Bahattin Yücel

Bahattin Yücel

Seçim sonuçları ve Kurtulmuş’un Sivil Anayasası

Yerel seçimlerin sonuçları üzerindeki tartışmalar ve yorumlar, yerini siyasetin doğal akışına bıraktı. AKP yetkililerinin seçimden sonraki açıklamaları, bu partinin yenilgiyi yeterince fark edemediği, bu yüzden sonuçların nedenlerini sorgulamaktan kaçındığı izlenimi uyandırdı.

Üstelik seçim sürecinde propaganda kapsamında; yerel yönetimler ile Ankara ilişkilerini tanımlarken, “aba altından sopa “ göstermeleri de seçmeni korkutmaya yetmedi. En üst düzeyde, “Bizimle iyi geçinemeyen belediyeler” diye başlayan söylemlerini sürdürme konusunda henüz karara varamadıkları anlaşılıyor. Oysa ellerindeki kamu gücünü baskı aracına dönüştürmekte, son dönemde iyice ustalaşmışlardı.

Birkaç deneme yapmadılar değil. Örneğin sözleşmeli askerleri ve polisleri Güneydoğu’da geçici seçmen kaydettirmeleri gibi. Oy kullananları, aynı gün ve hızla sürekli yaşadıkları adreslere gönderdiler.

Bazı paşalar AKP adayları ile Valileri ziyarete gitmekte sakınca görmediler. Olmadı.

Mardin ve Diyarbakır Belediyelerinde, Atatürk ve Cumhurbaşkanının fotoğraflarının indirildiğini, İstiklal Marşı’nın söylenmesine izin verilmediğini, partilerinin yetkilileri dile getirmekte sakınca görmediler.

Diyarbakır’da Amedspor’un şampiyonluğu belli olunca stadyumda İstiklal Marşı’nın okunmadığını ileri sürdüler. “Önce sandık, sonra kayyım” uygulamasını pek beğendikleri anlaşılıyor.

Bu girişimleri de sonuç vermedi.

Diyarbakır stadyumunda 35 bin izleyici İstiklal Marşımızı olgunlukla dinledi. Son kez Adana’da CHP’den seçilen bir İlçe Belediye Başkanının, DEM Partisi’ni ziyaretinde, duvarda Öcalan’ın fotoğrafının bulunduğunu gösteren bir fotomontajı yayınladılar. Çok kısa sürede sahtecilik fark edildi.

İsrail ile sürdürdükleri örtülü ticaret ortaya çıkınca Hamas’ a sarılmak zorunda kaldılar. İnandırıcı olmadı. Bayram sonunda ıstakoz ile Rolex haberleri arasında sıkıştılar.

Ne yaptılarsa olmadı. Sorunun temeli; ülke tarihinin en savurgan iktidarı olmalarının dışında, yüzlerce milyar dolar tutarında sermaye transferini yaparken başvurdukları yöntemden kaynaklıydı.

İnanç sömürüsü ile ekonomik formül bulma hayalleri, 31 Mart seçimlerinin sonuçlarıyla sandığa gömüldü.

Nas arkasına sığınılarak, faizleri düşürme formülünün Merkez Bankası’nın tarihinde görülmedik büyüklükte zarara yol açması, paniği artırdı. Emekliler başta, düşük gelirlilerin üzerlerine çöken karabasan sonunda AKP’lileri de teslim aldı.

İçinde bulunduğumuz koşullarda, gerilim yaratmaktaki ustalıklarının da sonuç vermeyeceği anlaşılıyor ki, gündeme hâkim olabilmek amacıyla yeni anayasa söylemi dile getirilmeye başlandı. Meclis Başkanının tanımıyla “sivil anayasa” ihtiyacının karşılanması tarihsel bir sorumlulukmuş. Aslında muhalefetin köşeye sıkıştırılmasının tasarlandığı anlaşılıyor. Tartışmayı anayasa üzerinden sürdürmenin, AKP’ye ABD ile müzakere öncesinde zaman kazandırmaktan öteye geçemeyeceği ortada.

Özellikle CHP, seçim sonuçlarının rüzgarından yararlanmakta gecikmemeli. Türkiye’nin yerinden yönetilmesi gerektiğini, tutarlı ve tarihimizden gelen örnekleriyle anlatmalı.

Sığınmacı sorununu, ülkenin geleceğini karartacak ve ucuz İslamcılık çağrıştıran, Arapça dil tartışmasından hızla uzaklaşılması kaçınılmaz bir zorunluluk haline geldi...

Sayıları tam olarak bilinmeyen kişilerin, hangi gizli anlaşmaların sonunda Türkiye’ye geldiklerini, kanıtlarıyla kamuoyuna açıklamalı.

İnanç özgürlüğüne sonuna kadar sahip çıkarken, radikal İslamcı siyaset anlayışının iflas ettiği bir an olsun akıllardan çıkarılmamalı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bahattin Yücel Arşivi