Mutlu Hesapçı

Mutlu Hesapçı

ÇEKİÇ VE GÜL: BİR BEHZAT Ç. HİKAYESİ

“Bazı günler uyandığımda hangi günde olduğumuzu bir türlü hatırlayamıyorum. Pazartesi, perşembe, pazar… İnsan hayatında günlerin bir anlamı olmalı.”

“Ben sevmesini bilmiyorum herhalde. Kimi sevdiysem bana düşman oldu.”

“Giden insan bağırıp çağırmaz. Öfkelenmez, sessizce gider. Eğer bağırdıysa, gitmemiştir. Anla istiyordur.”

“Benim içime tam bir parlamenter sistem hakim. Yani her kafadan başka bir ses çıkıyor. Ama ben ne dersem o oluyor.”

Yayınlandığı dönemde hepimizin not aldığı, unutulmaz Behzat Ç. replikleri...


Öyle bir diziydi ki ‘Behzat Ç.’ etkisini yıllar geçmesine rağmen hiç yitirmedi. Yayınlandığı dönemde çok ses getiren dizi ‘Behzat Ç.’ geri döndü.

Hepimizde bir heyecan çünkü amirimizi ve ekibini çok özledik.

‘Çekiç ve Gül: Bir Behzat Ç. Hikayesi’ değişmeyen karakterleri ve eklenen yeni karakterleri ile BluTV’de yayında.

Diziye Savcı Belgin karakteri ile giren Gökçe Eyüboğlu ve Akbaba karakteri ile kaldığı yerden devam eden Berkan Şal ile heyecanlarını ve diziyi konuştum.

“Behzat Ç. aileden birinin geri dönüşü gibi”


GÖKÇE EYÜBOĞLU

Siz Behzat Ç. dizisini izliyor muydunuz ve ne kadar seviyordunuz? Proje size geldiğinde neler hissettiniz?

Proje bana geldiğinde çok heyecanlandım. Benim için dizinin şöyle de bir anlamı var; ilk sezonu yayınlandığı dönem ben oyunculuk öğrencisiydim. Ve gerçekten sınıf arkadaşlarımla sınıfta Behzat Ç.'yi konuşurduk. ''Şöyle bir iş başladı gördün mü? Oyunculukları gördün mü? Hikâyeye bak'' diye üzerine sohbet ederdik. Hatta bazen gerçekten ders gibi oradaki bir sahne üzerine konuşurduk. Oyunculuk performansı demeyi de sevmiyorum yerine de bir şey bulamadım; dizideki oyunculuk performanslarını kendi aramızda değerlendirirdik. O yüzden öğrenciyken hayranı olduğum, ders gibi oradaki oyunculukları çalıştığım, izlediğim bir projenin içine dâhil olmak benim için inanılmaz mutluluk kaynağı. Ama bir yandan da ürkütücüydü. Çünkü oturmuş bir proje, oturmuş bir ekip, inanılmaz bir seyirci kitlesi var. Yani fenomen bir iş ve oraya sonradan giren bir karakter olarak dürüst olmak gerekirse başta biraz da korktum. Bir anda yıllar sonra o hayalini kurduğun projenin içinde buluyorsun kendini. Evet gerçekten çok kıymetli.

“Çok gerçekti Behzat Ç.”

Ne güzel hikâye peki özellikle neden seviyordunuz diziyi, mesela aklınızda kalan replikler var mı?

Özellikle sahne ya da replik olarak söyleyemem ama günün sonunda şöyle bir şey vardı; çok gerçekti Behzat Ç. Her ne kadar cinayet büro hikayesi gibi olsa da içinde aksiyon var, dram var, komedi var, trajedi var… Gerçek hayat gibi. Ve senin benim gibi insanlar, o yüzden izlemesi çok kıymetliydi. Ve belki de bizler için ilk defa uzun bir aradan sonra doğal oyunculukları izlediğimiz işti. O yüzden doğallığın ve gerçek bir hikâyenin parçası olmayı istemiştim o zaman. Behzat Ç. olarak dememiştim ama inşallah “ben de böyle gerçek hikâyelerin, bu kadar doğal içten oyunculukların sergilenebileceği projelerin içinde olurum ve hakkını da veririm umarım” diye dileklerim olmuştu.

