CHP Sözcüsü Faik Öztrak: Pusulanın bir tarafında domuz bağcılara sırtını yaslayanlar; diğer tarafında hakka, hukuka sahip çıkan Kılıçdaroğlu var

CHP Sözcüsü Faik Öztrak: Pusulanın bir tarafında domuz bağcılara sırtını yaslayanlar; diğer tarafında hakka, hukuka sahip çıkan Kılıçdaroğlu var
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, “Sandığa atacağın pusulanın bir tarafında FETÖ’yle ortaklık yapan, seçim kazanmak için bölücü terör örgütüyle kol kola giren, SADAT’a, domuz bağcılara, Gaffar Okkan’ı şehit eden terör...

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, “Sandığa atacağın pusulanın bir tarafında FETÖ’yle ortaklık yapan, seçim kazanmak için bölücü terör örgütüyle kol kola giren, SADAT’a, domuz bağcılara, Gaffar Okkan’ı şehit eden terör örgütlerine sırtını yaslayanlar var. Pusulanın diğer tarafında ise çiftçiye, emekçiye, millete Cumhuriyet’in verdiği değeri veren, hakka, hukuka, adalete sahip çıkan, beytülmali gözünden sakınan, ‘senlik, benlik yoktur bizde, hepimiz birer damlayız aynı denizde’ diyen, zalimden değil mazlumdan yana olan, çalandan değil çalışandan yana olan, ezenden değil ezilenden yana olan, birleştirip, kucaklayan, tecrübeli, dinamik kadrolarıyla, aziz milletimizi önce feraha, sonra refaha kavuşturacak Kemal Kılıçdaroğlu var” dedi. Öztrak ayrıca, “Bu seçimde ‘korktum’ yok, ‘kırıldım’ yok, ‘küstüm’ yok. Biz önce seçimi alacağız. Varsa kırgınlıkları, küskünlükleri ve diğer her şeyi sonra konuşacağız” diye konuştu.

CHP Sözcüsü Faik Öztrak bugün CHP Genel Merkezi’nde bir basın toplantısı düzenledi. Günledi değerlendiren Öztrak, şunları söyledi:

“Dün 19 Mayıs 1919’un 104’üncü yıl dönümünü kutladık. 19 Mayıs, ulusumuzun büyük önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, ‘Benim doğum günümdür’ dediği gündür. 19 Mayıs, emperyalistlerin bölmek, parçalanmak, yok etmek istediği bir büyük ulusun, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde, en haklı, en şanlı, en onurlu karşı koyuşunu başlattığı gündür. 19 Mayıs, işgal altındaki güzel ülkemizin kurtuluşunu, saraylarda değil, milletimizin tertemiz sinesinde arayanların, harekete geçtiği gündür. Onun için Cumhuriyetimizin ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurucusu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bugünü ‘Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmekle’ görevlendirdiği, ‘muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur’ dediği gençliğimize, bayram olarak armağan etmiştir.

"3 milyona yakın gencimiz ne bir işte okuyor ne de çalışıyor; 'ev genci’ olmuş"

Büyük Önder, gençlerine umut veremeyen bir ülkenin, geleceğine de asla umutla bakamayacağını görmüştür ama 19 Mayıs’ın 104’üncü yıl dönümünde, bir beceriksiz yönetimin elinde gençlerimiz işsizliğin pençesinde, her geçen gün umudunu yitiriyor. TÜİK’in makyajlı verilerine göre; Taşı sıksa suyunu çıkaracak 3 milyona yakın gencimiz ne bir işte okuyor ne de çalışıyor. ‘Ev genci’ olmuş, anasının babasının eline bakıyor. Üyesi olduğumuz Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı içerisinde, ev genci oranının en fazla olduğu ülkeyiz. Bu ülkede analar, babalar, ‘yeter ki evladım okusun, eli ekmek tutsun’ diye, yemedi, evladını yedirdi. Giymedi, evladını giydirdi ama artık bu ülkede, üniversiteyi bitirenler bile işsiz. Her 100 işsizden 29’u üniversite mezunu. Üniversiteli işsiz sayısı, 1 milyonun üzerinde.  TÜİK verileriyle 2022’de, 18-24 yaş arasındaki gençlerin beşte birine yakını mutsuz. Oysa daha dört yıl önce, 2018’de, gençlerin onda biri kendini mutsuz sayıyordu. Ucube saray rejimi fiilen hayata geçtikten sonra, 4 yılda, mutsuz gençlerimizin oranında hızlı bir artış var. Ucube saray rejimi, gençlerimizin neşesini, gülüşünü ve mutluluğunu çalıp götürmüş. Bugün ülkemizde eğitimini yarıda bırakan her 100 gençten 48’i, ekonomik sıkıntılar nedeniyle, okulunu bıraktığını söylüyor. Bu ucube yönetim insan sermayemizi tüketiyor. Çalışabilen gençlerimizi aldığı ücret ve maaş mutlu etmiyor. 2017’de, çalışan her 100 gençten 31’i kazancından mutsuz iken, 2022’de, çalışan her 100 gençten 34’ü kazandığıyla mutlu olamıyor.

