Özel: "İstanbul Başsavcısı'nın konutunun yenilenmesi için ödenen para 40 milyon 504 bin TL"
TBMM’de haftalık CHP Grup Toplantısı, “Hak, hukuk, adalet” sloganlarıyla başladı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, TBMM’de partisinin grup toplantısında konuşuyor. Özel konuşmasına, metan gazı zehirlenmesi nedeniyle şehit olan 12 asker için başsağlığı dileyerek başladı.
Özel, şehirlerle ilgili “12 evladımızın böyle bir olayda şehit olması milletimizin yüreğini yaktı. Çok sayıda soru var. Bir ihmaller, hatalar zinciri olduğu değerlendiriliyor” dedi ve “Defin işlemleri tamamlandıktan sonra konuyu Meclis gündemine getireceğiz” ifadelerini kullandı.
Özel’in konuşmasından öne çıkan kısımlar şöyle:
Şüphesiz alınması gereken dersler var ama bu derslerin çoktan alınması gerekiyordu. Cevaplanması gereken sorular var ama bu cevapların çoktan bulunmuş olması gerekiyordu. Şehitlerimizin birçok şehrimizde cenazeler var. İl başkanlarımız partimizi temsil ediyorlar. Defin işlemleri tamamlandıktan sonra konuyu Meclis gündemine getireceğiz. Her ne kadar MSB tahkikak açıldığını söylese de bu konuyu Meclis nezdinde araştırılmaya değer olduğunu ifade ediyorlar. Yeterli keşifin yapılmadığından, evlatlarımıza gaz maskesi ve oksijen tüplerinin sağlanmadığından, mağaraya önce insansız aracın girmesi gerektiğinden bahsediyorlar. Biz araştırma önergemizi vereceğiz. Bütün partilerden de destek bekliyoruz.
"CHP olarak şehidimizin burs verdiği evladımızın bursunu üstleniyoruz"
Ayrıca şehidimiz sözleşmeli Er Özkan Özkanlı'nın bazı mesajlaşma görüntüleri kamuoyuna yansıdı. Kıt kanaat geçindiği maaşıyla memleketi Aksaray'da bazı öğrencilere burs vermek için ısrar ettiği anlaşılıyor.
Parti Meclisi üyemiz ve il başkanımız kanalıyla hem bursa aracılık eden kuruma ulaştık hem de öğrendik ki kendisi annesiz babamışsız büyümüş, bursla büyümüş birisi ve mesleğini edip sözleşmeli er olup eline ilk geçen maaşla kendisine burs veren kurumu arıyor ve Suriye'de anasız babasız kalmış kendisi gibi yetim büyümek zorunda kalmış Suriyeli savaşta bir evlada burs vermek istediğini ifade ediyor. Biz bilgilere ulaştık. Cumhuriyet Halk Partisi grubu olarak şehidimizin burs vermekte olduğu evladımızın bursu kesilmeyecek o bursu biz üstleniyoruz arkadaşlar.
"Esas sorumlu olan Turizm Bakanlığı personele dokunma diyor"
Diğer yandan diğer yandan bugün Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin bir kısmı Kartalkaya davasını izliyor.
Dün ben de oradaydım ve öğleye kadarki ilk kısmını takip ettim.
Taziyelerde orada olduk. 40'ında orada olduk. Farklı şehirlerde ziyaretlerde bulunduk. Dün kucaklaştığımız duygusal anlar yaşadığımız ailelerin en büyük şikayeti şu. Burada yargılanması gerekenlerin bir kısmı yargılanıyor.
Ama ilk raporda ikinci raporda yargılanması yargılansın denilen savcının yargılanmalıdır dedikleri yok. Kim yok? Turizm ve Kültür Bakanlığı oradan oraya teftişe gidenler, onları görevlendirenler yok. Diğer taraftan denetim yapması gerekenler iş güvenliği açısından orada yoklar. Çünkü ilgili bakanlar Çalışma Bakanı ve Turizm Bakanı personellerinin yargılanmasına izin verecek imzayı atmadılar.
Esas sorumlu olan Turizm Bakanlığı personele dokunma diyor. Çünkü biliyor ki bu iş çorap söküğü gibidir ucunu verirsen çeke çeke tamamını sökerler ucu sana gelir.
