Yaşamı anlamlı kılın!

Yaşamı anlamlı kılın!
Bugün bile Audrey Hepburn’ün sinema tarihindeki en baş döndürücü ikonlardan biri olduğunu kimse yok sayamıyor. Adından hâlâ bilim insanları, yazarlar, yaşam koçları, CEO’lar, mentorluk yapanlar söz ediyorsa onun yaşamı...

Bugün bile Audrey Hepburn’ün sinema tarihindeki en baş döndürücü ikonlardan biri olduğunu kimse yok sayamıyor. Adından hâlâ bilim insanları, yazarlar, yaşam koçları, CEO’lar, mentorluk yapanlar söz ediyorsa onun yaşamı anlamlı kılan özlü sözlerindendir.

Bugün sizlere bir sinema ikonu olan Audrey Hepburn’den söz etmek istiyorum.

Onu dünya sinemasında ölümsüzleştiren ne İngiliz ve Hollandalı sinema oyunculuğu, ne 1939 ve 1945 savaş yılları arasında savaşın ortasına doğması, ne amcaları ve iki erkek kardeşinin toplama kamplarına sürülmesi, ne sokaklarda çok sayıda infaza tanık olması ne bir Oscar ödülü alması ne de unutulmaz güzelliğe sahip olmasıdır.

Bugün bile Audrey Hepburn’ün sinema tarihindeki en baş döndürücü ikonlardan biri olduğunu kimse yok sayamıyor. Adından hâlâ bilim insanları, yazarlar, yaşam koçları, CEO’lar, mentorluk yapanlar söz ediyorsa onun yaşamı anlamlı kılan özlü sözlerindendir.

Audrey Hepburn diyor ki:

“Güzel gözleriniz olsun istiyorsanız güzel insanlarla göz göze gelin, ideal vücut ölçülerine sahip olup hep ince olmak istiyorsanız, yemeğinizi yoksul ve açlarla paylaşın. Dikkat çekici pozlar vermek istiyorsanız, yanınıza bilgelik ve engin gönüllülüğü alıp yürüyün.” 

Ben onun birçok sözü içinde en çok şu sözünü seviyorum:

“Hiçbir şey olanaksız değildir. Sonuçta olanaksızın içinde bile olanak vardır.”

Sanatçının bu sözü insanı umutlandırıyor… Gözlerinizin güzelliği başka güzel gözlerle buluşunca güzelleşiyor.  Mevlânâ’nın “İnsan gözdür” sözü zihin kıvrımlarımızda canlanıyor. Yoksullarla lokmanızı paylaşırsanız vücut ölçülerinizi korursunuz. En güzeli de dikkat çekici günümüz deyimiyle farkı fark edilen pozlar vermek istiyorsanız; bilgelik ve engin gönüllü olmaktır. Çünkü kibir hep kaybettirir.

Bilgelik bakışınıza, duruşunuza, tavrınıza çok şey katar. Sizi ansızın başkalarından başkalaştırır. Ne kolay bir yol haritasını sinema oyuncusu kadın duyarlılığıyla çiziyor. Bireyin bir başına yapabileceği şeyler görünse de uzun bir yoldur önerdiği bu yol…

Sabır ve sevgiyle beslenesi bir çalışma temposu gerektiriyor.

Bilgelik kolay mı?

Felsefeci ve yazar Nermi Uygur diyor ki:

“Gerçekler patırtıyı sevmez.”

Ve Anadolu’daki söz onu daha yalınlaştırıyor:

“Dolu başak eğik olur.”

Onun altın anahtarı tevazu, Anadolu deyimiyle engin gönüllü olmaktır.

Kendiyle barışık, çevreyle ve toplumla barışık, ayakları üstünde durmayı öğrenen insan engin gönüllü insandır. O insan yükseldikçe ulaşmak kolaydır. Çünkü yükseldiği yerlere büyük bir mücadele sonucu acılar çekerek, haksızlıklara uğrayarak, önüne kurulan barikatları aşarak gelmiştir. Geldiği bu yerde yürüyen insanlara bilerek, isteyerek haksızlık yapmaz. Yapamaz…

Audrey Hepburn bunu yaşamdan süzülmüş bir deneyimle ne güzel aktarıyor:

“Bir insan yaşam yolculuğunda iyiyi kötüyü gördüyse onu ikisi de korkutamaz çünkü o yoldan geçmiştir. Cesareti seçmiştir, asla korkmaz”

Savaş ortamına doğduğu ve ailesi çok yoksul olduğu için açlık yaşadığı günlerde çocukken ulaşamadığı tat çikolatadır. Yaşamı boyunca çikolata vazgeçilmezi olur. Bir çocuğun isteği gibi bu istediğini yaşamı boyu her ortamda sürdürür.

Çocuklara sevgisi dilde değil gönüllerdedir. UNICEF elçisi olarak Afrika kıtasında çocuklar için çalışarak UNICEF’te iz bırakır. Bir kanser hastası olan oyuncu bu çalışmalarda çocuklara hep güler bir yüzle yaklaşır ve bu, çocuklarla fotoğraf karelerinde hep yansır.

“İnsanın kalbi güzelse yüzüne ışığı vurur. O insan daima bir çiçek gibi durur. Yaşı kaç olursa olsun her yaşın ayrı güzelliği vardır. Makyaj olmasa bile çünkü ruhu, gönlü çiçektir.”

Bugün sürmekte olan İsrail – Gazze savaşındaki çocuklara Birleşmiş Milletler UNICEF gönüllü barış elçisi olan sanatçıların sevgiyle uzatacakları ellerini bekliyorum.

Doksanlı yıllarda yaşama veda eden sinema sanatçısı, yaşamı anlamlı kılan insanların yaşam yoluna ışık tutmayı sürdüren sözlerinden biri günce defterimin girişinde yazılıdır. Umudu büyüten insana direnç tazeleten bu sözüne zaman zaman başvururum:

"Hayat bana ne yaşatırsa yaşatsın, karşıma ne kadar kötü insan çıkarsa çıksın, canım ne kadar acırsa acısın, şu üç şeyden asla vazgeçmeyeceğim; kendim olmaktan, iyi olmaktan ve nefes aldığım her saniye için mutlu olmaya çalışmaktan."

Gelin bilgelik yolunda çalışma için ilk adım atın. Bir film izleyin. Bir tiyatroya gidin. Bir kitap okuyun bildik sözlerdir. Bence bir de “Bazen de insan kaybeder” diyerek yenilmiş ya da başarmış bir insanla konuşun, onunla bir nehir söyleşi yapın, yaşamını yazın derim. İnanın yaşanmışlıkların kalıcı izlerini göreceksiniz.

Yazımı tüm filmlerini izlediğim, sözlerinden ilham aldığım Audrey Hepburn’ün iz bırakan bir başka sözüyle noktalamak istiyorum:

“Nasıl yaşanacağını, kenarda durup izlemeden dünyanın nasıl hem içinde hem dışında olunacağını öğrendim. Bir daha asla ama asla hayattan kaçmayacağım. Aşktan da.”