Yapıcıoğlu'ndan "kadınların sahiplendirilmesi" açıklaması: Kemal Bey bu anlamı çıkarmışsa cumhurbaşkanlığı adaylığından istifa etsin

Yapıcıoğlu'ndan "kadınların sahiplendirilmesi" açıklaması: Kemal Bey bu anlamı çıkarmışsa cumhurbaşkanlığı adaylığından istifa etsin
HÜDA PAR Genel Başkanı Yapıcıoğlu, parti programlarında bulunan "kadınları sahiplendirme" konusuna ilişkin olarak, "Eğer Kemal Bey bu anlamı çıkarmışsa lütfen cumhurbaşkanlığı adaylığından istifa etsin" dedi. Rehber TV'de...

HÜDA PAR Genel Başkanı Yapıcıoğlu, parti programlarında bulunan "kadınları sahiplendirme" konusuna ilişkin olarak, "Eğer Kemal Bey bu anlamı çıkarmışsa lütfen cumhurbaşkanlığı adaylığından istifa etsin" dedi.

Rehber TV'de katıldığı "Rehber'de Gündem" programında konuşan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

"Gündemimizde yemin yok, inşallah milletin sorunlarını meclise taşıyacağız"

Yapıcıoğlu, "Yola çıkarken HÜDA PAR şimdiye kadar meclisin dışında toplumun sorunlarını, milletin beklentilerini siyasetin gündemine taşıyacak dedik. Çözüm makamında olmadan da yapılacak şeyler vardır. Bunlar, çözüm makamında olanlara milletin beklentilerini götürmektir. Henüz mecliste yokken bunu yapmaya çalışan bir siyasi parti inşallah daha güçlü bir şekilde mecliste bunu dillendirecek. Mecliste bunu dillendirmek için halkın oylarıyla seçilip meclise gönderilen kişilerin ilk yapacağı şey kesin sonuçlar açıkladıktan 3 gün sonra meclis kendiliğinden toplanır ve ilk oturumda milletvekilleri yemin eder. O yemin metni okunmadan milletvekili diğer yasama faaliyetlerine katılamaz. Biz sadece bu kantara çıkalım, halk bizi seçsin diye bu seçimlere girmedik. Mecliste milletin beklentilerini, taleplerini daha yüksek sesle dillendirebilmek için bu seçimlere katıldık ve 4 kardeşimizi parlamentoya göndermeye muvaffak olduk. Gündemimizde yemin yok, ne yapılması gerekiyorsa yapılacak. İnşallah milletin sorunlarını meclise taşıyacağız. Biliyorsunuz daha önce söylediğimiz ve neredeyse diğer tüm siyasi partilerin söylediği hususlardan birisi yeni bir sivil anayasa gerekliliğidir. Bununla ilgili daha önce diğer siyasi partileri ziyaret etmiştik. Maalesef bunu gündeme taşımaya çalışmamıza rağmen yeterince siyasetin gündemine girmedi. Türkiye 40 yılı aşkındır bir cunta anayasası ile yönetiliyor. Diyoruz ki, meclis kendi anayasasını yapabilmelidir. Gençlik, aile ve eğitimle ilgili sıkıntılar yoğun bir şekilde bize geliyor. İnşallah mecliste hem bunları hem de dönemsel olarak ön plana çıkan ekonomik sıkıntılar ile ilgili hem çözüm önerilerimizi hem de çözüm bulma noktasında meclisi harekete geçirmek için çabalarımız olacak. En başta göze çarpan şeylerden birisi de şu olacak. Şimdiye kadar genel geçer siyasette millet hep şunu gördü. Parlamentoya sunulan bir tekliften öte o teklifi kimin sunduğu daha fazla öne çıkar. Dolaysıyla eğer iktidar kanadı bir kanun teklifi getirmişse muhalefet ona karşı çıkar. Öte taraftan muhalefet bir öneri sunduğunda bunun içeriğine bakılmaksızın iktidar bloğu çoğunlukla içeriğine bakmadan elinin tersiyle bir kenara itmiştir. Millet, HÜDA PAR'ın böyle yapmadığını görecektir. Kim getirirse getirsin milletin faydasına olan düzenleme HÜDA PAR'ın desteğini alacaktır. Kim getirirse getirsin milletin, memleketin zararına olan şeye de karşı duracağız. Dürüst ve net siyaset yapacağız. Ajandamız açık olacak. Milletin menfaati neyi gerektiriyorsa kişisel ve partisel çıkarlarımızın önünde tutacağız. Bizim şiarımız 'Dürüst Siyaset Gerçek Adalet' inşallah sonuna kadar bunu korumaya gayret edeceğiz" diye konuştu.

