Hüseyin Tapınç

Hüseyin Tapınç

Akbelen

Kahramanmaraş ve çevresindeki on ilin etkilendiği büyük depremin ardından yazdığım “İşte Hayatınız” başlıklı yazımda, vasata mahkûm edilen hayatlarımızdan çıkışın anahtarının sivil toplumun güçlenmesinde ve sivil toplum örgütlerinde yattığına inandığımı söylemiştim. 

Seçim öncesinin olumlu ve değişim umudu taşıyan günlerinde dile getirdiğim ve bilindik siyasete ve siyasetçilere olan inançsızlığımın yansıması olan bu ifade, Mayıs seçimlerinin sonuçları ve özellikle seçim sonrasında oluşan ortamı düşündüğümüzde benim için çok daha anlamlı hale geldi. Bu ifade tam anlamıyla vücut buldu. 

Toplum olarak siyasetle aramıza ciddi bir mesafe koyduk; kimilerimiz artık muhalif olarak adlandırılan televizyon kanallarına bir saniye bile tahammül edemezken, kimilerimiz WhatsApp’taki arkadaş gruplarını terk etti, bazılarımız da Twitter’ın sert ortamında zaman kaybetmek yerine kendini Instagram’ın gösterişli dünyasına teslim etti. 

Ülkedeki muhalif kesimin siyasi partiler ve siyasetçilerle arasında bugün buzul dağları var. Toplumdaki küçük bir kesimin ise her şeye rağmen siyasetçilere dair kendini sürekli tazeleyen bir umudu var; inançlarından hiçbir şey kaybetmiyorlar.

Toplum ile siyaset arasındaki ilişkilerin olabildiğince gevşediği bu günlerde, gündemimize yavaş yavaş giren ve gün geçtikçe daha çok insanın dikkatini çeken çok önemli bir toplumsal direnişe hep birlikte tanıklık ediyoruz. 

Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy mahallesinde bulunan Akbelen Ormanı, Limak – IC İçtaş Enerji ortaklığındaki Yeniköy – Kemerköy Enerji tarafından açılmak istenen kömür madenine feda ediliyor. 

Türkiye’de yıllardır Rize’den sonra en çok yağış alan ikinci il konumundaki Muğla, 2021 yılından itibaren sıralamadaki bu yerini hızla diğer Karadeniz illerine bırakıyor. Muğla’nın sıralamadaki bu konumunu kaybetmesinin en önemli nedeni, ülkemizi hızla etkisi altına alan kuraklık. İklim krizi neticesinde son derece hızlı bir şekilde kuraklaşan Muğla’nın en önemli yağmur toplama havzalarından birisi kömür sahasına dönüştürülmek istenen Akbelen Ormanı. 

Aslında bölgedeki mesele sadece İkizköy ve Akbelen Ormanı ile sınırlı değil. Çünkü şirketin ruhsatı, çok daha geniş bir alana hükmediyor ve yaklaşık 220 bin dönümlük kömür sahasına Akbelen Ormanı dahil edilirse İkizköy ile birlikte 40 köyün daha tasfiyesi yakında gündeme gelecek. Bu tasfiyenin, kayda değer büyüklükte tarım arazilerini de yok edeceğini hemen söylemek gerekiyor. Bugüne dek tasfiye edilen köy sayısı 8. Bir diğer kayıp da bölgedeki ve ormandaki ekosistemin kendisi olacak. Halkayı genişletirsek, Milas ilçesi kadar Bodrum da çok önemli bir su kaynağını kaybedecek. Neresinden bakarsanız, insana ve bölgede yaşayan tüm canlılara kayıptan başka bir şey sunmayan devasa bir projeden söz ediyoruz.

Dolayısıyla, bugüne damga vuran Akbelen Ormanı, bölgenin çölleştirilmesinde önemli ve simgesel bir adım. İşte tam da bu nedenle, başta İkizköylüler olmak üzere Çamköylüler, Karacahisarlılar ve diğer çevre köy sakinleri, son yıllarda topraklarına ve ormanlarına sahip çıkmak adına mücadele ediyorlar. İki yıldan uzun bir süre ormanda çadır nöbetleri tutuldu. Üstüne üstlük, şirketin maden izni 2021 Aralık ayında dolmuş durumda ve yapılan tüm kesimler hukuk dışı. 

Akbelen Ormanları’nda kesimin başlamasıyla 24 Temmuz’da köylülerin başlattığı direniş, halka halka toplumda yayılıyor ve karşılık bulunuyor. Direniş çevre ilçelerden, illerden ve hatta artık uzak illerden de gelen katılımcılarla her geçen gün güç kazanıyor. 

Direnişin en önemli sözcüleri, bölge sakini kadınlar. Hayatı derinden değişecek olan, evini, taşını, toprağını, suyunu ve ormanını kaybedecek olanlar onlar. Üstelik tüm bunlar sadece dört yıl kullanılacak bir kömür sahası için kaybedilecek. Bu işletmelerin insan sağlığı üzerindeki etkileri, işin dikkate alınması gereken bir diğer boyutunu oluşturuyor. 

Akbelen direnişinin toplumda karşılık bulması sonucunda önce bölge milletvekilleri ve sonra da bazı siyasi liderler direniş alanını ziyaret etti. Yeşil Sol Partili milletvekillerini bir kenara bırakacak olursak, başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere CHP’lilerin, CHP milletvekillerinin ve Muharrem İnce’nin Akbelen ziyaretleri büyük bir hüsranla sonuçlandı; “sov yapmayın” cümlesi ve halka karşı sallanan parmaklarla zihinlere kazındılar. Muhalefet partilerinin Mayıs seçimlerini nasıl kaybettiklerini ve bu kaybı neden hala algılayamadıklarını anlamak için çok derin analizlere gerek yok; Akbelen ziyaretlerine bakmak yeterli.

İktidar da konuyu ilk kez geçtiğimiz Pazartesi gündemine aldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan yer zamanki yaklaşımıyla İkizköylüleri marjinal ilan etti ve yapılan protestoların çevre hassasiyeti ile izah edilemeyeceğini, işlerine bakmaya devam edeceklerini açıkladı. 

Geçtiğimiz Salı günü, CHP’nin Akbelen Ormanı konusunu tartışmak üzere Meclis’i olağanüstü toplantıya çağırması ile birlikte İkizköylüler ve çevre köy sakinleri Ankara’ya gittiler. Akbelen Ormanları ile ilgili tartışmalar yerel boyuttan ulusal boyuta taşındı. Her ne kadar Meclis’in olağanüstü toplanması için yeter sayı bulunsa da CHP’nin genel görüşme yapılmasına dair önergesi AKP ve MHP’nin oylarıyla reddedildi.

Akbelen Ormanı ile ilgili yaşananların da gösterdiği gibi, iktidarıyla, muhalefetiyle siyaset cephesinde yeni bir şey yok. Bizim aklımız, gönlümüz ve vicdanımız Akbelen Ormanları’nda, çevre köylerde ve köylülerde. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hüseyin Tapınç Arşivi

Ayna

21 Mart 2024 Perşembe 07:00