sonra iyice sağlama aldığı ortamında bu defa kendisinin yoluna taş koyacak kişi ve/veya kişileri tepeye yakın olmanın avantajıyla lidere jurnalliyor. Biz ona dedikodusunu yapıyor diyelim. Böyle olunca, yönetimde iş gören ekip pey der pey dağılıyor (daha sonra dışarda birleşecekler ve “klik”ler, lobiler oluşturacaklar). Artık lider adam kovma yetkisini (bile) danışmanına vermiştir ve danışmanının pozisyonunu baş danışmanlığa yükseltmiştir. Baş danışman boşalan mevkileri para karşılığı satmaya ve ufak ufak servet biriktirmeye başlıyor. En çok parayı senatodaki koltuklardan kazanıyor. Ancak baş danışmanın asıl amacı senatoda kendisine “evet” diyecek adam sayısını artırmaktan ibaret. Yolsuzluk yapması yan kazanç…
Lider, kendisini destekleyen bir senatoya sahip olduğunu düşünüyor. Geçmiş liderlerin ordu odaklı politikalarını benimsemiyor. Yıllardır ülkenin kuzeyinde sürmekte olan savaşı devam ettirmemekle askerin gözünden düşmeye başladığının farkında değil. Yapı olarak keyfine düşkün demiştim, hatırlayın. Baş danışman ordudaki (ve daha pek çok politikadaki) hoşnutsuzlukları lidere söylemiyor. Çünkü öncelikleri farklı, onun.
Böyle böyle yedi yüz yıllık bir geçmişe sahip olan ve tüm yönetimlerde yön verici bir rol üstlenmiş senato kurumunun düzenleyici dengesi bozuluyor. Buna neden tek bir adam: Baş Danışman. Cumhuriyet kurulduğundan beri (yedi yüz yıldır) senato koltukları akil adamlar, elitler içindi. Senatör olmak, devlette edinilebilecek en üst mertebeydi, geleneksel düşüncede. İsmi bile Latincedeki “yaşlı adam” anlamındaki “sennex” kelimesinden geliyor. Sözün özü, senato şehrin akillerinin, iyi ahlaklılarının bulunduğu bir yer. Ailesinde daha önce senatör olan varsa yeni kuşak da senatoya seçilebiliyor. Ayrıca felsefe ve ahlak çalışmış, öğretmiş olanlar da senatör olabiliyor.

Bu yapı bozulmaya adını bilerek belirtmediğim bu lider döneminde başlıyor. Olan bitenden habersiz halk ne yapıyor?
Peki, baş danışmana ne oluyor?
Yarın pazar.
Devamını yarın yazacağım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Aytuna Tosunoglu Arşivi