"Bizim üzerimizden Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, partimiz üzerinden inancımıza saldırıyorlar"

Yapıcıoğlu, "Seçimin birinci turunda HÜDA PAR'a yapılan saldırılar insanların aklına mecliste olmamızı istemedikleri için saldırıldığı gibi bir düşünceyi getirebilir. Birinci tur bitti ve 4 adayımız meclise girdi. İnşallah orada çalışmalarını ortaya koyacaklar. Buna rağmen birinci tur seçimi bitmişken sadece cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalmışken neden hala HÜDA PAR bu kadar gündemde olduğu konusu cidden üzerinde düşünülmesi ve cevaplanması gereken bir konudur. HÜDA PAR üzerinden Sayın Erdoğan'ı vurmaya çalışıyorlar. Üzerimize ciddi şekilde saldırıyorlar. HÜDA PAR'ın siyasi bir duruşu var. Biz, inancını hayatının merkezine almış ve hayatın her aşamasını ona göre planlayan ve yaşamaya çalışan siyasi bir kadroyuz. Bundan dolayı inancımızla, fikriyatımızla, felsefemizle problemi olanlar doğrudan doğruya inancımıza saldırmaya cesaret edemedikleri için üzerimizden inancımıza saldırıyorlar. Diğer bazı amaçlarla birleşince de saldırıların dozu artıyor. Uzaklardan bir yerlerden yoğun bir saldırı var. Birileri sufle veriyor. Kandil sufle veriyor. Kandil'in bize düşman olmasının çok sebebi var. Duruşumuzdan, inancımızdan dolayı bir düşmanlık var. Çünkü onlar, hedef kitle olarak seçtikleri Kürt toplumunun tamamen ultra seküler, inançsız bir toplum haline getirmeye çalışıyorlar. Kendi ideolojileri olan komünizmi Kürtler arasında yaygınlaştırmaya çalışıyorlar. Bizi de bunun önünde bir engel olarak görüyorlar. Pensilvanya bir sufle veriyor. Bazen 'şöyle yapın' diye akıl veriyor. Çünkü daha önceki saldırılarından biliyoruz. Cümleler aynı, bu nedenle sufle diyorum. Bu cümleleri kuranlar 2 sene önce görüştüğümüz bazı insanlar. Hatta bizi ziyaret eden, kendilerini ziyaret etmek istediğimizde kapılarını açan ve şeref duyduklarını belirtenler şu anda o sufleyi almışlar. Pensilvanya ve Kandil'in cümleleriyle bize saldırıyorlarsa bunun sufle olduğunu söylemek abartı olmaz" şeklinde konuştu.

"1990'lı yıllarda yaşanan bazı olayları ortaya koyup 'HÜDA PAR şöyle yaptı, HÜDA PAR katildir' diyorlar"

Yapıcıoğlu, "Birinci tur seçimi de onu gösteriyor. Kendilerini yüzde 60 ile ilk turda kazanacakmış gibi gören kişiler yüzde 45 civarında kalınca Cumhur İttifakı ve Sayın Cumhurbaşkanının 'kimler kimlerle beraber' şeklindeki cümlelerinin bir karşılık bulduğunu gördüler. Bunun için o açıklarını kapatmak, işbirliklerinin üstünü örtmek için 'siz de HÜDA PAR ilesiniz' dediler. Tamam, da HÜDA PAR 2012 yılında kurulan siyasi bir partidir. Ancak 1990'lı yıllarda yaşanan bazı olayları ortaya koyup 'HÜDA PAR şöyle yaptı, HÜDA PAR katildir' diyorlar. HÜDA PAR katilse ve elinizde bir delil varsa savcılıklar orada. Buna rağmen deliliniz varsa ve vermiyorsanız o zaman ihanet içerisindesiniz. Değilse bu iftiraları neden atıyorsanız. Katiller meclise girdi diyorlar. Katillerin meclise girmesine neden itiraz etmediniz? Niçin sadece siyaseten propaganda yaptınız? Her taraftan samimiyetsizlik, iftira ve yalan akıyor. Bunun karşılık bulacağına inandılar ama ben sahada kendi kitleleri hariç buna inanan kimseyi görmedim" dedi.