O Turizm Bakanı bu insanların yüreği yanıyorken 36 bebek ve çocuk kömür parçaları halinde ailelerine teslim edilmişken ilk elden sorumlu kendisi ve bakanlığıyken 50 metrelik yatıyla Ege adalarını geze geze gitti.
Dün 50 metrelik yatını 5 yıldızlı otelinin önüne demirledi. Orada sefa sürüyor tatil yapıyor. Acılı analar, babalar, eşler, dedeler, 8 evladını elleriyle toprağa vermiş evladı, gelini torunları. 5 evladını elleriyle toprağa vermiş dedeler nineler orada gözyaşı döküyorlar.
Ağlamaktan konuşamıyorlar. Bu ülkeyi bu hale getirene o Turizm Bakanı'nı oraya atayana istifa etmediği halde orada tutana o Turizm Bakanı'na hala çanak tutanlara yazıklar olsun. Allahlarından bulsunlar.
Çorlu tren faciasının 7. yıl dönümü...
Bugün Çorlu tren kazasının 7. yıl dönümü. Biraz önce Oğuz Arda Sel'in annesi Mısra Hanım'ı Mısra Öz'ü anladım aradım.
Evladımın ve evlatlarımızın, ailelerimizin katilleri Ulaştırma Bakanı'nın, AK Parti'nin sorgulatmadığı adalete teslim etmedikleridir. Onlar yargılanana kadar gözümüze uyku girmeyecektir diyor. Karşımızda yoksulu görmeyen garibanı sevmeyen zenginler için çalışan ve zengin seven bir iktidar var.
"Zengini seviyorlar, işçiyi sevmiyorlar"
Zengini seviyorlar dedim. İşçiyi, emekliyi malum sevmiyorlar. Emekli maaşına 2400 lira zam yaptılar. En düşük emekli maaşı 16.881lira yani bundan sonra yıl sonuna kadar emekliler 16.000 lira alarak geçinmeye çalışacaklar.
AK Parti geldiğinde en düşük emekli maaşı 8 çeyrek altın alıyordu arkadaşlar. Bugün en düşük emekli maaşı 2,5 çeyrek altın alıyor. AK Parti geldiğinde en asgari ücret 7 çeyrek altın alıyordu. Bugün asgari ücret 3 çeyrek altın alıyor.
"Milletin sesini duymayanı tatile göndermiyoruz"
Geçen hafta detaylı anlattım. Küçük esnafa asgari ücrete zam yükünün 6500 lirasını direkt sırtından alan yine tekstil ve hazır giyim iş kolunda çalışan sayısına bakmaksızın 6500 lira destek yapan ve çayın taşıyla çayın kuşunu vuran gerçi kimse kuşu vurmasın da çayın taşıyla çayın kuşunu vuran sosyal güvenlik prim gelirlerinin artışını esnafa ve hazır giyim sektörüne zor durumdaki tekstilciye başta sonra da tüm asgari ücret çalıştıranlara yansıtan doğru bir teklifimiz var.
Devlete 1 kuruş maliyeti olmayan bir teklifimiz var ama bu teklifleri görmezden gelip, bunları görmezden gelip "tatile gitmek isteyenler 17'sinde denizdeyiz abi" diye birbirine müjde veren AK Partililer var. Milletin yarası kanıyor. Meclis yaraya merhem olmak içindir. Yarayı iyileştirmek içindir. Böyle ifadelerle yaraya tuz basmak için değildir. Milletin yarasına tuz basıp kendi bedenini tuzlu suya koşturmaya çalışanlara asla izin vermiyoruz. Onlara bu önümüzdeki meclis takvimini grubumuz dar edecek. Milletin sesini duymayanı tatile göndermiyoruz.
Yeni operasyonlara tepki
Neden bu halde olduğumuzu bir anlayalım. Bir kez daha tekrar edelim. 19 Mart'ta bu milletin geleceğine bir darbe yaptılar. Hiç şüphe yok ki darbeler iktidara yapılır. Bunlar da iktidara yaptı. Yerde iktidar olanlara ve gelecek seçimden sonra iktidar olacaklara, geleceğin Cumhurbaşkanına milletimiz takdir ederse Cumhurbaşkanı adayımıza darbe yaptılar.
Gelecekte bu ülkeyi yönetecek olan Cumhuriyet Halk Partisi'ne darbe yaptılar. Sandığın gücüne, demokratik siyasete karşı savaş açtılar. Milletin desteğini alamadıkları için devleti milletin karşısına diktiler. Milletin rızası olmadan baskıyla ayakta durabileceklerini ve bu baskıyla iktidarlarını koruyabileceklerini iddia ediyorlar.
