Çığlık: Atatürk Havalimanı

Edvard Munch’un en bilindik eseri olan 1893 yılına ait “Çığlık”ta kaygı, umutsuzluk ve dehşet tarafından sürüklenen bir kimse temsil edilir. Ülkemizin yıkılan, bozulan, satılan her bir değeri için çoğumuzun hissettiği durum budur.

1900’lerin başında Türkiye’de ilk hava ulaşımının başlatıldığı yer olan Yeşilköy Havalimanı, 1953 yılında uluslararası hava trafiğine açılmıştır. 29 Temmuz 1985 tarihinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün soyadı havalimanına verilmiştir. İlk uçaklarımız, bu havaalanından uçmuştur ve dünyada ilk kurulan 10 havaalanı arasında yer almaktadır. Dünyada ilk kurulan 10 havaalanı şunlardır:

Maryland College Park, ABD – 1909
Shoreham Havaalanı, İngiltere – 1910
Moskova Khodynka Havaalanı – Rusya – 1910
Hamburg Havaalanı, Almanya – 1911
Madrid Cuatro Vientos Havaalanı, İspanya – 1911
İstanbul Yeşilköy Havaalanı, Türkiye -1912
Bükreş Baneasa Havaalanı, Romanya – 1912
Paris-Le Bourget Havaalanı, Fransa – 1914
Roma Ciampino Havaalanı, İtalya – 1916
Amsterdam Schiphol Havaalanı, Hollanda – 1916

Fotoğraf 01. 15 Nisan 2008 tarihinde AHM’nin durumu

2015 yılı verilerine göre Türkiye’nin en yoğun trafiği ve dünyanın 11. en yoğun yolcu trafiğinin olduğu havalimanıdır (Fotoğraf 01). Günlük ortalama 1100 uçağın kullandığı havalimanı, Avrupa’nın en önemli transit yolcu havalimanları arasında bulunmaktaydı. 2015 yılında 61.332.124 yolcu, 464.774 uçak ve 790.744 ton kargo trafiğine ev sahipliği yapan Atatürk Havalimanı, ülkenin en işlek havalimanıydı. 7 Nisan 2019’dan itibaren sivil uçuşlara, 5 Şubat 2022’den itibaren de kargo uçuşlarına kapatılmış ve bu uçuşlar İstanbul Havalimanı’na aktarılmıştır.

Fotoğraf 02. 15 Nisan 2020 tarihinde AHM’nin durumu

Kargo uçuşlarına kapatılmadan önce 2020’de, toplamda 2 milyar dolara mal edilen Atatürk Havalimanı’nın iki pisti, korona virüs nedeniyle yapımına başlanan sahra hastanesi nedeniyle kırıldı. Söz konusu hastanenin daha önce pist arazisine denk gelmeyen boş bir arazide başlatıldığı ancak, söz konusu bölgeden son anda vazgeçildiği ortaya çıkmıştı (Fotoğraf 02).

Fotoğraf 03. 15 Nisan 2021 tarihinde AHM’nin durumu

Türk Hava Yolları’nın Boeing 777 kargo uçakları, pandemi hastanesi yapılmasından ötürü, Atatürk Havalimanı’ndan dolu yakıtla kalkış yapamamaya başladı. Kullanılabilir pistin kısa olması ve kalkış için tehlike oluşturduğu için uçaklar minimum yakıtla havalanıp, 14.4 kilometre (8.9 mil) uzaklıktaki İstanbul Havalimanı’na yakıt ikmali yapmak için inmek zorundaydılar (Fotoğraf 03).

Fotoğraf 04. 17 Mart 2022 tarihinde AHM’nin durumu

“Dünyanın en iyi havalimanlarından birisine sahipken, mevcut havalimanına sadece 14.4 kilometre uzaklıkta başka bir havalimanı yapmanın, bunu yapanlara yolcu-uçuş garantisi vermenin sebebi nedir? Atatürk Havalimanı’nın kullanılmamasının sebebi nedir?” diye düşünürken son darbe geldi ve millet bahçesi yapılacak diye pistlerinin tamamen kırılması için işlem başlatıldı (Fotoğraf 04).

