Aytuna Tosunoglu

Aytuna Tosunoglu

CAZİBE MERKEZİ

Kim bana “Buraları cazibe merkezi yapcaz!”, “Yöremizi bu projemizle patlatcaz!” “Tarihle, doğayla iç içe unutulmaz deneyim suncaz!” gibi cümleler kurarak oyumu istiyorsa kendisi ve ekibi hakkında hiç iyi şeyler düşünmüyorum. Devrilen yıllar ve yıllar gösterdi ki, bizim gibi her tür zenginliğe sahip yöre(ler)de oturanlar arasından çıkıveren birkaç muktedir ve yandaşının sadece cebi ve egoları şişti, şişiyor. Olan bu. Üstelik ortaya konan bir iki kamu yararı hareket ve fayda maalesef ardı sıra gelen (seçilen demek isterdim) yerel yöneticiler tarafından devam ettirilmediği için yeni bir rant alanına dönüşüyor ve gelsin cazibe merkezleri, buraları patlatmalar, doyumsuz, unutulmaz deneyim kakofonileri. Siz de yerel yönetimde, belediye meclis üyeliğinde bulunmuş insanlar arasında birkaç tane hatta bazen daha çok, sözde kamu görevi olarak gelmiş ve cebi şişmiş, karakteri zayıf, kifayetsiz ve kötü adamlar, kadınlar bulursunuz. Yeter artık! Gerçekten yeter! 

Kamunun, halkın olmuş sit alanlarını şahsi mal olarak gören kafaları demokratik yollarla sokağa dahi çıkamayacak, bir kilo domates almaya köşedeki manava gidemeyecek hale getirmenin adım adım uygulamasına geçme vaktidir. Üstelik bunu parti ayrımı göstermeden yapmanın vaktidir. Ne yapalım canım, şimdi biraz da bizimkiler yesin düşüncesi hatta bu ilkel fikri savunurken saldırgan olma, kavga etme kıvamına gelmeleri karşısında herkesin, hepimizin tek sesle cevap vermesi önemlidir. Parti ayırımı gözetmeden haykırmak, “YETER ARTIK!” demekten bahsediyorum. 

 

O Plaj Senin mi?

Yerelde şöyle bir etrafınıza bakınız. Yaşadığınız yerle ilgili bilmeniz gereken çarpıklıklar, rantçılık, sit alanlarını-arazilerini şahsi kazanca çevirmek için tarif edilmez heyecan ve sevinç duyan kişi ya da kişileri elinizle koymuş gibi bulabilirsiniz. Yakın geçmişte, belediye meclislerinde görev almış, halkın yararına çalışmayı şiar edinmişlerin neler yaptığı size bir yol göstericidir. Mesela bir tanesi şimdilerde büyük şehir belediye başkanı adayının dilinde… Milattan önce dördüncü yüzyıla kadar giden bir geçmişe sahip adada, yöresel arkeolojik kazıların işaret ettiği yerlerde özel şirketlere kiralanacak kıvamda plajlar, yeme içme yerleri, konaklama gibi betonlaşma planı yapıyor. E, ne var bunda diyorsanız bir kez daha düşünün. Halka açık yerler denince ne anlıyorsunuz? Sınıfsal ayrım sınavından kaç aldınız ve kaç liralar vereceksiniz denize girmek, gölgede oturmak ve soğuk meşrubat içmek için? Oralar sizin çocukluğunuzun geçtiği yerler değil miydi? 

Söz konusu ada, spekülatörler yüzünden “yükselen değer” muamelesi görürken rant kapıları sonuna kadar açılıyor. Böyle bir ada yaşadığınız yerde yoksa şunlardan bir tanesi de mi yok? Herhangi bir sit alanı? Caddede imara açılmamış, boş kalmış bir arazi? Boş kalması gereken “deprem ve acil durum toplanma alanı”? Usulsüz yapılaşmanın gitgide artması? Nereye kadar sessiz kalmayı planlıyorsunuz? 

Yerel yönetimde bulunanlar arasında kendini hemen belli eden ve sayısı belli miktarda çürük elma var. Herkes kendi yerelini bu çürük elmalardan temizlese ne olur, mesela? Emir Ankara’dan gelince bu çürükler olmasa direnç göstermek nasıl yayılır dalga dalga… Farkında mısınız? Yerelde imar hareketlerini yakından takip etmenizin zamanı çoktan geldi. Yaşadığınız yerde gerçekten yaşamak en önce sizin hakkınız. Tarihi mirasların korunması, sit derecelerinin düşürülerek yapılaşmaya açılmaması için önümüzdeki yerel seçimlerde sandığa gitmemek çocuklarınıza ihanet olacak. Benden sonra tufan, derseniz onlarca yıldır yurdun her yerinde devam eden fırsatçılığa, talana, çökmeye, katakulliye “Olsun. Biraz da bunlar yesin, ne yapalım?” diyenlerle saf tutmuş olacaksınız. Kırın bu zinciri artık. 

 

Yerelin Gücü

Parti ayrımı gözetmediğimin altını çiziyorum. Kimi seçiyorsanız onu ve ekibini takip edin, bakalım kamu için, yöre halkı için ne yapıyorlar? Geçmişte rantçılığa fırsat vermeyen, engel oluşturan belediye eski meclis üyeleri neden yeniden meclis üyesi yapılmamış, mesela? Soruşturun. Yeni meclis üyeleri arasında emlakçılar, müteahhitler, tapu kadastrocular, haritacılar, madenciler filan da varsa yakın takibe alın. Aylık meclis toplantıları halka açık yapılır. Gidin, dinleyin, karşı durun. En büyük ve kalıcı sözün halkta olduğunu bir kez daha hatırlatmak istedim.

 

---------0----------

 

İzmir, 23 Şubat 2024.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Aytuna Tosunoglu Arşivi