Biz de buna karşı meydan meydan direnerek bu darbeye karşı önce Saraçhane'de başlayan, sonra her hafta sonu bir Anadolu iline yayılan, Anadolu'dan büyük destek gören bir mücadeleyi sürdürüyoruz. Daha bunun utancı sürerken 5 Temmuz günü yeni bir utancı bu millete yaşattılar.
"Zeydan Karalar'a Adanalılar Adana gibi başkan diyor"
Bu sefer üç belediye başkanımızı Adana Belediye Başkanımız Zeydan Karalar'ı, Adıyaman Belediye Başkanımız Abdurrahman Tutdere'yi, Antalya Belediye Başkanımız Muhittin Böcek'i şafak operasyonlarıyla gözaltına aldılar. Zeydan Karalar'ın evine gittiler. Hoca hanım kapıyı açtı. Zeydan Başkan yok. Nerede Zeydan Başkan? Gebze'ye ablasına gitti. Adresi Zeydan Başkan'ın eşinden aldılar. Telefonu Zeydan Başkan'a açtılar. Gebze'ye gittiler. Gebze'den gözaltı aldılar. Kaçacak olsa adresi söylemez, nereden bulacaksın Gebze'yi. Ama yine de bir telefonla ifadeye gitmesi gerekenleri, bu milletin anla şanla seçtiklerini, güvenip bu şehrin emini sensin dediklerini itibarsızlaştırarak, koluna polis sokarak gazeteci bir şey soruyor, tutup çevirerek kötü muameleyle, hiç hak etmedikleri bir muameleyle gözaltına aldılar.
O Zeydan Karalar'a Adanalılar Adana gibi başkan diyor. Adana'da her partiden insan Zeydan Karalar'a her seçimde daha yüksek oy veriyor.
"Tutdere bu sıralarda oturuyor olsa bir aylık maaşı istenen paranın 7 katı"
Bütün Adıyaman Türküyle Kürt'üyle istiyor diye, AK Partilisi MHP'lisi doğru isim Abdurrahman dedi diye aday yaptık. Rekor kırdı Adıyaman'ı aldı.
Bütün Türkiye o gece şaştı. Biz görmüştük sonrasında Adıyaman'da Abdurrahman'a yönelen büyük desteği. Şimdi o Abdurrahman'ı almışlar içeri koymuşlar. O Aziz İhsan Aktaş denen herkesi suçlayan palavracı var ya.
Tutmuş diyor ki "Eskiden AK Parti Adıyaman Belediyesi ile çalışıyordu. Geldim hak edişlerim vardı. Abdurrahman anlaşma sözleşme yapmamış, bırakmış. AK Parti'den gelen parayı alacağım." Gittim Abdurrahman'a yalan ispatlayamıyor ne HTS ne baz ne bilmem ne. Beni bir filancaya yolladı. Filancaya gittim. 24.000 lira rüşvet istediler."
Bir asgari ücret. Abdurrahman Tutdere burada bu sıralarda oturuyor olsa bir aylık maaşı istenen paranın 7 katı. Burayı bıraktı gitti oraya küçücük bir il belediyesine. 24.000 lira rüşvet istediler. Verince karşılığını aldım. Güya o para da bir lokantanın hesabı kapatılmış. Diyorum ne bu? Depremzedelerin konteynerde kalanların yemek kalmayınca, yemek dökülünce, yetmeyince gösterilen lokantalardan biri muhakkak. Odur diye tahmin ediliyor. Tut ki biri gelmiş belediyeden bir şey istiyor. Şu lokantadaki hesabı kapat. Depremzedenin boğazından geçen parayı ödettirmişler. En iyi ihtimal bu görülüyor. Bundan almış Abdurrahman'ı şimdi tutuklamak istiyor. Bugün işte İstanbul'da adliyede tutuyor. Ve şu kadarını söyleyeyim. Abdurrahman bir ihale vermemiş. Kendinden önceki AK Partili vermiş.
Bir haftalık Türkiye fotoğrafı
Bir haftalık Türkiye fotoğrafı gösteriyorum. Bu bir haftada halkın rekor oylarla seçtiği belediye başkanları gözaltına alındı. Sadece tweet'te anlaşılan ki artık rejimin bir bağımsız yargı olduğuna milleti inandırma ikna etme derdi kalmadı.