“Behzat Ç. herkesin kalbine dokunmuş”


Bizim için bile öyle hatta izlerken bu ekiple otursak, yesek, içsek sohbet etsek demiştik. Hakikaten oyunculuğun ya da her türlü duygunun oyun alanını gördüğümüz bir dizi oldu.

İşte gerçek hayat gibi her şeyin olduğu, oyun alanının çok geniş olduğu bir hikâye. Ankaralı arkadaşlarım Behzat Ç. dizisinin tekrar döneceğini ve sonra da benim işin içinde olduğumu öğrendiklerinde beni şöyle aradılar: ''Gökçe, üniversiteden arkadaşlarımla tekrar buluşuyormuş gibi hissediyorum, bir de bu sefer içinde sen de varsın!” Herkesin kalbine dokunmuş. Üniversiteden arkadaşlar ya da aileden biri geri dönüyor gibi hissediyor şu an herkes.

“Erdal Bey'le karşılıklı oynayacağım, yani Behzat'la karşılıklı oynayacağım diye çok mutlu oldum”

Teklif nasıl geldi, bu rolün savcı karakteri olduğunu öğrenince neler düşündünüz?

Menajerim Behzat Ç. için seninle görüşmek istiyorlar dediğimde çok heyecanlandım. Ben önce savcı karakteri olduğunu bile bilmiyordum. Senaryo geldi savcı karakteri için beni düşündüklerini söylediler, kendimden şüphe ettim ama çok heyecanlandım. Oturmuş bir iş ve bir ekibe sonradan girmek zaten tedirgin edici. Bir yandan da çok heyecanlı olmasına rağmen ürkütücü, bir de savcı karakteri üstelik. Savcı Esra diye fenomen olmuş bir karakter var ve sosyal medyada da sanki Savcı Esra'nın yerine bir karakter giriyormuş gibi paylaşımlar da yapmışlar o yüzden gerildim önce. Görüşmeye gittik, işi aldım ama ben hâlâ inanamıyorum seçildiğime, ben savcı oldum! Üstelik Erdal Bey'le karşılıklı oynayacağım, yani Behzat'la karşılıklı oynayacağım diye çok mutlu oldum. Sonrasında da ilk okuma provam Erdal Bey'le karşılıklıydı, gerçekten çocuk gibi oldum karşısında. Erdal Beşikçioğlu hem insan olarak hem oyuncu olarak bana o kadar alan açtı ki kendimi özgür ve güvenli bir ortamda hissettim. Bir karakter yaratabilmek için aslında güvenli alana ihtiyacımız oluyor oyunculuk için, bu çok önemli. Bu ne demek? Ben bir şeyler denemeliyim, bu belki saçmalamak da olabilir ama onların üzerinde deneye deneye bir karakteri bulmam gerekiyor. Herkes benim gibi midir bilmiyorum. Ben bir yandan da çok utanıyorum, utangaç bir tipim. Bazen arkadaşlarım “kendine rağmen oyunculuk yapmaya çalışıyorsun” diyorlar. O yüzden o utanmadan risk alabilmek, deneyebilmek için benim güvenli alana ihtiyacım oluyor. Erdal ve diğer tüm ekip arkadaşlarım, yönetmenimiz Devrim Yalçın bana o kadar güzel alan açtılar ki ben kendimi güvenli alanda hissettim. Denemeye başladım, denedikçe de oldu.

“Savcı Belgin ne olursa olsun işi kuralına ve kitabına göre yapmak istiyor”

Savcı Esra aklımızda kaldı tabii peki sizin oynadığınız savcı nasıl bir karakter?