Erdoğan şahsım hükümeti, ülkeyi çok kötü yönetti. Paramızı pul etti. Milletimizi hayat pahalılığına ezdirdi. Bu koşullarda, gençlerimiz nasıl evlenebileceğini, nasıl yeni bir hayat kuracağını kara kara düşünüyor. Karı koca çalışan genç bir çiftin bir ev, bir araba alması artık hayal oldu. Gençlerimiz evlenmeyi, bir ev, bir araba almayı geçtik, iyisinden bir telefon almayı bile zor hayal eder oldu. İş başındaki hükümet milleti unuttu, gençlerin halini görmüyor. Seslerini duymuyor. Bugün umudunu kaybeden gençlerimiz, geleceğini kurmak için başka ülkelere gidiyor. Sadece 2019-2021 döneminde, 20-34 yaş arasında 417 bin 624 gencimiz, başka ülkelere gitmiş. Bu gençler, ülkelerini, vatanlarını sevmedikleri için terk etmiyor. Beceriksiz ve kibir abidesi Erdoğan bu güzel ülkeyi yönetemediği, paramızı pul ettiği, ‘liyakat değil sadakat’ diyerek, kendinden olmayanları mülakatla işsiz bıraktığı için, saray kendilerine ikide bir parmak salladığı için, internette bant daralttığı için, ikide bir kendinden menkul edep ve insanlık dersleri vermeye kalktığı için, kendinden olmayana zulmettiği için terk ediyor. Nasıl olsa hükümetin başının tuzu kuru, kendinin ve şürekâsının evlatları rahat, milletin evlatları, çoğu okumuş, yetişmiş pırlanta gibi gençleri geleceğini kurmak için yurt dışına giderken, anaları babaları, ‘evladımı bir daha görür müyüm’ diyerek, arkalarından gözyaşı dökerken, saray, gidenlerin arkasından bir de ‘giderlerse gitsinler’ diye kovalamaya kalkıyor.

"Suriyeliler en kısa sürede evine dönsün’ diyenler mührü Kemal Kılıçdaroğlu’nun olduğu tarafa basacak"

Evlatlarımızın yerine, doğru dürüst eğitimi olmayan, Ortadoğulu göçmenleri alıp memleketin içine salıyor. Sadece 2021 yılında, Irak, İran, Özbekistan, Suriye, Afganistan’dan kayıtlı olarak gelenlerin sayısı 252 bin 432… Perfore hale getirdikleri sınırlardan elini kolunu sallayarak geçenler bu hesaba dahil değil. Bugün bu ülkede sığınmacılar sadece ekonomik dengeleri değil, sosyal dengeleri de çatırdıyor. Ülkemizin sosyal, kültürel, ekonomik alt yapısı giderek çölleşiyor. Demografik yapımız tehdit altında. Bir hafta sonra sandıkta, bizim evlatlarımızı kovup, sığınmacıları ülkeye dolduran, ülkemizi uçurumun kenarına getiren bu zihniyeti oylayacağız. Seçim hiç karışık olmayacak. ‘Bu ülkenin çocukları gitsin, sığınmacılar katar katar ülkemize gelmeye devam etsin’ diyecek olan varsa oyunu pusulanın saray tarafına basacak. ‘Bu ülkenin namusu olan sınırları hak ettiği şekilde korunsun, geçici koruma kapsamındaki Suriyeliler en kısa sürede evine dönsün’ diyenler ise, mührü pusulanın aydınlık tarafına, Kemal Kılıçdaroğlu’nun olduğu tarafa basacak.