"HÜDA PAR geçen sene halkın yüzde 15'i tanırken yapılan saldırılarla yüzde 85'i tanıdı"

Yapıcıoğlu, "Geçen sene bir kamuoyu araştırma şirketinde anket yaptırdık. HÜDA PAR'ın bilinirliği yüzde 15 dolayındaydı. Onların çoğu da yalan yanlış bilgilerle HÜDA PAR'ı tanımaya çalışan kişilerdi. Ancak bu saldırılar sonrasında arama motorlarında en fazla arana kelimelerden birisi HÜDA PAR parti programı oldu. İddia ediyorum ki, hiçbir partinin parti programı bu kadar sayıda partinin danışmaları ve genel başkanları tarafından okunmadı. Kimisi okunduğunda 'haksızlık yapmışız' diye bir fikre kapılmıştır. Kimisi de 'nerede bir açık bulabilirim' diye yoğun bir gayret içerisine girmiştir. Bu saldırılardan sonra vatandaşların en az yüzde 85'i artık HÜD PAR'ı biliyor. Eğer bu seçimlerde kendi menfaatimiz, partisel çıkarlarımız önceleseydik bu seçime ittifak içerisinde kendi logomuz ile girerdik. Geçen seçimlere bakarak 'bunların 150 bin oyu var' diyenler var. Eğer bu seçimlerde HÜDA PAR kendi logosu ile girseydi muhtemelen yüzde 3'ün üzerinde oy alırdık. Ancak biz bir kere karar verdik, sözümüz sözdür. Bizim sözümüz Kemal beyin sözüne benzemez" diye konuştu.

"Yalnız kadınların sahiplendirilmesi"

CHP Genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından gündeme getirilen 'kadınların sahiplenilmesi' meselesine ilişkin de konuşan Yapıcıoğlu, şunları kaydetti:

"O cümlede bir yanlışlık yok ama bir çarpıtma var. Bunu da 'sana söz' diyen Millet İttifakı'nın adayı Kemal beyin kurmuş olduğu cümle üzerinden 'acaba HÜDA PAR öyle bir şey mi dedi' diyenler oldu. Gençler parti programımızı Kemal beye göndermişler. Mevcut yasaya göre geride mirasçı bırakmayan kişilerin mirasları hazineye kalıyor. Buna da atıfta bulunarak parti olarak diyoruz ki, varisleri olmayan veya bulunamayan kişilerin bıraktığı miras devlet hazinesine değil fakirlere bırakılmalı. Ya da sadece fakir gençlerin evlendirilmesi, yalnız yaşayan kadınların sahiplenilmesi ve yetimlerin bakımı gibi alanlarda kullanılmak üzere oluşturulacak bir fona devredilmeli. Burada sahiplenilmesi kelimesinden sanki bir malmış gibi bir anlam çıkarmak için ya ahmak olmak ya da Türkçe bilmemek lazım. Eğer Kemal Bey bunu okuyup bundan bu anlamı çıkarmışsa lütfen cumhurbaşkanlığı adaylığından istifa etsin. Eğer bunu anlayamıyorsa zekâ olarak cumhurbaşkanlığı yapabilecek durumda değildir. Eğer anlıyor ve bile bile çarpıtıyorsa ahlaki olarak bu işi yapacak çapta değildir. CHP'nin parti programında engellilerin, yaşlıların, kimsesiz çocukların sahiplenilmesi ile ilgili bir ifade var. O zaman bunlar da bu kesimleri birer eşya olarak mı görüyorlar. O zaman çıkıp buna bir cevap verin."