Bambaşka bir hikâye ve yeni karakter. Savcı Belgin aslında mesleği üzerinden tanımlanan bir karakter. Belgin'in kendi hikâyesinden çok haberdar değiliz en azından şimdilik. Ama adalet arayışında olduğunu, kişisel olarak mesleğinin haricinde adalet arayışının olduğunun farkındayız. Hatta ben bir derece adalet arayışları konusunda onları Behzat ile benzetiyorum, sadece yöntemleri farklı. Savcı Belgin ne olursa olsun işi kuralına ve kitabına göre yapmak istiyor. Çünkü gerçekten de uyması gereken bir kitap var önünde. Arada inandığı konularda ufak esnetmelere ya da risklere girse bile günün sonunda o her zaman kitabına uygun yapacaktır. Bu anlamda da Belgin'i anlayabiliyorum. Ve hep Belgin ile ilgili bu cümleyi kuruyorum. O hukuku böyle eğip bükemez çünkü şunun farkında, eğip büktüğü hukuka bir gün ihtiyacı olacak. Bu hikâyede biz Savcı Esra'yı, iç dünyasını, duygusal hallerini ve Behzat ile olan ilişkisini daha önce görmüştük. Şimdi Belgin var ve bu sezonda Belgin'i biz tamamen mesleği üzerinden tanımlıyoruz ve görüyoruz.

“Kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan kadın karakterleri oynamayı seviyorum”

‘Kadın’ dizisinden beri sizi takip ediyorum, görüyorum ki oynadığınız kadın karakterlerin hepsi birbirinden farklı ve zıt uçlarda. Şimdi de Savcı Belgin ekleniyor oyunculuk kariyerinize. Oynadığınız kadın karakterler içinde Savcı Belgin'i nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben oyuncu olarak öncelikle tekrara düşmemeyi tercih ediyorum. O yüzden özellikle bir projeden çıktıktan sonra ikinci işimde tamamen ters bir köşeye gitmeye çalışıyorum. Ben ‘Kadın’ dizisi ile fark edildim. Orada Tarlabaşı’nda okumamış bir pavyon şarkıcısını oynuyordum. Sonrasında Avukat Sanem oldu. ‘O Şimdi Mahkum'da bambaşka, daha sert, dövüşebilen, silah kullanabilen, Tarlabaşı'nda bir çeteden gelen tam tersi karakterdi. Şimdi de Savcı Belgin. Bu anlamda Savcı Belgin'de şimdiye kadar oynadıklarım içinde evet en farklı olanı. O da idealist, güçlü ve dediğim gibi kitabına bağlı bir karakter. Genel olarak kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan kadın karakterleri oynamayı seviyorum. Ekranlarda bu tarz kadınlara daha çok yer vermemiz gerektiğine inanıyorum. Bu tarz kadınları oynamayı tercih ediyorum.


Çünkü böyle güçlü savcılara, hukuk ve adalet sisteminde kitabına bağlı duruma ihtiyacımız var.

Evet, biri de hukuku savunsun artık değil mi?

“Ben Gökçe olarak Behzat'a evet hayranım”

Behzat Ç.'ye Savcı Belgin olarak aşık olur musun? Behzat Ç.'ye bir dönem bütün kadınlar aşıktık, yine aşık olur muyuz acaba bilemedim. 

Belgin’in bir hayranlığı olabilir ama aşka bence düşmeyecek. Gerçekten bilmiyorum ama bence iyi arkadaş olabilirler Behzat'la. Onları adalet arayışında benzettiğim noktalar var. O yüzden birbirlerinin dilinden iyi anlayacaklar ama onun dışında, ötesinde bir duygusallık ben Belgin'den beklemiyorum. İşini iyi yapan bir polis olduğu için bence çok saygı duyuyor Behzat'a. Ben Gökçe olarak Behzat'a evet hayranım. O acıdan geçmeyen şarkılar biraz eksiktir şarkıda der ya iyi insanların da o acıların içinden geçip ayakta duran insanlar olduğuna inandığım için ben Gökçe olarak da Behzat'a hayranım.

