Fatih’in sanat tutkusu

Fatih’in sanat tutkusu
Bellini gibi ünlü bir ressamın “Fatih Tablosu”nu Londra'daki National Gallery alamadığı, elindeki diğer örneğiyle beraber çiftleyemediği için hayıflanıyordur!..Geçen hafta çok konuşulan ve hala güncelliğini koruyan Bellini’nin,...

Bellini gibi ünlü bir ressamın “Fatih Tablosu”nu Londra'daki National Gallery alamadığı, elindeki diğer örneğiyle beraber çiftleyemediği için hayıflanıyordur!..

Geçen hafta çok konuşulan ve hala güncelliğini koruyan Bellini’nin, Fatih Sultan Mehmet portesini ülkemiz kültürüne kazandırdığı için Sn İmamoğlu’nu, danışmanlarını ve bu süreci yönetenleri kutluyorum. Fatih gibi tarihe mal olmuş, surları aşıp İstanbul’a girerek bizim dışımızdaki farklı medeniyetlerin geçmişinde de yer etmiş kudretli bir İmparatorun, bilinen çok az sayıdaki tablosundan birini elinden kaçırdığı için, gerek Londra’daki gerekse de başta İtalya’dakiler olmak üzere Dünyanın ünlü müzeleri ve bilinen koleksiyonerleri şaşkınlık içindedir, diye düşünüyorum!

Bakmayın siz bu konuda gelen eleştirilere! Bunların bir kısmı yandaş cenahın saçma haykırışları! Sonuçta ülke kültürüne kazandırılan ve değerini –inanıyorum ki her geçen gün arttıracak - koruyacak bir eser var; para boşuna harcanmış değil! Kim bilir, Ak Partinin üst kadrosu bu tabloyu almak, böyle bir başarıyı seçmenlerine yaşatmayı ne kadar isterlerdi? Belki seçimlere girerken bunu malzeme bile yaparlardı. Söylemi ecdada dayandırıp hamasetle oy kazanmayı o kadar çok yaptılar ki, çok sayıda insan buna inandı da.

Tablonun satın alındığı belli olduktan sonra çok sayıda şey yazıldı çizildi. Tabloyu pahalı bulanlar, pijama kumaşı alırcasına ebadına göre değer biçenler, Bellini tarafından yapılmadığını, hatta sahte olduğunu söyleyenler oldu. Ünlü tarihçilerimiz arasında resimdeki diğer kişi için farklı fikirler yürütüldü. Aşağı yukarı 7 milyon TL’ye tablo alındı diye hayıflanan iyi niyetli vatandaşlarımız için söyleyeceklerim var. Bir kere daha tekrar edeyim, bu meblağ böyle bir tablo için fazla değil. Bu kadar ses getirmiş bu tablo, şu an tekrar müzayedeye girse, -bence- çok daha üstünde satılır.  Sayın İmamoğlu’nun danışmanlarının satın aldıkları kurumu belli etmeden müzayedeye katıldıklarını düşünüyorum; aksi halde pey artırımı savaşı yaşanırdı.

Yıllarca yemek buharından bunalmış tablo 27 milyon dolara satıldı

Son yıllarda ülkelerin ve özel koleksiyonların ilgisini yaşayan tablolara yoğun talep var. Dünyanın ünlü müzayede evleri bu tür satışları kendi bünyelerinde yapabilmek için âdete birbirleriyle yarışıyor. Hiç tahmin edilmeyen eserlere olan yoğun ilgi fiyatların yükselmesini, satışların kızışmasını sağlıyor. Sizlere son yıllarda yapılan müzayedelerde satılan birkaç eserin fiyatını hatırlatmak istiyorum.

Geçtiğimiz yıllarda, Fransız izlenimci ressam Claude Monet'nin ot yığınları serisinde yer alan tablosu 110,7 milyon dolara, Pablo Picasso'nun "Cezayirli Kadınlar" tablosu 179 milyon dolara, Gauguin’in 1892 yılında yaptığı sevdiği insanla evlilik hayalleri kuranların idolü “when you will marry me” tablosu 300 milyon dolara, Paul Cezanne tarafından 1893 yılında bitirilen “kâğıt oynayanlar” yağlıboya eseri 250 milyon dolara satıldı. Hiç inanılacak şey mi, yaşlı bir Fransız kadının mutfağında yıllarca asılı duran ve yıllarca pişen yemeklerin dumanına maruz kalan tablonun İtalyan ressam Cimabue’nin “Christ Mocked” adlı eseri olduğu ortaya çıktıktan sonra 27 Milyon dolara satılması! Bu iş koleksiyonerliğin yanında çoktan bir yatırım aracına dönüşmüş durumda.

