DEVLERİN ANNELERİ

Çağımızda dünyanın sanki iki ucu varmış gibi. Tüm konular, girişimler, gelişimler ve sorunlar bu iki uçta öbekleniyor: Teknoloji ve Enerji. Bu iki konunun nerede ise tüm iplerini elinde bulunduran iki isim, Elon Musk ve Bill Gates. Konumuz onlardan çok, bu devlerin anneleri.

Elon Musk, uzay ve elektrikli araç denildiğinde son on yıldır akla gelen ilk isim. Yaşamını medyadan sakınmadığı için, kariyer gelişimini, hedeflerini, projelerini, ilk prototiplerini her gün takip edebiliyoruz. Musk, NASA tarafından yürütülen Mars gezegeninde uzun süreli insan yerleşimine yönelik program Artemis’ten en büyük maddi desteğini alan girişimci. Bu girişim yüzlerce başarısız hamlenin ardından, insanlığı kırmızı gezegen ile buluşturdu; isteyen herkes de her gün gezegene inen roketleri, oradaki çalışmaları canlı olarak Youtube’dan izleyebiliyor.

Mars, Musk’ın tek hedefi, ve diğer girişimleri ve başarıları da bu hedefe giden yolda dünyadaki insanlığa bahşettiği bir takım diğer yenilikler gibi. Musk, Kanada ve Amerika’da sürdürdüğü eğitimi boyunca ekonomi ve fizik alanında lisans ve yüksek lisans derecelerini aldı. Uygulamalı fizik ve malzeme alanında başladığı doktorasını yarım bırakarak iş hayatına atıldı.1999 yılında çevrimiçi bankacılık üzerine kurduğu bir yazılım şirketini satarak başladığı kariyer yolculuğunda, sonradan PayPal ortaklığı var. Musk, 2004 yılında, bir yıl önce Martin Eberhard ve Marc Tarpenning tarafından kurulmuş olan elektrikli araç firması Tesla Motors’a 30 milyon dolar sermaye koyarak ortak ve yönetim kurulu başkanı oldu.

Bugüne dek havacılık, uzay ve otomobil sektöründeki şirketlerindeki üretimleri ile kendini endüstriyel tasarımcı ve ürün mimarı olarak tanımladığı pek çok makalesini okuduğum, bana göre asıl becerisi iyi bir girişimci olmak olan, yüzyılın en güçlü portresi. Günlük geliri internette 8 milyar dolar olarak açıklanan Musk, Bill Gates’i net 151 milyar dolarlık kişisel zenginliği ile çoktan geçti ve dünyanın en zengin ismi Jeff Bezos’un ardından (177 milyar dolar) ikinci sırayı ısrarla tutmaya başladı bile. (Ref: Forbes 06.04.2021)

Musk 21.yüzyılın en ilgi çekici karakteri ise, 20.yüzyılınki ise kuşkusuz Bill Gates idi. Harvard Üniversitesi’ni yarıda bırakıp kurduğu Microsoft isimli şirketi ile Musk’inkine benzer bir hızda kariyer basamaklarını tırmanan Gates de yazılım konusundaki becerilerini sayısız girişim ile nakite çevirme konusunda ustalaştı. Aralarındaki tek fark, bana göre, Gates‘in daha içine kapanık ve kendi dünyasında bir kişiliğe sahip olmasına karşılık, Musk’ın sosyal ve iletişimci yanının güçlü olması. Gates bu açığını, şirketinde bir çalışan olarak tanıyıp evlendiği ve bu günlerde ayrılıkları ile gündemde olduğu Melinda ile kapatırken, Musk’ın tüm ailesi adına karar verici ve yönlendirici bir kişiliğe sahip olduğunun ip uçlarını pek çok yerden edinebiliyoruz.

Bana göre iki ismin birleştiği en önemli konu güçlü anneleri.

YARATICI ÖZGÜVEN AİLEDEN GELİR

Bu iki isim de teknolojik bilgilerini yaratıcı aksiyonlara dönüştürmeyi başarmış isimler. Teknik bilgileri kadar ve belki daha çok yaratıcı fikirleri ile başarıya kavuştukları ortada. Yaratıcı özgüven ve yaratıcı düşünme becerilerinin önemini anlatmak için bu nedenle çoğu kez bu isimleri örnek veriyoruz. Her yıl teknoloji alanındaki üniversitelerden milyonlarca genç mezun oluyor ve bunlardan 300.000’E yakınının yolu Silikon Vadisi’nden geçiyor. Musk, Gates veya Steve Jobs gibi isimleri diğerlerinden ayıran özelliklerinin arasında yaratıcılıkları önemli yer tutuyor.