“Bir karakter yaratırken yaşadığın yolculuk kendini de keşfettiğin, kendini de iyileştirdiğin bir yolculuk oluyor”


Geriye dönüp baktığınız zaman ‘iyi ki oyuncu’ oldum dediğiniz hissiyat ve duygu nedir? Ben oyuncu olmak istediğimi söylediğimde 6 yaşındaydım. O yüzden galiba hiç başka bir şey düşünmedim. Tabii ki para kazanmak için farklı işlerde çalıştım, oyunculuk kursları için paralar biriktirdim, kurumsal iş tecrübelerim oldu ama o kadar aşığım ki işime bir gün bile işe gidiyormuş gibi gelmiyorum. Olur da sorun yaşarsam ''Gökçe sevdiğin iş için bu sorunu yaşıyorsun, bu sıkıntıyı onun için çekiyorsun dayan'' diyorum kendime. Ben galiba hikâye anlatmayı çok seviyorum. Dolayısıyla bir yandan yazıyorum da. Bunun için elime geçen her fırsatı değerlendirebilmek istiyorum. Şanslıyım ki bence ana akımda da, dijitalde de çok güzel hikâyelerin içinde yer aldım. İyi ki kadınları anlatabiliyorum. İyi ki başka karakterleri anlatabiliyorum. Bir karakter yaratırken yaşadığın yolculuk kendini de keşfettiğin, kendini de iyileştirdiğin bir yolculuk oluyor. O yüzden iyi ki oyuncu olmuşum.

“Ben okuduğum karaktere aşık oluyorum”

Seçtiğiniz karakterler mi acaba kendini fark ettiriyor ya da sizde bir ışık var ve o karakteri siz mi fark ettiriyorsunuz? Sizi izlediğimde pırıl pırıl parlayan bir ışık görüyorum nedense. O karakterlerden mi kaynaklı bu ışık, siz nasıl yorumlarsınız?

Teşekkür ederim yani ne kadar doğru bir yorum yapabilirim kendim için bilmiyorum. Sadece ben seçerken bu cümleyi kuruyorum; ben okuduğum karaktere aşık oluyorum ve onun üzerine “tamam ben bu işi istiyorum, yapabilirim” diyorum. Galiba aşık olduğum için, çok sevdiğim için de elimden ne geliyorsa kendimi adamaya kadar giden bir süreç yaşıyorum. Elimden gelenin en iyisini yapmak için gayret gösteriyorum belki bu yüzden olabilir. Kadın’da oynamaya başladığım ve oradaki karakterim Ceyda’nın parladığı dönemdi. Daha önce çalıştığım bir yönetmen ile galada karşılaştık, elimi tuttu, ''Gözündeki ışığı birilerinin nihayet fark etmiş olmasına çok sevindim'' dedi. Hani kendim için yorum yapamam ama bu hikâyeyi anlatabilirim. Dışarıdan galiba izleyicinin yaptığı yorum olarak da bu doğru sanırım.

“Oyunculuğum beğenildi ve sonra devamı geldi”

Herkesin sizi fark etmesi ‘Kadın’ dizisiyle oldu değil mi?

Yani o zamana kadar figüranlık da bölüm oyunculuğu da yapmıştım. Zaten Kadın'daki Ceyda da  üç dört bölüm var sonrası belli değil şeklinde anlaştığım bir karakterdi. Oyunculuğum beğenildi ve sonra devamı geldi. Hatta yapımcı Fatih Aksoy montaja giriyor bir gün ''Bu kızı da Tarlabaşı’ndan iyi bulmuşsunuz'' diyor.

“Benim için dönüm noktası oldu ‘Kadın’ dizisi”

Ne kadar sahici ve iyi oynuyorsanız...

Bir anda bizim yapımcımız, yürütücümüz, uygulayıcı yapımcımız “Fatih Bey olur mu o oyuncu” diyorlar. Sonra Fatih Bey'le tanıştık. Bir bölümde çocukları uyutmak için sesim var mı yok mu bilmeden bir sahnede şarkı söylettiler. Sonra şarkı söyleyebildiğimi de gördüklerinde o gece telefon geldi; “Sana hikâye açıyoruz, ana karakterlerimizden biri oldun artık.” Öyle bir anda benim için dönüm noktası oldu bu proje.


