Eskinin hayal kırıklıkları ve yeniden umutlar!

Âdettendir, yıl sonu geldiğinde eski yıldan yeni yıla kalan meseleler ve yeni yıla ilişkin beklentiler yazılır. Bir yanda geçtiğimiz yılın hayal kırıklıkları, diğer yandan gelecek yıla ilişkin umutlar. Ne kadar kötü bir yıl geçirmiş olursak olalım, yeni yıla girerken bir şekilde o hayal kırıklıklarını görmezden gelmeye çalışırız. Umudumuzu ayakta tutmaya çalışırız.
Bu tasvir, 2021 için sanırım hepimiz açısından zirve yapmış durumda.
2020 yılının başından bu yana hepimizi her açıdan derinden sarsan bir pandemi ile boğuşuyoruz. Kimimiz planlarını kaybetti! Kimimiz işini kaybetti! Kimimiz ise gelirini! Ama daha kötüsü yakınlarını kaybeden ülkemizde binlerce, tüm dünyada ise milyonlarca insan var. Üstelik salgının daha ne kadar canımızı yakacağına dair ise bir fikrimiz yok! Dolayısıyla saklayabileceğimiz, saklanabileceğimiz bir hayal kırıklığı değil karşımızdaki! İzlerini de daha çok yıl başlarında görmeye devam edeceğimiz de gerçek!
Diğer yandan ise aşı umutları ile yeni yıla giriyoruz. Bu zorlu zamanlardan çıkışımızı sağlayacak olma ihtimali olan tek şey bilimdi ve birçok farklı ülkede tamamlanan ya da devam eden aşı ve ilaç çalışmaları bir nebze de olsun önümüzdeki yıla bakan gözlerimize ışık veriyor! Ama aslında her zaman böyle olmadı mı? En zor zamanlarda yine bilimin ışığı ile hayatına devam etti dünya ve yine aynısını yapacak!
Böyle bir dönemde Türkiye ekonomisinde de bir miktar gerçeklerle yüzleşmeye başladığımızı söylemek mümkün. Özellikle TCMB’nin gecikmeli yaptığı faiz artışları acı reçetedeki ilk ilaç olsa da bundan sonra doğru adımlarla desteklendiğinde belki yılın ikinci yarısında, en azından bugünlere göre daha iyi bir döneme girmek mümkün olabilir! O doğru adımlar gelir mi orası muamma ama bir umut işte!
• • •
Bir yıl deyip geçmeyin!
2019 yılının son yazısına göz attım bu yazıyı yazmadan önce! Salgının henüz etkisi ortalarda yokken. O yazıda üç konunun altını çizmişim!
Önümüzdeki on yıl boyunca en çok konuşacağımız konuların, artan eşitsizlik ve gelir adaletsizliği, iklim değişikliği ve küresel uyuşmazlıklar olduğunu, 2020’yi yaşarken bir yandan gözümüzün hep bu üç başlıkta olması gerektiğini ifade etmişim. Şimdi, aradan tam bir yıl geçti! Bu sorunları gün gün daha da derinleştiren bir salgın ile mücadele etmeye devam ediyoruz. İşsizlik oranları tüm dünyada ciddi biçimde artmış durumda! Dar gelirli ile yüksek gelirliler arasındaki fark da aynı şekilde açılıyor. Artık gelirin ne kadar olduğu da bir kenara, hepimizin en doğal hakkı olan yaşama hakkını salgın döneminde garanti altına alacak olan aşıya erişim bile bu açılan farktan etkilenmiş durumda. ParaAnaliz.com da aşı ile ilgili bir yazıda özellikle Sahara Altı Afrika’da aşıya erişimin 2023 yılını bulabileceği ifade ediliyor. Yani hem ülke içinde hem de dünyada artan adaletsizlikler her geçen gün büyüyor, hayatları tehdit eder hale geliyor.
İklim meselesi yine aynı şekilde. Bu yazıyı yazdığım öğleden sonra saatlerinde İstanbul’da Aralık ayının sonunda hava sıcaklığı 15 derece civarında. Barajlardaki doluluk oranı yüzde 20’lere düşmüş durumda! Sadece bize özgü bir durum da değil. Avrupa, Amerika, Asya… Tüm dünya iklimde yaşanan değişimin her geçen gün daha fazla sıkıntıyı beraberinde getireceğini görüyor. Gıda fiyatları ise şimdiden tüm dünyada artma eğiliminde. Yukarıdaki ana meseleyle birlikte ele aldığımızda yine zengin-fakir farklarının çok daha fazla hissedileceği sorunlar, kartopu gibi yuvarlanarak büyüyor.
Küresel uyuşmazlıklarda ise bir gözümüz ABD seçimleri sonrası ocak ayında göreve gelecek olan Joe Biden’da olacak. Yukarıda saydığım her iki mesele açısından da Biden yönetiminin tavrı ve uluslararası işbirliği büyük önem taşıyacak. ABD-AB ittifakı çerçevesinde küresel eşitsizlikler ve iklim değişikliğine ilişkin bir eylem planı yapılabilecek mi, hep beraber izleyeceğiz.
Umarım tam bir yıl sonra, yine bu köşede 2021’i hayal kırıklıklarıyla değil, daha iyi bir dünya ile anıyor oluruz!
Hepimize güzel bir yıl dilerim!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Oğuz Demir Arşivi