"Ekonominin ayarıyla öyle bir oynadılar ki 70 model Toros’a çevirdiler"

Saray ‘faiz nas’ diye diye, milletin parasını lobilere peşkeş çekti. Dedikleri ne varsa hepsi yalan çıktı. Millete söyleyecekleri söz kalmadı. Paramız pul oldu. Dış Ticaret açığı, döviz açığı rekor üstüne rekor kırdı. Millet bankalardan istediği kadar döviz alamaz oldu. İnsanlar döviz hesabındaki parayı çekmek için bile sıraya adını yazdırmak zorunda. Merkez Bankası’nın tekerli demir arabaları Kapalıçarşı’da dolar avına çıktı. Ekonominin ayarıyla öyle bir oynadılar ki 70 model Toros’a çevirdiler. Her yerinden farklı ses geliyor. Türk lirasının değeri, döviz büfesinde başka, Merkez Bankası’nda başka, bankaya gidiyorsun bambaşka…

"Yatağa aç giren çocukları anlatamayan Erdoğan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisine kendi kanallarında 24 saat terör karası sürmeye çalışıyor"

Sadece döviz kurlarında değil. Ankara’da aynı mahallede; Bir berbere gidiyorsunuz, saç tıraşı 100 lira, başka berbere gidiyorsunuz, saç tıraşı 200 lira. Bir kilo pirinç, bir kalıp peynir, bir markette başka fiyat, öbüründe başka fiyat, internette bambaşka fiyat. Millet ne yapacağını nereye gideceğini şaşırdı. Bunlar beceriksizlikte her seferinde çıtayı bir seviye üste çekiyor. Ellerinde piyasaya salıp, ortalığı bir süre olsun sakinleştirecek dövizler tükendikçe zihni sinir projeler üretiyorlar. Seçimden hemen sonra, dövize gitmesin diye kredilere sınır getirmeye kalktılar. Kredi kartlarından nakit çekimleri, kuyum harcamalarını baskılamak için bankacılık sistemine müdahale ettiler ama artık ekonomi yama tutmadığı için, millet, bankalardan kredi alamadı, kredi kartından nakit çekemedi. AK Parti’nin bildik çığırtkanları, komplo momplo diye zırlamaya başladı. Birkaç gün sonra Merkez Bankası geri adım atmak zorunda kaldı. Size saldıran falan yok. Siz kendinizi ayağınızdan vurdunuz. Bu yönetim devam ederse ne yapmak niyetinde olduğunuzu, milletimizin bankalardan dövizini almak için, parasını çekmek için, kuyrukta beklemek zorunda kalacağını hepimize gösterdiniz. Bu güzel ülke neden bu hale düştü? Beceriksiz, liyakatsiz, metal yorgunu, ne yaptıklarından haberi olmayan kadrolar ve milleti bile isteye ateşe atan, sarayın kibirlisi ve onun tek adamlık hevesi yüzünden. Pahalılık enkazının altında kalan milletimize; Yüzde 45 enflasyonu,20 liraya dayanan doları, kilosu 350 lirayı geçen kıymayı, yatağa aç giren çocukları anlatamayan Erdoğan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisine kendi kanallarında 24 saat terör karası sürmeye çalışıyor.

"28 Mayıs’ta devran döndüğünde, bu milletin içine soktuğunuz nifakın hesabını veremezsiniz"

Elindeki yaygara makineleri, millete sabah akşam bu yalanları anlatıyor. Sahte film çekiyor, sahtekarlık yapıyor. Ama millete böyle sınırsızca yalan söylemenin toplumu böylesine hoyratça germenin bir bedeli var. Sonunda Kütahya’da, pazar yerinde Cumhurbaşkanlığı seçimi için çalışan partililerimiz, orada galeyana getirilen insanlar tarafından darp edildi. Buradan hepsine geçmiş olsun diyoruz. 71 yaşındaki parti emekçimiz Naciye Hanım’a saldıran bu sözde milliyetçiler, CHP standındaki Türk bayrağını yerlere attılar. Bizim partililerimiz Şerife Bacılardır, Halide Onbaşılardır, Halime Çavuşlar, Gördesli Makbulelerdir. İpten boşanmışlara pabuç bırakmaz ama siz keser dönüp sap dönüp, 28 Mayıs’ta devran döndüğünde, bu milletin içine soktuğunuz nifakın hesabını veremezsiniz.