“Dobra olmazsak Behzat Ç. biter, farkındayız”

BERKAN ŞAL

Yayınlandığı dönem en çok izlediğimiz, en çok sevdiğimiz dizilerden olmuştu. Efsane geri döndü, ne hissediyorsunuz?

Mahalleye dönmüş gibi hissediyorum. Sanki hiç ara vermemişiz ilk iki üç replikten sonra ''aa evet ya bisiklete binmek gibi oldu bu'' dediğim bir durum oldu. Bu yüzden çok mutluydum zaten.

Ne güzel hisler. Uzun bir zaman geçti ve artık biraz daha olgunlaşmış görüyoruz sizi. Başladığı dönemde kaç yaşındaydınız? 

Başladığımızda 40 yaşındaydım şimdi 52 yaşındayım. Ne kadar uzun bir zaman olmuş değil mi?

“Behzat Ç.'nin hala içinde oluyor olmak beni mutlu ediyor açıkçası”

Evet çok zaman geçmiş. Bir de şu çok güzel herhalde; insan her özlediği şeye geri dönüşler yapamıyor ya, çok özlediğiniz bir şeye geri dönüş çok güzel olmalı. 

Evet o çok güzel bir şey. Ben bundan 25 yıl sonra da olsa Behzat Ç. yeniden çekiliyor olsa, ben o sette olmak isterim. Çünkü benim ilk işimdi, mesleğime başladığım, televizyondaki ilk işimdi. Benim için inanılmaz hoş bir şey. Ve o Behzat Ç.'nin hala içinde oluyor olmak beni mutlu ediyor açıkçası.

“Ben oyunculuğa Erdal’ın vasıtasıyla döndüm”

Şöyle ilk zamanlara döndüğünüzde bu proje size nasıl gelmişti? Televizyondaki ilk işinizde bu kadar fenomen olacağınızı düşünmüş müydünüz?

Erdal Beşikçioğlu ile tiyatro yapıyorduk. Bir oyunumuz vardı, tiyatro yapmaya çalışıyorduk bir mekanda. Erdal aradı ''Serdar Ağabey burada oğlum, bir dizi çekecek işte audition vermeni istiyorum'' demişti. Gittim verdim ve Serdar Ağabey de sağ olsun beni seçti. Ve öyle başladı yani Erdal'ın vasıtasıyla. Ben oyunculuğa da Erdal'ın vasıtasıyla döndüm. Serdar Akar mektep gibi bir insan, gerçekten bir okul. Bu işin püf noktalarını, inceliklerini kamerayı öğreten insan oldu bana. Evet ilk zamanlar öyle bir heyecanımız vardı, paniğimiz vardı. Şimdi o paniğimiz kalmadı. Daha olgunlaştık, daha bilir bir durumdayız. Yani işimize daha hakimiz. İlk başladığımız zamanlarda dizinin bu kadar tutacağına, karakterlerin bu kadar çok sevileceğine dair ilk bir yıl böyle bir hissiyatım yoktu.

Oyunculuğu bırakmış mıydınız? 

Evet ben bırakmıştım. Ses mühendisliği de yapıyorum aynı zamanda müzikle de uğraşıyorum. Tavşan dağa küstü muhabbeti olmuştu. Sonra tiyatro ile Erdal Beşikçioğlu beni tekrar oyunculuğa başlattı.

“Emniyetçiler beni çok mutlu etmişti”


Yayınlandığı dönem Behzat Ç. fanları oluştu, kimlerden nasıl tepkiler gelmişti?

Valla emniyetçiler beni çok mutlu etmişti. Yolda karşılaştığım, sokakta karşılaştığım polisler “Çıkarayım kimliğimi gösteriyim, ağabey ben sizin yüzünüzden polis oldum biliyor musun?” diyen polislerle karşılaştım. Ve mesleğin erbabı olan insanlardan böyle güzel eleştiriler duymak her oyuncuya nasip olan şeyler değil. Yani gerçekten o insanlar bu mesleği yapıyor. Dibine kadar yaşıyor. Öyle insanlardan olumlu güzel eleştiriler almak da müthiş keyif veriyor.