Şimdi Atatürk Havalimanı’nın mahvedilmesiyle neleri kaybettiğimizi özetlemek istiyorum:

1. Lojistik
Atatürk havalimanında yapılan kargo taşımacılığına baktığımızda ülkemizde yapılan kargo taşımacılığının %90’ının Atatürk Havalimanı’nda yapıldığını görmekteyiz. Bu veri, hava kargo taşımacılığı açısından Atatürk Havalimanı’nın ne kadar büyük bir önem taşıdığını göstermektedir. Böylesi büyük orana sahip bir havalimanından kargo faaliyetlerini doğrudan İstanbul havalimanına kaydırmak pek mümkün değildi. Atatürk Havalimanı’nın şehrin içerisinde olması ulaşılabilirliğini oldukça kolay bir hale getirmekteydi. Ulaşılabilirliğin kolay olması nakliyeciler açısından daha düşük maliyetlerle taşıma gerçekleştirilmesine yardımcı olmaktaydı.

2. Yolcu Taşımacılığı
Yolcu taşımacılığında, Atatürk Havalimanı’na toplu ulaşım raylı sistem ile sağlanırken İstanbul havalimanına toplu ulaşım henüz raylı sistem ile sağlanamamaktadır. Toplu ulaşımın otobüsler vasıtasıyla sağlanmasından dolayı trafik yoğunluğu hava kirliliği ve ekstra maliyet gibi birtakım olumsuzluklara neden olmaktadır.

3. Ticaret
Atatürk Havalimanı’ndaki havacılık faaliyetlerinin İstanbul havalimanına taşınmasıyla birlikte Atatürk Havalimanı çevresinde bulunan otel, AVM, akaryakıt istasyonları ve küçük esnaflar olumsuz yönde etkilenmiştir. İstanbul havalimanı çevresinde bu tarz yerlerin az sayıda olması ise yolcuların olumsuz etkilenmesine neden olmaktadır. Servis ve bakım hizmetlerinin kapatılması nedeniyle ortaya çıkacak kayıpları da ticari kayıp olarak değerlendirmek gerekmektedir.

4. Doğa’nın Korunması
Yeni havalimanı yapılmasındaki ısrar sonucunda etkilenmiş alan yaklaşık 7.650 hektar kadardır. Bu alanın 6.173 hektarı orman, 1.180 hektarı madencilik ve diğer kullanım, 660 hektarı göl, 236 hektarı mera, 60 hektarı tarım, 2 hektarı fundalıktır. Proje alanının yaklaşık %2,47’lik (189,182 hektar) kısmı özel mülkiyettir. Üçüncü Havalimanı Projesi sebebi ile doğrudan mahvedilmiş orman alanı toplamı 6.173 hektardır. Fakat bu miktar etki sahasını içermemektedir. Etki sahasındaki kesimler dahil edildiğinde yaklaşık olarak 2,5 milyon civarında ağaç kesimi yapılmıştır.

Bakan, “Millet bahçemiz iklim değişikliğinin olumsuz etkileriyle mücadelemize güç katacak,” diyor ve haklı olarak bu konuda endişe taşıyorsa, kendilerine Atatürk Havalimanı’nı rahat bırakıp ülkemizin dört bir yanında -doğayı mahvederek- açılan maden ocaklarıyla, eski teknolojiye sahip HESlerle, Marmara Denizi’ne kimyasal atık döken işletmelerle, ormanlarımızı mahveden yangınlara karşı elde olmayan yangın söndürme uçaklarıyla uğraşmasını tavsiye ederim.

5. Afet Yönetimi
Bakan, havalimanı yerine yapılacak millet bahçesinin aynı zamanda toplanma alanı olarak kullanılacağını söylüyor. Mevcut toplanma alanlarının yarısı binalara, alışveriş merkezlerine kurban edilmişken bunu söylemek doğru değildir. Kaldı ki afet toplanma alanları “düz olan bir yer” anlamına gelmez. Atatürk Havalimanı’nın elektrik ve kanalizasyon altyapısı var; devasa salonları var; otoparkı var; helikopter ve uçakların ineceği pistler, tuvaletler, jeneratörler var Deprem kış şartlarında gerçekleşirse insanların sığınabileceği yapıları var. Toplanma alanı kavramına bu kadar önem veriliyorsa bu binaları uygun hale getirmelerini tavsiye ederim.

İstanbul’un artık nüfus almaması lazım. Sadece İstanbul’un değil, Bursa’nın da Marmara’daki diğer kentlerinin nüfus almaması lazım. Millet bahçesi yapıldıktan sonra, çevresinin tamamının yüksek katlı imara açılacak olması (bakan, konu hakkında “havalimanı imara kesinlikle açılmayacak,” diyor. Çok haklıdır, açılacak olan havalimanı alanı değil çevresidir), yeni havalimanın çevresinin imara açılması tam ters etki yapacaktır.

