İstanbullunun akıl sağlığıyla imtihanı: Uçuk ücretler, merdiven altı klinikler
Haber: Ferhat Yaşar
Sevim Akkuş 25 yaşında. İstanbul Sultangazi’de bir sigorta şirketinde çalışıyor. Bir arkadaşının önerisiyle 18 km ötedeki Şişli’deki bulduğu terapiste, yıllarca iki araç değiştirerek gitti ancak iki yıl sonra bırakmak zorunda kaldı. Çünkü seans ücretine iki yılda dört kere zam geldi.
Akkuş’un hikâyesi, İstanbul’da terapi alan pek çok kişinin yaşadığı tabloyu yansıtıyor. Şehrin farklı ilçelerinde, farklı seans ücretleri uygulanıyor. Ücretler arasındaki uçurum, sağlığa erişimi olumsuz etkiliyor.
Fatih’ten Sarıyer’e, Üsküdar’dan Pendik’e bir çok ilçede terapi ücretlerini araştırdık. Ortaya çıkan tabloya göre, İstanbul’da bir saatlik terapi seansının bedeli, semte ve terapistin deneyimine göre 2 bin 500 TL ile 9 bin 500 TL arasında değişiyor.
İstanbul’un sınıfsal çeşitliliğini en keskin biçimde yansıtan ilçelerden biri Sarıyer. Boğaz kıyısındaki ilçede bir saatlik terapi ortalama 7 bin lira. Alt orta gelir sahiplerinin yaşadığı Gaziosmanpaşa’da 4 bin, Pendik’te 2 bin 500, Esenyurt’ta 4 bin, Ümraniye’de ise 5 bin liraya kadar değişiyor.
Fark sadece ilçeler arasında değil, bir ilçenin semtleri arasında da görülüyor. Örneğin Kadıköy’ün merkezinde 6 bin 500 liraya bir terapist bulabiliyorken, Bağdat Caddesi hattında ücret 9 bin 500 liraya fırlıyor. Pazarlık etmeyi becerebiliyorsanız, merkezdeki bir psikoloğa ödeyeceğiniz ücreti 5 bin 500 liraya kadar düşürmek mümkün.
Pandemiden sonra yaygınlaşan online terapi ücretleri ise bin liradan başlıyor.
Psikologlar, son yıllarda merdiven altı terapi merkezlerinin hızla arttığı konusunda hemfikir. Sertifikasız kişilerin bile, kendini terapist olarak pazarladığına, hatta bu kişilerin kimi zaman diplomalı terapistlerden daha yüksek ücretler talep ettiğine dikkat çekiliyor. Bu tablo yalnızca mesleki itibarı değil, danışan güvenliğini de tehdit ediyor.
Birçok uzman, terapi merkezlerinin denetime tabi olmadığını, bu durumun hem ruh sağlığı hizmetini itibarsızlaştırdığını hem de piyasalaşma yarattığını söylüyor.
Peki psikolojik terapi ücretleri neye göre değişiyor? Rakamları kim belirliyor? Makas neden bu kadar açık?
Meslek yasası yok
Türkiye’de psikologlar için bir meslek yasası bulunmuyor. Bu eksiklik, taban fiyatın belirlenememesine ve kimin terapi hizmeti verebileceğinin net olmamasına yol açıyor. Klinik psikologlar, piyasada kısa sertifika programlarıyla “terapist” olarak çalışanların sayısının arttığını, bunun hem mesleğin güvenilirliğini hem de danışanların güvenliğini tehdit ettiğini belirtiyor.
Meslek odaları da yok
Uzman Psikolog Masum Aydın, “Taban fiyatı düzenleyen bir meslek odası yok. Öyle bir hale geldi ki, psikolog da ben terapistim diyor, sosyal hizmet uzmanı da... Psikolojik danışman uzman olduğunu, iki üç kişisel gelişim kursu alan terapist olduğunu söylüyor. Bu kadar kontrolsüz, denetimsiz bir alan. Serbest piyasa olduğu için ücret dengesizliği var. Bir meslek odası olsaydı taban fiyat koyardı” diyor.