"Uydurdukları yalanlara herkesin inanmasını istiyorlar"

Yapıcıoğlu, "Toplumun farklı kesimlerini bize karşı kışkırtmaya çalışan insanlar bir şey amaçlıyorlar, bir hedefleri var. Bir; uydurdukları yalanlara herkesin inanmasını istiyorlar. Bu tip olayların artması halinde belki inanacak insanların sayısının artacağını düşünüyorlar, böyle bir beklentileri var. Biraz önce söyledim, sahada öyle bir şey yok. Yüz bin insanla karşılaşıyoruz; yüz bin insandan 99 bin 990 tanesi muhabbet gösteriyor, kucaklıyor, dua ediyor, iyi dileklerini dile getiriyor fakat bunlar normal olduğu için haber değeri taşımıyor ya da çok fazla öne çıkmıyor. Ama yüz bin insandan 10 tanesi o tezviratlara inandığı için ya da belki onların her söylediğine inanmaya hazır bir kitle olduğu için orada yapmaması gereken yanlış bir hareket yaptığında birileri bunu kayıt altına alarak sosyal medyada yayınca sanki bütün toplum böyle düşünüyormuş gibi bir tablo ortaya koyulmaya çalışılıyor. Böyle bir şey yok. Trabzon'da birileri tarafından kışkırtılan, üzerimize saldırtılan bir kitle; orada kurduğumuz stanttaki bayrağı almaya çalıştı. Şöyle bir ilginçlik var başka bir ilde bir partinin mensupları; stantta yaklaşık bir metrelik bir bayrak var, Sayın Cumhurbaşkanı'nın posteri var, Türk Bayrağı var, HÜDA PAR bayrağı var o bayrağı kadraja almayacak şekilde hazırlıklarını yapmışlar bir mizansen oluşturacaklar birde bunu sosyal medya üzerinden belki bir propaganda aracına dönüştürecekler, telefonla çekerek ceplerinden 30 santimetrelik A4 şeklindeki bayrağı çıkarak; 'buyurun bunu size hediye ediyorum' diyor. Yani nedir? Şu mesajı vermeye çalışıyor; HÜDA PAR'ın bayrakla problemi var, buyurun size bayrak hediye edelim. Sadece kadraja giren kısmına bakarsanız, öyle bir propaganda yapacaklar. Gittik, HÜDA PAR standına onlara Türk Bayrağı hediye ettik, senaryo bu fakat bu esnada başka birisi daha geniş bir açıdan bütün standı gösterecek şekilde o kişilerin hareketini gösterecek şekilde çekim yapıyor. Adam bir metrelik bayrağı görmüyor cebindeki 30 santimlik bayrağı çıkararak buyurun size bayrak hediye ettik diyor. Trabzon'da bu sefer tam tersi siz bu bayrağı buraya asamazsınız diyorlar, neden? Bu bayrak sadece senin bayrağın mı? Böyle tuhaf bir şey. Hatta orada bir yerel televizyon canlı yayınla bunu bütün Türkiye'ye sanki Trabzon ayağa kalkmışta infiale gelmiş... Koca koca adamlar, milletin oyu ile bazı makamlara gelen kişilerde bunu Trabzon'un tepkisi olarak utanmadan bütün Trabzonlulara hakaret ederek Türkiye kamuoyuna pazarlamaya çalıştılar. Fakat Trabzon'dan oradaki kalabalıktan çok daha fazla sayıda insan genel merkezimize hatta bazıları bizzat bana telefonla ulaşarak, mesaj göndererek, İstanbul'un sokaklarında karşılaştığımız Trabzonlular; 'onlar bizi temsil etmiyor, biz onlar adına özür diliyoruz' diyor. Hatta bir tanesi çok ilginç bir kelime kurdu, ben mi yanlış duydum diye doğrusu üzerinde düşünmedim de değil; 'ben onlar adına özür dilemiyorum ama biz Trabzonlular sizi çok seviyoruz' dedi. Ben daha önce Trabzon'a defalarca gittim. Evet, Karadeniz insanı bazen söylemek istediğini dümdüz söyler bazen sert söyler ama Trabzon o değil bunu gayet iyi biliyoruz. O olaydan sonra çok dönüşler oldu" dedi.