Yeni havalimanının bulunduğu bölge kış ve sert rüzgarlarda kalkış ve inişe uygun değildir (geçtiğimiz kış yaşananlar hala aklımızda). Sadece deprem değil, ağır kış şartları, büyük yangın, kent seli gibi durumlarda Atatürk Havalimanı çok önemli bir aktarım, yardım, tedarik üssü olarak kullanılabilirdi.
Fotoğraf 05. 27.04.2021 tarihli AFAD raporundan.

Fotoğraf 05. 27.04.2021 tarihli AFAD raporundan.

Daha bir yıl önce devletin resmi kurumu olan AFAD tarafından hazırlanan raporda (Fotoğraf 05), Atatürk Havalimanı tahliye, lojistik, tedarik için kullanılacak en önemli noktalardan birisi olarak gösteriliyordu. Mevcut deprem müdahale raporlarının tamamında durum budur. Atatürk Havalimanı’nın iptal edilmesi sonucunda bütün mevcut deprem yönetimi raporları geçersiz hale gelmiştir ve yerlerine konulacak bir çalışma da yoktur.

6. Askeri Amaçlar
Atatürk Havalimanı’nın varlığının devam ettirilmesi için en önemli gerekçelerden biri de, bu havalimanının gerektiğinde askeri amaçlarla kullanılmasına olan ihtiyaçttı. Atatürk Havalimanı, batı bölgesinde muhtemel bir hava harekâtı için zamanında meydanın askeri bölümünde muharip av-bombardıman jet uçaklarının emniyetle korunması amacıyla NATO standartlarında beton uçak sığınakları inşa edilmiştir. Gelecek yıllarda da bu havalimanının askeri ihtiyaçlar için kullanılabileceği; hattâ gerginlik zamanlarında bu havalimanına konuşlanacak muharip jet uçaklarının caydırıcı bir rol oynayacağı dikkate alınarak sahra hastanesinin yerinden sökülüp taşınması ve kırılan pistlerin tamir edilerek uçuş faaliyetleri için mutlaka açık tutulması gerekirken, pistler tamamen yıkılmaktadır.

7. Mühendislik İlkeleri
Atatürk ve Sabiha Gökçen havalimanları kaya zeminde kurulan ulaşım merkezleridir. İstanbul’da olası büyük deprem göz önüne alınarak, acil durumlara karşı Atatürk Havalimanı’na dokunulmaması gerekirdi. Yeni havalimanının yapıldığı bölge ise zemin itibariyle kötü durumdadır. Depremi geçtim, mevcut yükler altında bile pistler devamlı çatlamakta ve körükler bile kullanılamamaktadır.

Sökülüp imha edilen 35/17L (Sol) ve 35/17R (Sağ) pistlerinin her ikisi de 9843 feet (3.000 metre) uzunluğunda, 148 feet (45 metre) genişliğinde, çağımız havacılık sektöründe kullanılan en ağır tonajlı uçaklara hizmet verecek kapasitede özel alt katman (subbase) dolgu ve drenaj malzemeleri, özel donatılı betonarme malzeme ve teknikleri ile inşa edilmiş pistlerdir. Yüksek dayanımlı malzemeler ve yüksek standartlı inşaat teknikleri ile yapılmalarının yanı sıra bu pistler düşük görüş şartlarında uçakların iniş, kalkış yapılabilmesine imkân sağlayan üst kategori pist ışıklandırma ve PAPİ sistemi, ILS, Doppler VOR-DME, NDB navigasyon sistemleri ile donatılmıştır. 35 R ve 35 L pistlerinin kırılmasıyla, milyarlarca liraya mal olan bu navigasyon ve ışıklandırma sistemlerinin tamamı devre dışı kalmıştır.

8. Stratejik Değer
Havaalanlarıyla ilgili dünyada çok iyi bilinen vazgeçilmez bir kural vardır. Havaalanları bir ülkenin stratejik değerleridir ve mutlaka elde tutulmalıdır. Havaalanları bir defa elden çıktı mı bir daha geri gelmez.

Bütün bu gerekçelere rağmen Atatürk Havalimanı’nın pistlerini kırıp, millet bahçesi yapmak ne mantıkla, ne kamu yararı ile ne de ülkemizin menfaati ile açıklanabilir. Peki bütün bunlara rağmen neden bu ısrar? Neden bu yıkım?

Üçüncü havalimanı neden yapıldıysa Atatürk Havalimanı da onun için yıkılıyor: “bir malın, mülkün ya da paranın, belirli bir süre sonunda, hiç emek verilmeden sağladığı gelir” için yani rant için.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kubilay Kaptan Arşivi