Psikolog Nergis Kabak da, terapi vermek için yüksek lisansa başvuran isimlerden. Kabak aynı zamanda deneyimli uzmanların yanında stajyerlik yapıyor. Eğitim aldığı kurumlardaki izlenimini şöyle aktarıyor: “Nişantaşı ve Beşiktaş gibi çevrelerde terapi seansları çok daha pahalı. Yeni başlayan terapistler ise daha uygun ücretlerle seans veriyor. Çünkü yeniler ve deneyim elde etmeleri gerekiyor. Burada bir denetim mekanizması yok. Tamamen serbest bir piyasa. Bu yüzden endişeleniyorum. Beni bu sektörde en çok korkutan şey, kliniklerin verdiği sertifikalar ve bunlarla yapılan işler. Eğitimin yeterli olup olmadığını düşüncesi beni endişelendiriyor.”
"Yüksek ücretler merdiven altına yöneltiyor"
Uzmanlar, yüksek ücretli birkaç medyatik ismin genel fiyatı yukarı çektiğini, bunun da terapiyi çoğunluk için ulaşılmaz hâle getirdiğini vurguluyor. Psikolog Meryem Gül Eren, “Yüksek fiyatlar, danışanları merdiven altı merkezlere ya da üfürükçülere gidiyor. Terapi artık sadece zenginlerin ulaşabileceği bir hizmet oldu” diyor.
Bakırköy’de terapi veren psikolog Devrim Alan bir yasa olması halinde hem ücret çerçevesinin belirleneceğini hem de kimin terapi verebileceğinin belirleneceğini söylüyor: "Normalde sadece dört yıllık lisans mezunu biri gidip hasta alamaz. Gerekli eğitimlerden geçmesi, yüksek lisansını tamamlaması gerekiyor. Sosyoloji mezunlarının küçük sertifikalar alıp kendini terapist olarak tanıttığını, hatta daha yüksek fiyatlara hasta aldıklarını gördüm. Ayrıca, 2 bin lira alan bir terapist, kendisinden daha az deneyimli bir psikoloğun 7 bin lira aldığını görünce, o da fiyatı artırıyor. Bu durum da, ekonomik düzeyi düşük olan insanları tamamen tedaviden yoksun bırakıyor.”
Şişli Osmanbey’de çalışan Psikolog Filiz Yurtseven, düşük gelirli danışanlar için indirim uyguladıklarını ancak meslektaşlarının da kendilerini geliştirmek için sürekli eğitim almak zorunda kaldıklarını söylüyor. Haliyle seans ücretlerinin de buna göre belirlendiğini aktarıyor: "Alınan eğitimlerin ücretleri yüksek, kendi terapi sürecimizden geçiyoruz, Süpervizyon alıyoruz uzunca bir süre. Sürekli okumak, kendini geliştirmek, seminerler ile eğitimden uzaklaşmamak gerekiyor.
"Yoksul için imkansız"
Halk için Psikoterapi Derneği üyesi Psikolog Mevhibe Yalçın ise ücretler arasındaki değişkenlik ile hizmet verilen ekonomik sınıf arasındaki paralelliğe dikkat çekiyor: "Ücret çalıştığınız muhite, aldığınız eğitime göre değişiyor. Bağcılar’da çalışıyorsanız, seans bedelinizi biraz oradaki insanların ödeyebileceği rakama göre belirlemeniz gerek. Ya da o bölgede çalışan meslektaşlarınızın belirlediği fiyata bakarsınız. Eskiden ücretler takip edilebilir ve birbirine yakındı. Ancak TL’nin dolar karşısında değer kaybetmesinin ardından terazi şaştı. Yoksulların psikolojik destek alması neredeyse imkansız. Çünkü yoksulların terapiye ayıracak ne maddi imkanı ne de zamanı var.”
Çözüm için çağrı
Uzmanlar, meslek yasasının çıkarılması, taban fiyat uygulaması ve Sağlık Bakanlığı denetiminin gerekliliğine dikkat çekiyor. Klinik Psikolog Can Kundak, ruh sağlığı hizmetinin bir insan hakkı olarak görülmesi gerektiğini vurguluyor ve özel sektörün tekeline bırakılmaması gerektiğini söylüyor. Kulak, her aileye bir psikolog atanması gerektiğine dikkat çekiyor.
Kaynak:Haber Merkezi