AK Parti'yi yenme suçu diye bir suç var. AK Parti'yi yenenleri içeri atıyorlar diye tweet atan gazeteci Timur Soykan'ı aldılar. 4 gün zulmettiler.
Yurt dışına çıkış yasağı, adli kontrolle ona ve bütün gazetecilere bundan sonra öyle tweet atarken iki kere düşüneceksin dediler. Ayşe Barım duruyor.
Türkiye'nin bütün ödüllü sanatçıları dün menajerlerinin yanındaydılar. Ayşe Barım buraya neden geldim anlamıyorum diyordu bundan 3-4 ay önce. Duruşması nihayet duruşmayla çıkacaksın diyorlardı. 3-4 ay sonraya kadar daha hapis yatacaksın dediler.
Türkiye'nin ödüllü bu sinema oyuncularını, dizi oyuncularını dün hepsini birden Çağlayan Adliyesi'ne götürdüler ve üzerek ağlatarak geri döndürdüler. Bu arkadaşlar ödül alıyorlar gittikleri her yerde. Geçen hafta da ödül aldı. Bakın. Yoksullukta Avrupa'da birinci sıradayız. Gıda enflasyonunda dünyada birinci sıradayız. Bakın altın madalyalar. Ya bunlarla övünülür mü? Övüneceksen sen hukukun üstünlüğünle övün diyeceksiniz. Hukukun üstünlüğünde dünyada 117. sıradayız. İşte size bir haftalık Türkiye fotoğrafı. Eserinden övünebilirsin AKP. Bu senin eserin.
Denizli'de yolsuzluk iddiası: "Her gün 3 günde bir bir çuval para alıyorlardı buradan"
AK Parti Denizli Belediyesi'ni geçen yıl biz kazandık. Tabii şeyi hatırlayacaksınız. 2019-24 arası İstanbul Büyükşehir kendinden önceki döneme ait tam 37 büyük yolsuzluk dosyası.
Burada anlattım. Yeşil alanı İBB'deki AK Partili Büyükşehir Belediye Meclis üyesi yeşil alan para etmez yok pahasına satın alıyor.
O yeşil alana bilmem kaç kat ruhsat veriyorlar. 40 katına belediyeye geri satıyor. Böyle işler var. Süleyman Soylu gitti onlara e koydu.
Halen duruyor. İçişleri Bakanlığı'nda duruyor. Ne Süleyman Soylu ne bu İçişleri Bakanı o konuda gereğini yapmadı. Ankara Büyükşehir 97 yolsuzluk dosyasını çıkardı.
Aldılar işlem yapmıyorlar. Melih Gökçek'e ait neler neler var hepinizin bildiği. Şimdi bugüne kadar bilinmeyen CHP'de bir kör kuruş bulamayanların aradığını bakın şimdi nereden çıkacak.
Denizli Büyükşehir'de Beltaş diye bir firma var AK Parti dönemi. Bağbaşı yaylasına teleferik işletiyor. Genel Müdür çalışanlara talimat veriyor. Bütün hepsinin tutanağı var. Genel Müdürün talimatıyla yaptık. Nakit ödeyenlerin nakit ödemelerin üçte birine fiş kesin üçte ikisine fiş kesmeyin kasaya değil kenara ayırın.
O parayı bana teslim edeceksiniz. Denizli Büyükşehir'de her gün üçte biri fişli, üçte ikisi fişsiz teleferikten bir çuval dolunca çuvalla Genel Müdüre para gidiyor. Tahsilatı yapan, parayı taşıyan, teslim eden belli, alan belli.
Bu konuda seçimi 31 Mart'ta CHP kazanınca 1 Nisan'da bilgisayarın hard diskini de görüntü kayıtlarını siliyorlar.
Ama personel bunu itiraf ediyor. Diyor ki böyle böyle yaptılar başımız derde girer gelip hard diski de söktüler.
Her gün 3 günde bir bir çuval para alıyorlardı buradan. Bizimkiler hard diski kurtarmaya yolluyor geliyor ve hard diskten tam 25 milyon liralık paranın çuvalla Beltaş'ın genel müdürüne teslim edildiği döküm olarak var.