"HÜDA PAR'ın bırakın kapatma davasını, hakkında kapatma kararı açılmasını gerektirecek herhangi bir şey yok"

Yapıcıoğlu, "HÜDA PAR, 11 yıldır Türkiye'nin siyasi hayatında varlığını devam ettiriyor. Bugüne kadar herhangi bir HÜDA PAR yetkilisinin, HÜDA PAR adına yapmış olduğu herhangi bir siyasi faaliyetinden dolayı hakkında yürütülen en küçük bir soruşturma yok. Siyasi partiler ile ilgili kapatma davasını Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı açar, siyasi partilere hangi şartlar altında kapatma davası açılacağı bellidir. Bu kararı da anayasa mahkemesi verir, siyasi makamlar değil. HÜDA PAR'ın bırakın kapatma davasını hakkında kapatma kararı açılmasını gerektirecek herhangi bir şey yok. HÜDA PAR'ın gayri meşru bir hareketi yoktur. HÜDA PAR'ın yasadışı yollarda ayak izi yoktur. HÜDA PAR'la ilgili tezviratları yapanlar, okkalı sözleri söyleyenler arasında 2 yıl öncesine kadar HÜDA PAR'la defalarca görüşenler de var. Görüşmelerimizin devam ettiği partilerde var. Şu anda yaptıkları şey; hem HÜDA PAR'ın önünü kesmek hem de bir yönü ile HÜDA PAR üzerinden 13'üncü Cumhurbaşkanı Adayı Sayın Erdoğan'ı ve mevcut cumhurbaşkanını vurmak suretiyle acaba bir iktidar edebilir miyiz? Birinci turda aslında bunu gördüler; onlar agresifleşince, saldırdıkça kaybettiler" ifadelerini kullandı.

"Kadın çalışmak istiyorsa çalışsın elbette ama çalışmadan evde çocuğuna bakıyorsa o da bir iştir"

Yapıcıoğlu, "Aile kurumu önemlidir. Aile kurumunun önemini biz sıklıkla dile getiriyoruz ve biz şuna inanıyoruz; toplum içerisinde eğer aile kurumunu ortadan kaldırırsanız ya da yıkarsanız onun yerine ikame edebileceğiniz başka bir kurum yoktur, toplumu yıkmış olursunuz. Aile kurumu yoğun bir saldırı altındadır. Batı'daki bazı ahlaksızlık akımlarının hedefinde de aile var. Bazı siyasilerin onlara arka çıkmak suretiyle yapmaya çalıştığı şey de aslında bir nevi aileyi yıkmaktır. Aile kurumunu güçlendirelim, teşvik edelim diyoruz. Mesela billboardlarda CHP'nin birkaç vaadi vardı, 'boşanan kadınlara şu kadar destek' bu boşanmaya teşviktir. Biz de parti programında diyoruz ki boşanmış ya da eşi öldüğü için dul kalmış kadınlara devlet destek çıksın diyoruz bu ayrı bir şey ama boşanan kadınlara şu kadar destek demek başka bir kapıya da çıkar. Biz de dedik ki 25 yıl evli kalmış olan kadınlara, toplumun geleceği için gelecek nesilleri yetiştirmek herhangi bir fabrikada veya çiftlikte çalışmak üretmekten daha az önemli değildir ki. Gelecek nesilleri yetiştiriyorsanız ya da birisi bu işi yapıyorsa bunu yapmalısınız. Kadının evde verdiği emek dışarıda 7-8 saat vermiş olduğu emekten daha az değerli değil ki. Onların mesai kavramı, hafta sonu tatili hiçbir şeyi yok gece gündüz çalışıyor. Kadın çalışmak istiyorsa çalışsın elbette ama çalışmadan evde çocuğuna bakıyorsa o da bir iştir. Bu işi yapan kadının primini devlet kendi ödesin, ondan prim de almasın" ifadelerini kullandı.