Erbakan'dan acil seçim talebi: Daha fazla beklemeyin
(İZMİR)- Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, partisinin İzmir'deki 3. Olağan İl Kongresi'nde, iktidarı ekonomi, adalet ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi üzerinden sert bir dille eleştirdi.
İzmir'de gerçekleşen kongrede, mevcut il başkanı Cemal Arıkan'ın tek aday olarak bulunduğu sırada konuşan Erbakan, AK Parti'nin iktidarını dış politika, ekonomi ve hukukun üstünlüğü üzerinden eleştirdi.
"Bir milyon üye hedefine ve iktidar hedefine Hep birlikte ulaşacağız"
Erbakan, partisinin üye sayısı ve oy oranı bakımından Türkiye'nin üçüncü büyük partisi olduğunu vurgulayarak şunları ifade etti:
Yeniden Refah Partisi, 652 bin üyesiyle Türkiye'nin en büyük üçüncü partisi olmuştur. Partimiz, üye kaydı bakımından en hızlı büyüyen siyasi oluşumdur ve 31 Mart seçimlerinde elde ettiğimiz yüzde yedi oy oranı ile Türkiye'nin üçüncü büyük partisi olduk. Hedefimiz, birlikte önce bir milyon üyeye, ardından iktidara ulaşmaktır. Geçirdiğimiz altı yıl boyunca bu azim ve inançla çalıştık. Önümüzde daha yapacağımız çok şey var. Doğu Türkistan'daki 60 milyon kardeşimiz yalnızca Müslüman ve Türk oldukları için zulme maruz kalırken, onların kurtuluşu bizim sorumluluğumuzdadır. Keşmir'deki mazlum kardeşlerimizin de kurtarılmasının yükü ayrıca üzerimizde. Gazze ve Filistin halkının yaşadığı soykırım gibi sıkıntılar da vebal taşıdığımız konular. Yakınlarımızda açlık sınırının altında yaşamak zorunda kalan emeklilerin ve asgari ücretlilerin gerçeklerini unutmamak lazım. Üçüncü büyük kongremizden sonra bu sorumlulukların bilincinde olarak daha çok çalışacağız. İktidara geldiğimizde, dış politikada öncelikli hedefimiz, D-60'ı gerçekleştirmek olacak. İslam ülkelerinin ortak karar alması ve birleşmesi halinde bu zulmün sona ermesi mümkündür. Bizim için Türkiye'nin öncülüğünde adil bir dünyayı kurmak her zaman öncelikli hedef olmalıdır.
"Partiyi kursalar bile yüzde Bir bile oy alamazlar"
Kongrede, Türkiye'nin en önemli gündem maddelerinin başında ekonomik sorunlar ve yaşam pahalılığının olduğu duyuruldu. İktidar ise, suni gündemlerle bu ekonomik sorunların üzerini örtmeye çalışıyor fakat asıl sorun hayat pahalılığı ve yoksulluktur. Şu anda emekliler açlık sınırının yarısı kadar bir maaşla yaşam savaşı veriyor. Açlık sınırı 28 bin lira seviyesine gelirken emekli maaşı 14 bin 469 lira. Bunun yanı sıra milyonlarca asgari ücretli, 22 bin lira ile yoksulluk sınırının dört katı altında yaşamaktadır. Yani bir aile, iki asgari ücret bile kazansa yoksulluk sınırının yarısı kadar bir gelire sahip olabiliyor. Türkiye'nin gerçeği işte bu. Asgari ücret, neredeyse aylık dört gram altına eşdeğer oldu. Yeni altın fiyatları düşünüldüğünde asgari ücretli bir birey haftada bir gram altın kazanabilmek için gün boyu çalışmak zorunda kalıyor. Ayrıca bekar bir bireyin yaşam maliyeti 40 bin liranın üstüne çıkmış durumda. Matematiksel olarak Türkiye'de halkın yüzde 45'i açlık sınırının altında. Neden aç kalmadıkları sorusunun cevabı, zekât, sadaka ve sosyal yardımlar. Ancak istatistikler gösteriyor ki halkın yüzde 80'i yoksulluk sınırının altında yaşıyor. İşte bu acı tabloyla karşı karşıyayız.
"
"
Kredi kartı ve bireysel kredi borçları da alarm seviyesine ulaştı. Eylül ayı itibarıyla, bireysel kredi ve kredi kartı borçları 5 trilyon 173 milyar lira seviyesine geldi. AK Parti iktidarı döneminde bu borç miktarı 6,6 milyar liradan bu noktaya sıçradı. Bu kadar artış göz önüne alındığında, daha fazla ekonomik yorum yapmaya gerek olmuyor. Eğer vatandaşın gelir durumu ve ekonomik yönetim ideal şartlarda olsaydı kimse bankalara borçlanmaya çalışmazdı. Ancak bu borçlar halen ödenebiliyor mu? Hayır. İcra dosyaları 25 milyona ulaşmış durumda; neredeyse her üç kişiden birinin icra dosyası bulunuyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, sosyal yardım alan hane sayısını 4 milyon 262 bin olarak açıklıyor. Bu da yaklaşık 20 milyon insanın açlık sınırı altında yaşamını sürdürdüğünü gösteriyor. Türkiye, böyle bir durumu kabullenemez. Alo 144 sosyal yardım hattına yapılan başvurular ise rekor seviyelere ulaşarak günde 17 bin, aylık ise 400 bin çağrı alıyor. Türkiye ve 85 milyon insanı bu durumda alarm vermekte. OECD verilerine göre Türkiye'de altı milyon çocuk yoksul. Ayrıca, 0–17 yaş grubunda yedi milyon çocuk bu durumdan etkileniyor. Bu veriler, Türkiye'deki yoksulluğun ve çocuk yoksulluğunun boyutlarını net bir şekilde ortaya koyuyor.