Bu Beltaş ayrıca 30 tesiste restoran, kafe, büfe, kayak merkezi işletiyor. Orada çalışanlara yapılan sorguda da bazılarında benzer uygulananın paranın nakitin devir hızının yüksek olduğu yerlerde yapıldığı ortaya çıkıyor ve o kayıtlarla birlikte 95 milyon TL çuvallarla AK Parti'nin genel müdürüne Beltaş Genel Müdürüne teslim edilmiş.
Dosya hazırlanıyor Denizli Başsavcılığı'na veriliyor. Bir yıldır tık yok arkadaşlar. Bir yıldır tık yok. Bir kör kuruş bir kuruş para bulsalar Ekrem Başkan'ın babasının yazlığının bahçesini kazıyor ya. Para bulacağım diye. Bir kuruş para yok. Bir tek ispat yok. Bütün arkadaşım Türkiye'de 25 milyon seçmenin oyu ya tutuklu ya kayyumda 95 milyon çuvalla parayı götürmüşler yapan AK Parti diye. Buradan Adalet Bakanı'na sesleniyorum. Buradan Erdoğan'a sesleniyorum. Denizli'de Beltaş dosyası orada dururken halen daha o koltuklarınızda pişkin pişkin oturmaya devam mı edeceksiniz?
"Özgür başkana söyle sigarayı da bıraktım, AK Parti'yi de bıraktım. Kötü bir alışkanlığım kalmadı"
Genel başkan olmadan önce çokça bindiğim bir taksici vardı.
Bir taksi durağı vardı. Oradan çağırıyoruz. Bir abi geliyor. Ankara'nın taksicileri meşhur. Şikayet de ediyordu AK Parti'den daha doğrusu Başkan yine mazota zam geldi. ÖTV çok. Yok şu şöyle fazla, bu böyle fazla geçinemiyoruz. Kime oy veriyorsun? Diyordu ki vallahi biz AK Parti'ye veriyoruz. Dedim ki niye? Bir gün dedi ki alışkanlık. Dedim ki bu nasıl alışkanlık? Çıkardı sigara bunun gibi dedi. Kötü bir alışkanlık. Zararlı bir alışkanlık. İlk başta diyor ki her bindiğimde geliştiriyor. Abi diyor bu AK Parti diyor sigara gibi ya diyor. Başkan diyor. Önce keyif alıyorsun diyor. Sonra alışıyorsun. Sonra zararı oluyor ama diyor bile bile zarar görüyorsun.
Geçen gün bir arkadaşla onun taksiye binince Özgür başkanı göremiyorum artık. Korumalar var, arabalar var. Geliyor geçiyor uğramıyor diye bir sitem de yollamış. Bir de selam yollamış. Demiş ki "Özgür başkana söyle sigarayı da bıraktım, AK Parti'yi de bıraktım. Kötü bir alışkanlığım kalmadı." Ben sağlıkçı olarak devamlı uğraşıyordum onunla. Bu iki kötü alışkanlıktan kurtul diye. Sayesinde demiş. İki kötü alışkanlıktan sigaradan da kurtuldum. AK Parti'den de kurtuldum. Artık çok daha rahat nefes alıyorum." demiş. Çok daha rahat nefes alıyorum. Rahat nefes almak için 23 yıl önce Erdemliler Hareketi diye kurulan vaktiyle mağduriyetlerinden dem vuran yoksulun garibanın sesini duyduğunu söyleyen, sorununu çözeceğini söyleyen yolsuzluğu bitireceğini, yoksulluğu bitireceğini söyleyen, yasakları bitireceğini söyleyen Türkiye'yi yasağa herkesi yoksulluğa ve burasına kadar yolsuzluğa bulaştıran AK Parti kurulduğu gün kendisine AKP Adalet ve Kalkınma Partisi demişti.
Bugün geldikleri yerle bakışlarıyla sıcak salonlardan yazın klimalı salonlardan çıkmayıp halkın içine karışmayışıyla gazeteciye, aydına, muhalife kurdukları dille üstten bakışla artık Adalet ve Kalkınma Partisi değil aşırı kibrin partisidir bunlar.
Aşırı kibrin partisinden en zararlı alışkanlıktan bütün milletimizi kurtulmaya davet ediyorum. Tabii seçmenler bir yana onlar sürüne dursun bu AK Parti'nin yöneticileri üst düzey bürokratları ve şımarttıkları gayet keyfe düşkün, gayet lüks içinde.