Yaratıcı özgüven tüm insanların doğuştan sahip oldukları bir özellik. Yaratıcılık pek çok bilim insanına göre bizim hayatta kalmak için ve türümüzün sürdürülebilirliği adına sahip olduğumuz bir içgüdüsel beceri. Yırtıcılar nasıl iyi koku alıyorsa, yarasalar gece görebiliyor ise, insanlar da düşünüyor, üretiyor ve yaratıyor.

Herkesin sahip olduğu bu doğal özellik, önce aile içindeki yaşam, sonra da her farklılığı yok ederek birbirine benzetme ve “ortalama” bir değerler bütünü yaratma ilkesi üzerine kurulmuş sistemin eğitim anlayışı içerisinde köreliyor, unutuluyor. Ailenin önemi bu noktada ortaya çıkıyor. Çocuklarının birey olarak yetişmesinde, yaratıcı özgüvenlerini zedelemeyecek bir eğitim almalarında ailenin yaklaşımı ve tercihi etkili bir rol üstleniyor.Yaratıcı kültür aileden başlıyor.

YALNIZ ANNE MAYE

Musk ‘un annesi Maye,1948 yılında Kanada‘da doğmuş,1950 yılında ailesi ile birlikte Güney Afrika’ya yerleşmişler. Babası bilim insanı olan Maye’in abisi de Afrika’da ticaret üzerine okul işletmiş. Maye, düzgün fiziği sayesinde kendi deyimi ile para kazanmanın kolay bir yolu olduğu için, beslenme üzerine okurken bir yandan da modellik yapmış bu alt yapısı onu günümüzde hem model hem beslenme uzmanı olarak tanımamızı sağlıyor; ancak o her şeyden önce artık dünyanın en göz önündeki adamı Elon’un annesi.

Lise yıllarında tanıştığı aşkı ile evlenen ve 3 çocuk dünyaya getiren Maye, kocasının ona uyguladığı baskı ve şiddet sonrasında boşanıyor. Aşırı kıskanç olan ve iş yaşamındaki gelgitleri ile psikolojisi de gelip giden Errol Musk’un elinden Maye’i kurtaran çoğu kez henüz 5-6 yaşlarındaki Elon oluyor. O sırada kardeşlerinin biri 2 diğeri 4 yaşındayken üstelik. Yalnız ve boşanmış bir anne olarak 3 çocukla yaşam mücadelesine atılan Maye bir süre daha Afrika ‘da yaşamına devam ediyor. O günlere dair şunları söylüyor Maye:

Tüm gün çalıştığım için hiçbir zaman suçluluk duymadım, çünkü başka seçeneğim yoktu. Başımızın üzerinde bir çatı, midemizi dolduracak yemek ve sırtımıza giyeceklerimiz için çalıştım. Ben işte olduğum için çocuklarım kendi sorumluluklarını üstlenmek zorunda kaldılar. İş yerim olarak evimi kullanmaya başladım. İşim hayatımla iç içeydi ve çocuklarım çok küçük yaşlarından itibaren benim işlerim için bana yardım etmek durumunda kaldılar.”

Elon teknoloji alanında Kanada’nın Afrika’dan daha iyi bir seçenek olduğunu keşfedip 17 yaşında annesinin Kanada vatandaşlığı ile Ontario’ya yerleşiyor. Cebine 2000 dolar koyarak çıktığı bir yolculukta kısa süre sonra kardeşlerini ve annesini yanına alıyor. Hep birlikte tek oda ve salondan oluşan bir evde yaşamaya başlıyorlar ve Musk kanepede yatıyor. Ailenin tüm fertleri  kendi yetenekleri ve hedefleri doğrultusunda durmaksızın çalışmaya devam ediyorlar. Yeniden Maye’in kaleminden aktarmam gerekirse:

Çocuklarımızı ailemden öğrendiğim değerlerle yetiştirdim: Özgür, dürüst, nazik, ilgili ve çalışkan bireyler olarak. Onlara hiçbir zaman bebek gibi davranmadım, arkalarını toplamadım. Ne zaman ne çalışacaklarını söylemedim. Kendi sorumlulukları için yardım etmedim. Ödevlerini kontrol etmedim, çünkü bu onların sorumluluklarıydı. Bana sadece ödevleri olup olmadığını çalışıp çalışmadıklarını söylerlerdi. Onları her zaman yüreklendirdim ve sadece bana ihtiyaç duyduklarında tavsiyelerimi verdim. Eğer çocuklarınız lükse ve rahata alışkın değillerse, bulundukları her ortama uyum sağlarlar. Kendi başlarının çaresine bakabilirler. Sizin onların hayatına girip mahvetmenize gerek yok.”