“Akbaba diye peşimden bağırılması, insanların hala eski bölümleri izliyor olması hiç durmadı”

İlk dönem izleyenler izledi ve sizi bilenler çok iyi biliyor. Ve yıllar sonra Akbaba dönüyor. Nasıl bir karakterdi, değişimi nasıl oldu?

Tüm karakterler zaten arızalı karakterlerdi. Arızalı karakterler derken yaşamsal olarak yaşamla sorunu olan, yaşamla bir mücadelesi olan, yaşamda bir şeyleri dert edinen karakterlerdi. O çok güzeldi, o çok gerçek gelmişti hep bana. O gerçekliği de korumak gerekiyordu. Öyle yapmayı tercih ettik ve çok da güzel oldu. Akbaba zaten yalnız. Gerçi dizideki bütün karakterler çok yalnız karakterler. Bu kendimizi anlatmak için bir fırsat oldu. Yani o karakterleri anlatmak zorunda kalmadık. Evet oynadık. Şimdi işler gerçeğe binince -mış gibi oyunculuklar yapamıyorsunuz. Falan filanmış gibi davranamıyorsunuz. Her şey çok gerçek yürürken sizin -mış gibi yaptığınız sırıtıyor. Güzel olan kısmı oydu, evet böyle de oynanabiliyormuş, herkes dedi bunu. İşin güzel tarafı işte 2013'te bitti, yıl 2022 hiç şu kesilmedi; yolda Akbaba diye peşimden bağırılması, insanların hala eski bölümleri izliyor olması hiç durmadı. Tekrarlarının tekrarları yayınlandı. Tekrarları bile ciddi reytingler, izlenmeler aldı. Sanırsam bu yüzden de tekrar yapılabilir cesaretini bulduk.

“İnsanlar kendilerinden karakterler gördü”

Neden sizce bu kadar sevildi? Neden bu kadar tekrarlarının tekrarları izlendi? Ne tuttu seyirciyi orada?

Hep bunu söylüyorum gerçekliği. İnsanlar villalarda yaşayan, son model spor arabalara binen, işte parayla oynayan karakterleri izlemekten sıkıldı belki de. Evet ya kredi kartının peşine düşmüş insanlar yaşıyor bu ülkede, nasıl ödeyeceğini düşünen insanlar da yaşıyor. Herkes o kadar şanslı değil, vur patlasın çal oynasın yaşayan insanların sayısı çok az bu ülkede.

İnsanlar kendilerinden karakterler gördü. Kendilerinden, kendilerinin özdeşleştirebilecekleri insanlar gördü karşılarında. Onların da kahraman olabileceğini gördüler diye düşünüyorum.

“Çok daha yalnızlaşmış olarak başlıyoruz”


Yıllar sonra Akbaba da tabii ki yaş almış artık, hepimiz gibi. Böyle bir dönüşü var ama onun dışında değişen, nerede kalmıştık hikayesinde Akbaba nerede kalmıştı? Yeni dönemde 2022'de nereden başlıyor?

Çok daha yalnızlaşmış olarak başlıyoruz. Yani hiçbir şey güllük gülistanlık olmamış durumda. Olmamasının sebepleri de bizleriz. Şöyle kafayı çıkarıp camdan yarım saat dışarıyı izlemen bile yeterli geliyor bunun için. Hatta insanlar olarak daha beterleşmişiz. Birbirimizden daha uzaklaşmışız. Herkes telefonuna gömülmüş, dünyadan bihaber yaşar olmuşuz. Akbaba da yaşlandı, Berkan Şal da yaşlandı. Çok öteye gitmek gerekmiyor. Evet daha yaşlı bir Akbaba var.

“En sevmediğim özelliği çok küfür ediyor”

Akbaba'nın en sevdiğiniz özelliği ve en sevmediğiniz özelliği nedir?

Çok konuşmaz, en sevdiğim özelliği gereksiz konuşmaması. Yani bilemiyorum günlük hayatımda da öyle bir adam mıyım? Evet birazcık öyleyim. En sevmediğim özelliği çok küfür ediyor.