O belgeyi paylaştı
Daha 35 yaşındayken İstanbul'da şımarttıkları bir seyyar giyotin kendinden kıdemli hakimler mütevazı makam araçlarına biniyorken ona İBB'den en lüks makam aracı. Bir tanesi Numan Kurtulmuş'a. O zaman kendisi AK Parti Genel Başkanvekili ki tövbeler olsun Numan Bey açıklasın. Binmedim o araca diye binmiş. Yapmamak lazım. İstanbul Büyükşehir niye AK Parti'ye araç veriyor? Ama dünya kadar aracı AK Parti'ye vermiş. Numan Bey de İBB'den geldiğini bilerek ya da bilmeyerek o en lüks araca binmiş. Bir tane de seyyar giyotine vermişler. Belediyeler adliyelere araç veriyor. Servis veriyoruz, minibüs veriyoruz. Makam aracı veriyorlar.
Devletin işi. İmkan yok diyorlar, adalet aksıyor diyorlar, veriliyor. Ama AK Parti Genel Başkan Vekilliğine tahsis edilecek kadar lüksü seyyar giyotine vermişler. Bu arkadaş şımarmış. Gün olmuş 87 yıllık maaşıyla satın alamayacağı lüks yatları gezmiş.
Alıcı gözüyle incelemiş, pazarlık etmiş, fiyat sormuş, öyle yapmış, böyle yapmış. Ve hiçbir savcının bugüne kadar oturmadığı birçoğu normal lojmanlarda oturuyor hepsi. Bu göreve gitmeden tadilatı başlamış, öyle diyorlar.
Öyle tabii gidince başlasa oturamaz hemen. Öyle bir tadilat yapmışlar ki bunu bakan yardımcılığı görevinden yani siyasi bir görevden Anayasa'ya aykırı bir şekilde İstanbul'a başsavcı atayacaklar. Normalde bu görevin, bu atamanın kabul edilmemesi lazım. Gidince yap dedikleri işleri kimse yapamaz. O zaman demek ki belli şartları var.
O şartlar yerine gelmiş. Boğaziçi ön görünümde vatandaşın böyle çivi çakamayacağı yere inanılmaz tadilatlarla Boğaz manzaralı bir villa hazırlanmış beyefendiye. Normal devletin ödediğinin çok üstünde yani bir lojman tadilatı nedir?
O lojman tadilatının çok üzerinde olmayacak paralar harcanmış. En masumu hadi tehlikeli işler yapıyor. E güvenlikli siteler var savcıların oturduğu git orada otur. Bütün savcıları devlet nasıl koruyor? Seni de korusun. Kalın kurşun geçirmez camlar projede olmayan yüzme havuzları mütemelatlar imara aykırı dünya kadar onu yapalım, bunu yapalım.
Vallahi orada çalışan üç tane işçinin kendilerine aileden birinin nasıl zulmettiği, neler istediği, neler neler yaptığı, ne kadar lüks olduğunu bizzat dinledim.
Günü gelince bu millete de dinleteceğim. Ama kanıt bulamam sanıyorlardı. Vallahi kanıtını bulursam göstereceğim dedim. Şurada kapattığım yer hani terörle mücadele eden kamu görevlisinin adresini açık etme gibi bir suç işleyecek halim yok.

Adresi kapattım. Ama herkes biliyor ki adına savcılık binası restorasyonu demişler işin. Restorasyona kendisi gelmeden önce başlamışlar, bitirmişler, teslim etmişler. Bedeli sonradan çok farklı ödemeler de var ama bedeli 40.504.000 TL tadilat bedeli. Tadilat bedeli. Bu para bugünkü kurla 56 milyon TL. Ben emekli öğretmen çocuğuyum. 30 yıllık, 30 yıllık emekli öğretmen 30 yıl çalışınca 1.800.000 TL 30 yıllık emeğine karşılık emekli ikramiyesi alıyor.
Birisi oturacak diye satın alma değil. Sırf tadilatına 56 tane emekli öğretmenin 30'ar yıl sabah kalk yüzünü yıka, tıraş ol, kahvaltını yap, kravatı tak, okula git. 8 saat ders anlat, tebeşir tozu yut, dön eve gel. File yarım dolu. Çocukların durumu ortada. 30 sene böyle 56 öğretmenin emeğini İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının keyfine ödeyenlere burnunuzdan fitil fitil çıksın inşallah. Burnunuzdan.