Çocuğunun çok okuduğunu ve okuduğu her bilgiyi de hatırladığını fark eden Maye ona 12 yaşında bilgisayar alır. Örneğin ona bildiklerini yazmasını, bunları bilgisayar dergilerine göndermesini tavsiye eder Maye. Musk’ın yaşamı böylece şekillenmeye başlar. O yıllardan itibaren özgüvenli, çalışkan, sorumluluk sahibi bir birey olarak yetişen Musk bugün dünyanın Mars‘a açılımındaki kilit isimlerden biri oluverir.

Tesla Motors’un  ürettiği ve aslen bilgisayarlarda kullanılan ion pili ile rakiplerinden açık ara farklı olan Roadstar, bugüne dek  499.550 kullanıcı ile buluştu. Mars’ta kullanılması planlanan tekerlekli ve uçan araçların prototipleri üzerinde de çalışan firma, 2016 yılında güneş enerjisi alanında büyük yatırım yapmaya başladı.

Tüm bu başarının ardında, aile trajedisi yaşamış, çocukluğundan itibaren sadece çok çalışmış, konfor arayışı minimum seviyede olan bir adam ve bu adamı her zaman yüreklendirmiş, onun yaratıcı zekasına olanak tanımış, kendi yaşam mücadelesi sırasında çocuklarının özgürlük alanlarını ihlal etmemiş ama onları da asla boş bırakmamış bir anne var. Bu anneyi Amerikan basınının hala “kapak kızı ve diyetisyen” olarak tanımlamasını sarkastik bir Amerikan usulü aşağılama yöntemi olarak görmeden geçemiyorum. Tüm sistemler gibi Amerika da tersi gibi görünse de, asla güçlü kadın sevmez.

BILL’İN LOBİCİ ANNESİ

Musk’ın bir bakıma kendi inşa ettiği yaşamının tersine Bill Gates’in fazlaca konforlu yaşamı, nüfuzlu bir avukat olan babası, onu Harvard ‘da hukuk okumaya gitmeden önce özel okulda okutmaya yetecek bir yaşam standardı var.  Bu ailenin annesi okul öğretmenliği yapan Mary Maxwell Gates aynı azmanda Amerika’nın en geniş çaplı yardım kuruluşu olan United Way’in de aktif bir üyesi ve ilk kadın başkanı.

1887 yılında Colorado da kurulan United Way bugün 6 kıtada, 40 ülkede faaliyet gösteren, dünya üzerinde 61 milyon insana dokunmuş, 3 milyon gönüllü çalışanı, 10 milyona yakın bağışçısı olan bir kar amacı gütmeyen kuruluş. Çalışmalarını sağlık, eğitim ve finansal süreklilik üzerine yoğunlaştıran bu sivil toplum kuruluşu, belirgin lobicilik faaliyetleri yürüten, özellikle Amerika dışındaki ülkelerin yönetimleri ile iyi ilişkiler içerisinde bulunan bir kuruluş.

Mary, göğüs kanserinden ölünceye dek, bu kuruluş ile bağlantılı olarak yürüttüğü kariyer yolunda pek çok önemli kişi ile bir araya gelebiliyordu. Bunlardan biri de IBM firmasından John Opel idi. IBM o dönemde bir proje için dışarıdan iş birliği kuracaktı ve açıkçası henüz 5 yıl önce kurulmuş Microsoft’tan bırakın IBM’in başka kimselerin de pek haberi yoktu. Mary Opel’e öyle bir baskı yaptı ki en sonunda Bill, IBM deki işi kaptı. Opel yıllarca ona “Mary’nin oğlu Bill” diye hitap edecekti.

Peki IBM in o projesi ne miydi? Bilgisayarlar henüz bireysel kullanımda yaygın değildi ve tüm firmalar kişisel bilgisayar yapabilmek için büyük bir yarış içerisindeydi. Bill, Microsoft ile IBM in kapısından Mary’nin oğlu olarak içeri girdiğinde kendine ait  bir yazılımı bile olmayan bir firmanın sahibiydi. Seattle’daki başka bir yazılımcıdan aldıkları programı geliştirerek adına MS-DOS dedi ve bu programı hakları açık kalacak biçimde IBM’e lisansladı. Kısa bir süre sonra kişisel bilgisayar devri başlamıştı, IBM ne üretse satıyordu. Bu satılanların tümünde ise Bill’in geliştirdiği yazılım kullanılmak durumunda idi. Mary oğlunu tek bir hamlede, doğru zamanda doğru yere konumlamıştı.

Bugün Bill’in artık eski eşi olan Melinda’nın, Mary‘nin kariyerinden öğrendikleri ile büyüttüğü Gates Vakfı’nın, nasılda doğru zamanda doğru yerde olabildiğine bakarak,  dünyayı değiştiren bu anne Mary’e de Maye gibi selam gönderebiliriz.

Kendimle birlikte, tüm annelerin günü kutlu olsun !

Önceki ve Sonraki Yazılar
Özlem Yalım Arşivi