“Özlenecek bir şey yapmışız”

Siz ekip olarak üç kişi varsınız. Amir nasıl? Behzat Ç. değişmiş mi? O üçlü kavuşunca ne hissetti?  

Sete ilk girdiğimizde yaşadığımız birbirimizi özlemişiz. Birbirimizle sahne paylaşmayı özlemişiz. O leb demeden leblebiyi, şak diye yapıştırmayı özlemişiz. Beceremeyip sürçüp tekrar almayı özlemişiz. Sadece iyi yönlerini de özlememişiz yani özlemişiz gerçekten. Özlenebilecek bir şey yapmışız. Ellerimize sağlık diyorum.

“Düzelen hiçbir şey yok aksine daha da kötüye gitmişiz”

Hikaye nasıl peki? Nerede kalmıştık? Ya da “ne düzeldi, ne düzelmedi” diye mi soruyorsunuz.  

Hiçbir şey, düzelen hiçbir şey yok aksine daha da kötüye gitmişiz. Kadın cinayetleri tavan yapmış, hayvan cinayetleri, hayvanları ezmek, ötelemek tavan yapmış. Toplumsal sorunların içindeyiz yine. Diyorum ya biz şatolarda, villalarda yaşayan karakterler çizmedik. Çok sıradan, sokakta görebileceğin karakterler çıkarttık. Onların da o toplumdan etkilenmemesi mümkün değil.

Projenin içeriği ile uyuşan da bir hayatınız olduğu için mi sizin için özel bir proje ve oynamaya devam ediyorsunuz.

Evet yani bu 25 yıl sonra yeniden çekiliyor olsa Behzat Ç.’de başka karakterler oynuyor bile olsa; ben gidip o seti izlemeyi çok isterim. O sette bulunmayı çok isterim.


“Evet kimse şahtı şahbaz olmadı”

Peki derdi ve meselesi aynı dizinin. Sizler de karakter olarak Akbaba, Hayalet, Behzat Ç. olarak olgunluk dönemini yaşıyorsunuz. Sizler de aynı mısınız?

Yaşlılık döneminde diyebiliriz ya çekinecek bir şey yok. Evet kimse şahtı şahbaz olmadı. Zaaflarıyla, egolarıyla, bencillikleriyle devam ediyor. Herkes devam ettiği gibi bu karakterler de devam ediyor. Oyuncu olarak ben de devam ediyorum. Arkadaşlarım da devam ediyor.

“İnadına parmağımı gözünüze sokacağım maalesef”

Güzel olan pes etmemişler ve emekliye ayrılmamışlar.

Evet ayrılmak gibi bir niyetim de yok. İnadına parmağımı gözünüze sokacağım maalesef.

Her zamanki gibi dobra dobra, öyle falan filan yapmadan ay ona da dokunmayalım da, bunun da üstünden atlayalım, geçelim de diyerek bir şey yapmıyoruz. Zaten bunu yaptığımız an da Behzat Ç. bitecek, bunun da farkındayız.

“Tutmuş bir şeyin sarhoşluğunu da yaşamıyorum”

Eskisi gibi izlenmezse, tadında bırakmak lazımdı gibi düşünceler, kaygılar var mı?

Bu aslında tedirgin edici bir durum. Çünkü Behzat Ç. hep izlenmiş, beğenilmiş, başarılı olduğu kanıtlanmış bir iştir. Ama hep geri dönüşlerde acaba eskisi gibi olacak mı kaygısı vardı. Bunu izleyiciler kadar biz de yaşıyoruz. Ama benim öyle bir kaygım olmadı. Dedim ya Akbaba yaşlandı; Berkan Şal da yaşlandı. Akbaba'nın bakış açısı değişti, Berkan Şal'ın da değişti. Aslında tam kerahat noktasına geldi diyebilirim. Onun için öyle bir kaygı yaşamıyorum açıkçası. Ama olur mu, tekrar tutar mı? Yani tutmuş bir şeyin sarhoşluğunu da yaşamıyorum. Ama yaptığım işte görüyorum, çekileni ve oynananı görüyorum. Güzel bir iş geldi ve izleyici ile buluştu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mutlu Hesapçı Arşivi