"Oğlum sert kayaya çarptın demiştik"
Lüksü sevenlere soruyorum. Aileden birinin kredi kartını Vanlı bir iş adamı borçlarınızı Vanlı bir iş adamı azad ediyor mu?
Vanlı bir iş adamı bir bankanın gişesinden hesabınıza kredi kartınıza nakit yatırıyor mu? O hesapları hep o Vanlı iş adamı kapadı mı? Kapatı.
Biliyor muyum? Biliyorum. İspatlar mıyım? Onu da çok yakında görürsün. Ne demiştik arkadaşlar? Ne demiştik? Zulmetme. Sırça evde oturuyorsan dönüp de suçsuz komşuna taş atma. Ne demiştim arkadaşlar?
Oğlum sert kayaya çarptın demiştik. Sert kayaya çarptın, sert kayaya. Bundan sonraki adımda bundan sonraki her hukuksuz adımda Üsküdar'daki Üsküdar'daki lüks yapıdan alınan evi. Bundan sonraki bir sonraki adımda Tuzla taraflarda Anadolu Yakasında Tuzla taraflardaki o yazlık evi her birini tane tane konuşmayan, gündeme getirmeyen, hesabını sormayan namerttir.
"Türkiye'deki bütün yelizlerden özür diliyorum"
Erdoğan'ın şoförlüğünden milletvekilliğine kadar yükselen biri var. Yeliz. Bu Yeliz'i bilmeyen olur. Bu Ahmet Hamdi Çamlı diye bir organizma var. Böyle insana benziyor mu organizma? Bu bu organizma mecliste bu tek adam rejimi gelirken bunlar vura kıra rejimi değiştirmeye çalışırken muhalefet partileri direnirken o büyük mücadele günlerinde birisi abuk subuk bir yayın yapıyor.
Kullanıcının adı Yeliz. Rezil rezil yorumlar muhalefet milletvekillerine bir sürü hakaretler, bir sürü rezillikler. Sonra bu beceriksiz ekrana bir basıyor. Kamera bir dönüyor.
O iğrenç bıyıklarıyla karşınızda Ahmet Hamdi Çamlı. Yeliz. Yeliz. Yeliz. Türkiye'deki bütün yelizlerden özür diliyorum. Türkiye'deki bütün yelizlerden özür diliyorum. Türkiye'deki Yelizleri görünce Yeliz ama bunu görünce Yeliz diyor insan. 1923'e kanlı darbe demiş. Yeni bir devlet kurmaktan bahsediyor. Bu alçaklığı tabii cehaletle falan açıklayamayız.
Artık Atatürk'ün gençliğe hitabesinde dediği gibi gaflet ve delaletin ölçüsü ötesinde bir ihanet çizgisindedir kendisi. Sayın Erdoğan'ın bu hadsizliği kınamasını bekledik, kınamadı.
Bahçeli'ye yanıt
Bugün Sayın Bahçeli önemli bir grup konuşması yaptı. Darbenin üzerinden 111 gün geçmişken biraz önce söylediğim gibi hiçbir şey ispat edilememişken masumiyet karinesi yok sayılıyorken halen daha iddianame yazılmamışken yaşadıklarımız nasıl ekonomiyi kötü etkiliyorken hep biz bunları konuştuk. Hatta bu kürsüde dedim ki iç barışı bozan budur. İç cepheyi güçsüzleştiren budur. Hem iç cephe güçlüyüz olsun diyeceksiniz hem de tutuklama yapacaksınız keyfi operasyonlar yapacaksınız. İddianameleri düzenlemeyeceksiniz. Bugün Sayın Bahçeli konuşmasında masumiyet karinesine dikkat çekti. İddianamenin bir an önce yazılmasını talep etti ve her zaman söylediğim davaların TRT'den canlı yayınlanma talebimi doğru bulduğunu ve desteklediğini söyledi. Ben de ben de buradan şunu söylüyorum. 3T demiştim görülüyor ki o 3T'ye geliyoruz. 3T birincisi terörsüz terörsüz ve demokratik Türkiye ikincisi tutuksuz yargılanma üçüncüsü TRT'den canlı yayın.