Osman Hamdi’nin 6,3 milyon dolara satılan tablosu

Bir örnek de bizden vereyim, Türk resim sanatının öncülerinden Osman Hamdi Bey'in 1880 yılında yaptığı “Kur'an Okuyan Kız” tablosu geçen yıl Londra'da Bonhams Müzayede Evi'nde satışa çıktı ve eser hiç kimsenin beklemediği bir şekilde rekor kırarak 6,3 Milyon sterline satıldı. Bunlar Dünyanın ilgisini üzerinde toplayacak devlet destekli müzeler için erişilmez rakamlar değil!

Müzeler, değerlerin yaşadığı ve yaşatıldığı yerler. Müzeler için gelişme koleksiyonlarını genişleterek yani gerektiğinde satın almayla olur. Müzeler belli aralıklarla yenilenen, zenginleşen ve farklı konseptlerde tasarım değişikliğine büründürülen sunumlarıyla potansiyel ziyaretçilerini tekrar davet etme güdüsü içinde olmalı. Yani insanların ömürleri boyunca sadece bir kez ziyaret ettiği müzeler, açılışından sonra hiçbir değişikliğe bürünme ihtiyacı hissetmeyen sergilemeler, sönük kalmaya mecburdur, kanısındayım.

Bu tablo meydan meydan dolaştırılırsa hem kendi parasını çıkartır hem yeni alınacaklara kaynak yaratır 

Sayın İmamoğlu’na bir önerim var. Bu tablo müzelerimizde yer alan Fatih dönemine ait farklı parçalarla beraber özel yapım bir TIR içinde gezici müze halinde İstanbul'un meydanlarında dolaştırılabilir. Hatta belki bir süre sonra İzmir, Ankara, Bursa, Adana, Eskişehir gibi illerden başlanacak bir yolculuk içinde Anadolu'yu şehir şehir gezmesini sağlanabilir. Herkesin teker teker girip karşısında belirlenen bir zaman kalabileceği, Fatih'in ve yaşadığı dönemle ilgili olarak belli bir fikir alabileceği bu sergileme ile çok kısa bir süre içinde bu tablonun parasını çıkartmak olası olabilir, diye düşünüyorum. Siz yeter ki giriş ücreti olarak makul bir tutar belirleyin ve bunun kolayca ödenmesini sağlayın. Göreceksiniz meraklı insanların çorbaya tuz misali olacak katkısıyla, tablonun parasını çıkartırız; hatta toplanan paralarla Dünya müzayedelerinden kültürümüzle ilgili eserleri toplamaya devam eder, İstanbul'un kültür değerlerini yarınlara taşıyacak kalıcı hazineler kazandırabiliriz.

Fatih’in “Venedik’çe” mektupları!

Basındaki yazılanlar tablo üzerinde yoğunlaştı ama bence asıl önemli olan Fatih Sultan Mehmed’in tahmin edeceğimizin çok üstünde olan sanata düşkün kişiliği. Fatih'in Bellini gibi alanında ünlü bir ressamı İstanbul’a davet etmesi tesadüf değil. Onun sanata ve estetiğe olan ilgisini İstanbul’a davet ettiği farklı sanatçılar ve zanaatkârlar üzerinden de konuşmak lazım. Tam 16 yıl boyunca savaştığı güçlü rakibi Venedik Cumhuriyeti kralından “antik Venedik’çe” lisanı ile yazılmış mektuplarla istediği ve dolgun ücretler ödemeyi taahhüt ederek davet ettiği farklı alanların sanatçıları, zanaatçıları da var.

Tabii ki işin bir de müzayede yanı var. Müzayedeler geçmişin değerlerini el değiştirerek ileriye taşıyan, müzeleri, koleksiyonerleri besleyen ve ortaya çıkardığı merak duygusuyla milyonlarca kişiyi katalogları arasında vakit geçirmeye zorlayan bir etkinlik. Bu yazı dizisinde hem Fatihin sanata verdiği değeri hem de yüzyıllar öncesinin değerlerini gün ışığına çıkartarak onları yeni evlerine taşıyan müzayedeleri irdelemeye çalışacağım.

İyi ki Sn İmamoğlu bu tabloyu aldırdı da en azından İstanbul’un o yıllarını tekrar hayal etmiş, Fatihin diğerlerine benzemeyen vizyonunu bir kere daha düşünmüş olduk.

Güzellikleri biriktirmenizi dilerim!..