Mehmet Şandır

Mehmet Şandır

DOĞU AKDENİZ KRİZİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ: YARINLARI BUGÜNDEN KONUŞMAK

Zamanın kavşak noktasındayız.
Türk Milleti yine ateşle imtihan edilmek istenmektedir.
Müttefiklerimiz(!), dostlarımız(!), din kardeşlerimiz(!), komşularımız bizi Mavi Vatan’da boğmak için savaş düzeni aldılar; ittifaklar oluşturdular.
Geçen hafta, Mısır, İsrail, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), İtalya ve Ürdün, Kahire’de toplandılar; Doğu Akdeniz Gaz Forumu’nu kurdular. ABD ve AB’nin ‘gözlemci’ statüsü ile Fransa’nın da üye olarak katıldığı bu bölgesel örgüt, Türkiye’yi ve Kıbrıs Türklerini Akdeniz’de yok saydı.
Kurulan ittifak, ekonomik olmaktan öte siyasi bir ittifaktır. Doğu Akdeniz’in üzerinden Ortadoğu’yu, Kızıldeniz’i ve İran Körfezini kontrol altında tutarak Hazar havzası ve Orta Asya enerji kaynaklarına kolay ulaşmanın hesabı yapılmaktadır.
Bu coğrafya Türk Dünyasıdır.
ABD ve AB ülkeleri, yeni küresel güç merkezleri; Rusya, Çin, Türkiye ve Hindistan’a karşı bu coğrafyanın jeopolitik gücünü kullanmanın peşindeler.
Yeni yüzyılın enerji savaşları Hazar havzası ve Orta Asya doğal gaz ve petrol sahalarında geçeceği çok uzun zamandan bu yana konunun uzmanları tarafından ifade edilmektedir. Günümüzde eski, yeni tüm küresel güçler, emperyalist emeller peşinde yeni projelerle bizim coğrafyamızda mevzi tutmaya çalışıyorlar.
Doğu Akdeniz krizi bu kapsamda değerlendirilmeli ve “yapılması gerekenler” gelecek perspektifinden düşünülmeli ve konuşulmalıdır.
Dünü biliyoruz, günü yaşıyoruz; şimdi geleceği konuşmanın zamanı!
Zamanın kavşak noktasındayız. Tarih yeniden yazılıyor.
Bizi çok zorlu bir süreç ve farklı anlamlarda da olsa bir milli mücadele beklemektedir.
Milletimiz ve devletimiz buna hazırlıklı olmalıdır.
Ben, her yüzyıldan daha şanslı ve daha güçlü olduğumuzu düşünüyorum.
Korkmadan, paniklemeden, kararlı ve akıllı bir strateji ile “muhtemele” hazırlıklı olmalıyız.
Kılıç, çeliğin örsle çekiç arasında dövülmesi ile keskinleşir.
Toprak ateşte yakılarak seramik kalitesine ulaşır.
Türk Milleti, her hali yaşamış bir millet olarak şerbetliyiz, hazırlıklıyız;
“Felek her türlü esbab-ı cefasın toplasın gelsin”
Krizler/bunalımlar ve milli mesele/milli dava seviyesine ulaşmış sorunlar, iyi yönetilirse devletler için bir milli güç unsuruna ve bir fırsata dönüşebilir.
Haklı olduğumuz konuda kendi kararımızla ve kendi gücümüzle oluşturduğumuz çözümler, komşularımızla aramızdaki sorunu, bizim için değil muhataplarımız açısından bir sorun haline dönüştürür.
Yakın tarihimizde bu gerçeğin birçok örneği bulunmaktadır;
1974 yılında müttefiklerimizin(!) itirazına rağmen bedeller ödeyerek yaptığımız Kıbrıs Barış Hareketi ve sonrasında kurduğumuz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kıbrıs Davası’nı, Rumların ve Yunanistan’ın sorunu haline getirmiştir. Bugün, KKTC’nin kuzey ve doğusundaki Akdeniz kıyıları, münhasır ekonomik bölge olarak ilan edilmiş ve kendini büyük(!) görenlere kapatılmıştır.
Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ile 27 Kasım 2019 tarihinde imzaladığımız ve BM’ce onaylanan “Güvenlik ve Askeri işbirliği Mutabakat Muhtırası” ile iki ülkenin uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını korumayı amaçlayan “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası” artık Doğu Akdeniz’de Türkiye olmadan veya Türkiye’ye rağmen bir şey yapılamayacağını dosta düşmana göstermiştir.
Kıbrıs adasının etrafında ilan ettiğimiz Münhasır Ekonomik Bölgelerde Yavuz, Fatih, Barbaros ve Oruç Reis gemileri ile kurduğumuz fiili durum, bunu savunmak için Mavi Vatan’a indirdiğimiz donanmamız, Doğu Akdeniz’i bize soruna dönüştürmek isteyenlere/Yunanistan’ı üzerimize kışkırtanlara artık Doğu Akdeniz’i, “sorunlar denizi’ haline getirmiştir.
Türkiye’nin 1995’te TBMM’de aldığı kararla Yunanistan’ın 12 mil uygulamasına geçmesi durumunun “savaş nedeni” sayılacağını kayda geçirmiş olması ve bunu Dünya’ya ilan etmesi, Yunanistan’ın ve “dostlarının” hayalleri için bir sorundur, artık EGE bizim için sorun olmaktan çıkmıştır; EGE’nin her yerinde sismik araştırma ve sondaj yapmak bizim için artık sorun değildir.
Doğu Akdeniz’de, hidrokarbon enerji kaynaklarının “adaletle ve hakkaniyetle” paylaşılması için “tüm bölge ülkelerinin hak ve çıkarlarının göz önünde bulundurulduğu, içinde Kıbrıs Türklerinin de yer aldığı bölgesel bir konferans düzenlenmesini, BM Genel Kurulu’nda tüm ülkelere teklif eden Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, sorunun çözüm sorumluluğunu, Yunanistan’ı kışkırtarak üzerimize gönderen ABD ve AB ülkelerinin kucağına bir ateş topu gibi yuvarlamıştır.
Doğu Akdeniz çanağında var olduğu iddia edilen hidrokarbon/fosil yakıt kaynaklarının paylaşımı için savaş düzeni alan küresel güçler, Türkiye’nin katılmadığı ve Kıbrıs Türklerinin yok sayıldığı bir çözümün artık mümkün olamayacağını görecekler.
Terör üzerinden Türkiye’yi terbiye etmek isteyen müttefiklerimize(!) rağmen Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyinde bölücü terör örgütüne karşı oluşturduğumuz “askeri varlık”, ve “güvenli bölge”, bölücü terör örgütünün arkasında duran küresel güçler için artık bir sorundur. Şimdi terör örgütünü Türkiye’ye karşı korumak zorundalar. Türkiye’yi dışlayarak Ortadoğu’yu yeniden tanzim etmek isteyenler için artık Ortadoğu, içinden çıkılmaz bir sorundur.
BENCE
Aslında Türkiye’nin komşuları ile sorunu YOK! (Yüz yıl önce son sözü söyledik)
Komşularının Türkiye ile sorunu bulunmaktadır;
Tüm sorunları diplomasi ve diyalog ile çözmeye hazır olduğumuzu; masada veya sahada her türlü çözüme hazır olduğumuzu dostça(!) herkese duyurmalıyız.
İç gündemin karanlık dehlizlerinde bunalmaktan kurtulalım; ufkun arkasını görmeliyiz!
Yarını konuşmalıyız; Yirmi birinci Yüzyıl Türk Asrı olacaktır!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Şandır Arşivi