Sayın Bahçeli Birçok şey söylemiş. Türkiye'nin hem terörsüz Türkiye'ye ulaşma umuduyla hem iç cepheyi güçlendirme bir ve beraber olma etrafımızdaki şartları değerlendirdiğimizde Türkiye'nin kendisini güçlü kılma noktasında atılmış önemli bir adım olarak görüyorum.
Kendisi bunun dışındaki süreçlerde şöyle bir şey söylemiş. Özgür Bey demiş yollarda yürüyeceğim diyorsun. Yürüyebilirsin. Birkaç şiire de atıf yapmış. Sonra da demiş ki en sonunda ama ne o darbe mi yapacaksın.
Buradan bu soruyu ciddiyetle cevaplamak isterim. Sayın Bahçeli darbe falan yapmıyorum. Birisi darbe yapmaya kalktığında 15 Temmuz akşamı Özgür Özel ne yaptı nasıl o darbeye karşı çıktı ve nasıl pozisyon aldı en yakından siz biliyorsunuz.
Yaptığım şey 19 Mart darbesine karşı direnme hakkımı kullanıyorum. Toplumun direnme hakkını kullanmasını bunu da hep birlikte meydanlarda barışçıl bir şekilde göstermesini söylüyorum. Siz tutuksuz yargılama derseniz siz iddianameler yazılsın derseniz siz bu iftiralara verilecek namuslu insanların cevapları TRT ekranlarından Anadolu'da, Trakya'da duyulsun derseniz Cumhuriyet Halk Partisi'nin zaten asla darbe niyeti olmaz bu darbeye direnmek için gösterdiği enerjiyi yoksulluğu ortadan kaldırmak için işsizliği ortadan kaldırmak için Türkiye'de barışı tesis etmek için kardeşliği tesis etmek için yurt dışına gittiğimizde bu darbenin Türkiye'ye verdiği zararı değil Türkiye'nin meselelerini anlatmak için devretimizi tükettiğimizi daha önce olduğu gibi şimdi de görürsünüz.
Sayın Bahçeli'nin attığı adımı kıymetlendiriyorum. Bana söylenmiş bundan önceki sözler yapılmış değerlendirmeler MHP tarafından birtakım arkadaşlarımız hakkında masumiyet karinesini gözetmeyen nitelendirmelerin hepsinin üzerinde bir söz kurduğunu ve bunu doğru bir yerden yaptığını değerlendiriyorum. Bundan sonra biz üzerimize düşen adımları atmaya devam ederiz ama herkes şunu bilsin ki Cumhuriyet Halk Partisi AK Parti saldırganlığını bırakmadıkça yargı aparatlarıyla iftira, hakaret şantaj yöntemleriyle arkadaşlarımıza saldırmadıkça 25 milyon seçmenin seçtiklerini görevlerine iade edip onların yargı süreçlerinin adil bir şekilde geçmişte Erdoğan'ın yargılandığı gibi yargılanmalarını, tutuksuz yargılanmalarını sağlamadıkça Cumhuriyet Halk Partisi için sokaklarda bizimdir meydanlarda bizimdir.
Son söz madem öyle bir daha bir daha oturtup kaldırmayalım. Teşekkür ediyorum. Son söz AK Parti'nin hepsi öyle mi olacak, böyle mi olacak, darbe mi olacak, Mısır dedi, bilmem ne dedi. Ya siz unuttunuz ama Esma'yı biz unutmadık. Mısır'da, Mısır'da seçilmiş cumhurbaşkanına darbe yapıldı diye televizyondan bakıp Rabia'lar yapıp sonra o günün Genelkurmay Başkanı, bugünkü devlet başkanına el sıkmaya koşanlar size söylüyorum. Biz Mısır'daki meydanlara bakınca darbeyi görmeyiz. Mısır'daki meydanlara bakınca zulme direnen baskıya direnen şiddete direnen Mısırlıları görürüz. Darbeden yana olanların değil demokrasiden yana olanların tarafıdır Cumhuriyet Halk Partisi. Ve Erdoğan denen tek kişisi %29.2 oyla seni orada oturtmam. Bütün anketlerde kurulduğu gün gibi 31 Mart Pazar gibi Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye'nin 1. Partisi. Sadece Erdoğan'ın gördüğü bilinmez bir ankette AK Parti'ymiş 1. parti. O zaman Erdoğan'ın kalmadı derdi hodri meydan 2 Kasım'da getir bakalım seçimi hodri meydan hodri meydan.
Devam ediyor...
Kaynak:Haber Merkezi