Anayasa Mahkemesi, kararı bozdu; TRT’yi değil, Sendika.Org’u haklı buldu!

Anayasa Mahkemesi, kararı bozdu; TRT’yi değil, Sendika.Org’u haklı buldu!
Sendika.Org, TRT'nin Türkiye’nin “terör örgütü” listesinde bulunan HTŞ’ye bağlı Kurtuluş Hükümeti’nden ödül almasını haberleştirdiği için tazminat cezası almıştı. Anayasa Mahkemesi ise Sendika.Org’u haklı bularak kararı bozdu.

Temmuz 2019’da Türkiye’nin “terör örgütü” listesinde bulunan cihatçı örgüt HTŞ’ye bağlı Kurtuluş Hükümeti’nden ödül alan TRT, bu durumu “TRT onurlandırıldı: Türkiye’nin ‘terörist’ saydığı HTŞ’den plaket aldılar” başlığıyla haberleştiren Sendika.Org hakkında açtığı tazminat davası açmıştı.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi, Sendika.Org’un haberinin 'gerçeğe aykırı' olduğu gerekçesiyle tazminata hükmetmişti. Ödenmesi istenen miktar avukat ücretleri ve faiziyle birlikte 40.000 TL’ye yaklaşıyordu.

Anayasa Mahkemesi kararı bozdu

Sendika.Org avukatları da kararı Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı. Sendika.Org’un başvurusunu değerlendiren Anayasa Mahkemesi, “Türkiye’nin ‘terörist’ saydığı HTŞ’den plaket aldılar” başlıklı haberin gerçek dışı bir bilgiye ya da yoruma dayanmayıp gerçekte yaşananları birinci kaynaklara dayandırarak veren ve kamu yararı içeren bir haber niteliğinde olduğunu vurgulayarak İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin verdiği karar bozdu ve Sendika.Org’a tazminat ödenmesine hükmetti.


Sendika.Org’un başvurusunu ifade özgürlüğü kapsamında değerlendiren Anayasa Mahkemesi'nin değerlendirmesinde şu ifadeler yer aldı:

TRT çalışanlarına, HTŞ’nin siyasi kanadının ayrı ayrı plaket verdiği ileri sürülmüş hatta bu iddiayı destekler fotoğraflara da haberde yer verilmiştir. Yine bu ödülle ilgili olarak Kurtuluş Hükûmetinin resmî internet sitesindeki duyuruya atıf yapılmış, duyurudaki bilgiler tırnak işareti içerisinde aynen aktarılmıştır. Ayrıca haberde, HTŞ ve Kurtuluş Hükûmeti hakkında bilgiler verildiği, bahsi geçen örgütün resmî olarak terör örgütü ilan edildiğinin vurgulandığı görülmektedir.

Davacıya HTŞ tarafından ödül verildiği konusunda ihtilaf bulunmamaktadır. Öte yandan davacı bahsi geçen haberde kişilik haklarına saldırıldığının, terör örgütü ile bağlantılı olduğunun ima edildiğini iddia etmiştir. Oysa başvurucunun, haberini nesnel verilerle kurguladığı ve söz konusu olgulardan yola çıkarak ilave yorum dahi yapmadığı açıktır. Gerçekten de 31/8/2018 tarihli Resmî Gazete’de HTŞ’nin mal varlığının dondurulmasına karar verilmiş; ihtilaflı haber ise bu tarihten sonra yayımlanmıştır. Haberde HTŞ’nin terör örgütü olduğu ve TRT çalışanlarına ödül verdiği, bu ödülle ilgili Kurtuluş Hükûmetinin resmî internet sitesinde mevcut duyuruda geçen ifadeler dışında gazetecinin habere bir katkı sunmadığı anlaşılmaktadır. Hatta ihtilaflı haberin başlığında “onurlandırdı” ifadesinin tırnak işareti içerisinde kullanılması da gazetecinin örgütün duyurusuna atıf yapmasından ileri gelmektedir. Şu hâlde, haberde gerçek dışı, uydurma bilgi bulunmadığı, keyfî ve sebepsiz bir saldırı da olmadığı ortadadır.

Şüphesiz ki ülkenin resmî bir yayın kuruluşunun, mal varlığının dondurulmasına karar verilen bir örgütten plaket alması güncel, kamu yararı ve haber değeri taşıyan bir meseledir. Üstelik kişilik haklarına saldırıldığını iddia eden davacı, başvurucuya cevap verme imkânını ve bu cevabı geniş kitlelerin dikkatine sunacak araçları haizdir.

Bu açıklamalara rağmen Bölge Adliye Mahkemesi Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasının, kamu yararına ilişkin meseleleri kapsayan alanlarda ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasına çok az yer bıraktığını gözardı ederek, tarafların toplumdaki konumlarını tartışmaksızın, başvurucunun ileri sürdüğü delilleri dikkate almadan, haberde davacı hakkında yararlı ve ilgili olmayan nitelemeler ve yorumlar yapıldığını kabul etmiştir. Üstelik mahkeme haberdeki hangi ifadenin yararsız ya da ilgisiz olduğunu da açıklamamıştır. Hâlbuki basının yerine geçip belli bir durumda benimsenecek haber yapma şeklinin ne olacağını belirlemek, yargı mercilerinin görevi değildir.

Somut olayda, başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık geldiği söylenemez. Bu noktada özellikle bir medya kuruluşu hakkındaki haberle ilgili, somut olayda olduğu gibi soyut bir gerekçelendirme ile ifade özgürlüğünü kısıtlamak, gazeteciler üzerinde caydırıcı etki doğurduğundan, çatışan haklar arasında dengeleme işlemi titizlikle yapılmalı ve mahkemeler ulaştığı sonucu ilgili ve yeterli şekilde gerekçelendirmelidir.

Kaynak:Haber Merkezi

Öne Çıkanlar