"
Dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan toplumlara yapılan zulümlere değinerek sözlerine devam eden Erbakan, Müslüman ülkelerin birlikte hareket etmesi gerektiğini vurguladı. Erbakan, "
Başkanlık sisteminin etkilerini incelediğimizde, sonuçlar oldukça düşündürücü. 2016'daki tartışmalar hatırlandığında, Sayın Cumhurbaşkanı'nın verdiği inisiyatifler ve yetkiler ile faiz, enflasyon gibi konularla nasıl başa çıkıldığı iddiaları ortaya çıkmıştı. 2018 yılından itibaren bu yetkilerle geçen sürede açlık sınırı 14 kat, yoksulluk sınırı 15 kat, dolar kuru 7,5 kat, enflasyon 2,5 kat, faiz oranları ise 6 kat artış göstermiştir. Yardıma muhtaç hane sayısı yüzde 50 artış göstermiştir. Kredi ve bireysel kredi borçları da beş misli artarak bir trilyon seviyesinden beş trilyon seviyesine ulaştı. Yasal takibe uğrayan bireysel borçlular ise dört katına çıkmıştır. İşte bu veriler başkanlık sisteminin özeti: Borçlar, yoksulluk, açlık ve perişanlık artmış. Bu şekildeki sistem değişikliğinin çözüm yaratmadığı apaçık ortada. Bizim söylememiz gereken, sistemler bir araçtır. Ancak bu araçların hangi zihniyetle kullanıldığı önemlidir. Eğer borç, faiz ve zam ekonomisi uygulanmaya devam ederse, bu sistemler değişse bile tarihsel bir sıkıntıdan kurtulmak mümkün olmaz.
" diye konuştu.
"
Önümüzdeki yıllarda karşılaşacağımız ekonomik durumlar ilgili veriler de endişe verici. Orta Vadeli Ekonomik Program'a göre bütçe açığı yıllık 2,5 ila 3 trilyon lira seviyesinde devam edecek. 2026'dan itibaren bütçe açığı 2,7 trilyon lira olarak öngörülüyor. Bu süreçte toplamda 10 trilyondan fazla bir borçlanma gerçekleşeceği tahmin edilmekte. Bu da demektir ki, mevcut düzenin devam etmesi halinde ülke borç batağına sürüklenecektir. Bu nedenle iktidar, bir an önce sorumluluğunu yerine getirmelidir.
"
Ülke ekonomisi üzerinden iktidara yönelik eleştirilerde bulunarak sözlerini sürdüren Erbakan, şunları kaydetti:
"
AK Parti hükümetlerinin ödeyeceği faiz miktarı ise 831 milyar dolara ulaşacak. Bu durum, devlete yük olduğu gibi memur, çiftçi, işçi ve küçük esnafa herhangi bir katkı sağlamayacak. 2028 yılına geldiğimizde gelecekte bu miktarın nereye gideceği sorusu hayati bir önem teşkil ediyor. Faiz karşıtlığı iddialarını öne süren hükümet, elini taşın altına koymadığı müddetçe bu konuda bilinmezliğin ve karmaşanın devam edeceği ortadadır.
"Alo 144 Sosyal yardım hattına yapılan başvurular rekor kırıyor"
Son olarak, Türkiye'nin adalet sisteminde dünya ülkeleri arasındaki yeri de oldukça düşündürücü. Güçlü bir yargı bağımsızlığı, adil bir yargılama ve hukuk devleti anlayışı yerinde olmaktan uzaktır. Türkiye, 142 ülke arasında 117. sırada yer almakta. Yılın sonunda adalet adı altında halkta gördüğümüz bu durumu kabullenmek ne yazık ki, mümkün değildir. Yargının olmadığı yerde, ne ekonomi, ne yatırım ne de toplumsal huzur sağlanabilir. Böyle bir ortamda sorunların çözümü gereken iktidar, adeta sorunların kaynağı haline dönüşmüştür. Bu noktada şu an geriye dönüşü imkansız hale getiren bir süreç yaşıyoruz. Bu hükûmetin, ülkeye ve millete sunacak hiçbir şeyi kalmamıştır. Dolayısıyla, 2026'da erken seçim yapılması tüm ülkenin yararına olacaktır. 20 yıl içinde yaşananlar ortada; artık halk, tedbir alınmadığı takdirde bir şeyin değişmeyeceğini yüksek sesle dile getiriyor. Mevcut iktidarda kalmanız durumunda, gelecek üç yılda ortaya koyacaklarınız Orta Vadeli Ekonomik Plan'a dayanarak, borç, faiz ve zamdan başka hiçbir şey olmayacaktır. O zaman çekip gitme zamanıdır. Bir an önce bırakın; bu milletlerin ferasetiyle Yeniden Refah ve Milli Görüş'ü iktidara getirsin, adaleti paylaşımda, yönetimde ve hukuki anlamda tesis etsin.
Kaynak:ANKA