Türkiye’nin önündeki, bu en önemli seçimin ikinci turuna artık sadece sayılı günler kaldı. Milletimiz ilk turda adaylardan hiçbirine vize vermedi. Mevcut hükümetin başı; Vatandaştan vizeyi alamadı, partisi de önceki seçime göre 30 milletvekili kaybetti. Büyük değişimler her zaman bir anda olmuyor. Büyük zaferler kolay kazanılmıyor. Vatandaşımız bu iş ikinci turda biter dedi. Başımızın üstünedir. Şimdi ikinci tur için yepyeni bir sayfa açıyoruz. Sahada iki aday kaldı. Sandığa atacağın pusulanın bir tarafında, sarayında evlatlarıyla mutlu mesut manda yoğurduna kaşık sallayıp yatarken, bu güzel ülkenin gençlerinin umutlarını bitiren, yerinden yurdundan eden, analarını babalarını kedere boğan, üstüne bir de onları kovanlar var. Dünyanın en verimli topraklarında, bu en ahlaklı, en çalışkan insanları, çalışsa da çalışmasa da açlığa mahkûm eden, ‘Allah affetsin’ deyip kul hakkı yiyen, Harun olacağım deyip Karun olan, bir de bunlar konuşulmasın diye, istibdada başvuran, birbirine düşürmeye kalkanlar var.

"Gaffar Okkan’ı şehit eden terör örgütlerine sırtını yaslayanlar var"

FETÖ’yle ortaklık yapan, seçim kazanmak için bölücü terör örgütüyle kol kola giren, SADAT’a, domuz bağcılara, Gaffar Okkan’ı şehit eden terör örgütlerine sırtını yaslayanlar var. Trump ‘aptal olma’ diye mektup yazdığında sesini çıkaramayan, o mektubu yüzüne çarpamayan korkaklar var. Trump şimdi o mektubu lokantasının duvarına asmış bu ülkeye bu utancı da yaşattınız ya size yazıklar olsun. Pusulanın diğer tarafında ise çiftçiye, emekçiye, millete Cumhuriyet’in verdiği değeri veren, hakka, hukuka, adalete sahip çıkan, beytülmali gözünden sakınan, ‘senlik, benlik yoktur bizde, hepimiz birer damlayız aynı denizde’ diyen, zalimden değil mazlumdan yana olan, çalandan değil çalışandan yana olan, ezenden değil ezilenden yana olan, birleştirip, kucaklayan, tecrübeli, dinamik kadrolarıyla, aziz milletimizi önce feraha, sonra refaha kavuşturacak, Kemal Kılıçdaroğlu var. Sandığa sadece bir hafta kaldı.

"Bu seçimde ‘korktum’, ‘kırıldım’, ‘küstüm’ yok"

Geleceğini aynı bir asır önce olduğu gibi kendi azim ve kararlılığıyla kurtaracak. Biz milletimize bugün, aynı milli mücadelede olduğu gibi, ‘kalk uyan, yoksa ardı hicran’ diyoruz. Bu seçimde ‘korktum’ yok, ‘kırıldım’ yok, ‘küstüm’ yok. Biz önce seçimi alacağız. Varsa kırgınlıkları, küskünlükleri ve diğer her şeyi sonra konuşacağız. O yüzden şimdi, ‘Türkiye İçin Karar Ver!’ ‘Bin bir emekle okuttuğum, yemeyip yedirdiğim, giymeyip giydirdiğim evladım, bu ülkenin en parlak gençleri başka ülkelere gitmesin’ diyorsan, karar ver. ‘Pahalılığın altında ezilmek kader değil’ diyorsan, yarın bir gün döviz kuyruklarında beklemek istemiyorsan karar ver. ‘Türkiye yeniden dünyada parlayan yıldız olsun’ diyorsan karar ver. Sen kararını ver, 28 Mayıs’ta Türkiye’nin 13’üncü Cumhurbaşkanı, Kemal Kılıçdaroğlu olsun. Bugünkü yorgun, iş bilmez, kadrolar gitsin, yeni bir heyecan gelsin, güzel ülkemiz yeniden ayağa kalksın.”