TBMM'de "Türkiye'nin Sivil Anayasa Yolculuğu" toplantısı: Kurtulmuş konuştu
TBMM Tören Salonu'nda, Hukuki Araştırmalar Derneği tarafından yürütülen çalışmalarla ilgili "Türkiye'nin Sivil Anayasa Yolculuğu" konulu toplantı düzenlendi.
Toplantıda konuşan Numan Kurtulmuş, Hukuki Araştırmalar Derneği tarafından düzenlenen ve 7 bölgede çalışmaları yürütülen “Türkiye’nin Sivil Anayasa Yolculuğu” projesinin bugün burada kapanış toplantısının yapılacağını belirtti. Çalışmayı yürütenlere teşekkür eden Kurtulmuş, şubat ayında yedi bölgede yedi büyük toplantı yapıldığını kaydetti.
Türkiye’nin uzun yıllardır yeni anayasa, sivil anayasa konusunu tartıştığını belirten Kurtulmuş, bunun hem siyaset zemininde hem hukuk ve akademi camiasında çok yoğun tartışmaların konusu olduğunu ifade etti.
“Neden yeni bir anayasa ihtiyaç duyulduğu konusunda birkaç konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum” diyen Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çok yeni bir dönemin başlangıcındayız. Önümüzdeki dönem öyle görünüyor ki dünyada çok sert rüzgarların estiği, hatta rüzgarın nereden hangi sertlikle eseceğinin belli olmayacağı bir döneme giriyoruz. Bu anlamda hem ekonomi dünyasındaki değişimler hem küresel siyasetin dinamiklerinin A'dan Z'ye değişmesi hem toplumsal yapının ve teknolojinin özellikle çok güçlü bir şekilde değişim sürecinin içerisine girmesi özellikle bizim gibi dünyadaki bütün değişim rüzgarlarının en sert şekilde estiği, bütün büyük güçlerin en sert şekilde mücadele ettiği bir coğrafyanın merkezinde olan ülke için çok daha dikkatli olunması gereken bir döneme işaret ediyor. Yani bu yeni dönemin şartları içerisinde her gün nerede, hangi gelişmelerin olacağının bilinmediği, sadece savaşlarla çatışmaların değil, köklü toplumsal değişmelerin de nereye evrileceğinin önceden tahmin edilemediği bir dönemde bu coğrafyada ayaklarımızı çok güçlü şekilde yere basmak zorundayız. Türkiye'de bu coğrafyada güçlü olmaktan başka bir yol yok.
Her zaman ifade ettiğimiz gibi güç sadece fiziki güçten ibaret değildir. Sadece askeri güç, sadece ekonomik güç, sadece para gücü, maddi güç, finansal güçten ibaret değildir ya da teknolojide üstün olmaktan ibaret değildir. Güncel olarak gördüğümüz birçok örnekte bile sadece gücün maddi güçten ibaret olmadığı bize her gün defaatle yeniden yeniden öğretiliyor. Dolayısıyla bizim gibi ülkelerde güçlü olmanın esas unsuru millet ve devlet olarak güçlü olmak, millet devlet bütünleşmesini sağlamak ve topyekun hep birlikte güçlü şekilde geleceğe yürümekten geçiyor.
"Anayasayı bir hukuk metni olarak görmek değil"
Onun için diyoruz ki güçlü Türkiye'nin en önemli meselelerinden birisi toplumsal birlik, beraberlik, bütünleşme ve özellikle devlet ve milletin kaynaşmasıdır. Çok şükür bu konularda iyi, güçlü adımlar atıyoruz. Ama bunun nihayetinde çok güçlü bir şekilde yürüyebilmesinin temel unsurlarından birisinin de yeni bir anayasa olduğu, yeni bir anayasa ihtiyacı olduğu hiç şüphesizdir. Bu çerçevede yeni anayasayı bir hukuk metni olarak görmek asla doğru değildir. ‘En iyi hukuk metnini kim hazırladı’ yarışı değildir yeni bir anayasa yapmak. Bu salonda bulunan herhangi iki-üç arkadaşımızı bir odaya koysak akşama kadar gayet güzel bir anayasa hazırlayabilirler. Marifet bir hukuk metni hazırlamak değil, marifet milleti birleştirecek, bütünleştirecek bir toplumsal anlayışı ortaya koyabilmektir. Bu anlamda yeni, yepyeni, çağın gereklerine uyan, milletin talep ve beklentilerini karşılayan yeni bir toplumsal sözleşmeyi ortaya koyabilmektir."
Sözlerini "Bunun için Türkiye'mizde vakit gerçekten tam bu vakittir. Birliğimizi, dirliğimizi korumak, Türkiye'nin daha güçlü şekilde ileriye doğru yürümesini sağlayabilmek için ümit ediyoruz yeni bir anayasa yapmak, yeni bir toplumsal sözleşmeyi gerçekleştirmek mümkün olur" diye sürdüren Kurtulmuş, anayasanın aslında toplum için bir orkestra olduğunu kaydetti.
Kurtulmuş, konuşmasına şöyle devam etti:
"Aslında anayasada, büyük bir orkestrayı düşünün, orkestranın içerisinde her türlü enstrüman vardır, her enstrümanın da sesi, tınısı ayrıdır. Marifet bir orkestra şefinin o orkestrada bu kadar farklı tınılardan, seslerden aynı güfteden aynı şarkıyı ortaya çıkarması, aynı ezgiyi ortaya çıkarmasıdır. İşte anayasanın, orkestranın orkestra şefi neyse, bizim gibi büyük milletler için de anayasada aynı şekilde toplumsal manada bir orkestra şefidir. Herkesin kendi sesi kendine, herkesin kendi tınısı kendine. Ama hepimizin aynı besteyi dillendirdiğimiz, hepimizin aynı besteyi söylediğimiz, aynı hedeflere yürüdüğümüz bir Türkiye'nin en önemli meselelerinden birisi yeni sivil bir anayasadır. Onun için bu meseleyi önemsemek zorundayız. Bu mesele herhangi bir siyasi partinin, herhangi bir siyasi şahsiyetin tek başına kendi meselesi olamaz. Bu mesele 86 milyon Türkiye'nin ortak meselesidir. Bu mesele partiler üstü, siyaset üstü bir meseledir. Bir millet sözleşmesidir. Hatta açık söyleyeyim, bugünün 86 milyonunun da meselesi değildir. Yeni ve sivil bir anayasa Türk milletinin gelecek nesillerini kurtaracak, gelecek nesillerini güçlü kılacak yeni bir sözleşmedir, yeni bir yol haritasıdır. Onun için bunu büyük bir titizlikle, hiçbir şekilde siyasal hesaplaşma alanı haline çevirmeden güçlü bir şekilde sürdürmek ve sonuç almak zorundayız."
Türkiye'nin fevkalade güçlü bir anayasacılık müktesebatı, çok ciddi anayasa tecrübesi olduğunu söyleyen Kurtulmuş, "Bunu hem siyaset için hem hukuk camiası hem bilim dünyası için söylüyorum ama maalesef şu andaki anayasamız, Türkiye'nin milletimizin talep ve beklentilerinin çok gerisinde. Bu gömlek millete uygun olmayan son derece dar bir gömlek şeklindedir" dedi.
"Yeni anayasanın dört temel özelliği olmalı: sivil, demokrat, katılımcı ve özgürlükçü"
Yeni anayasanın temel nitelikleri üzerinde uzlaşmak ve bu uzlaşma üzerinden yeni anayasayla ilgili de yöntemleri belirleyerek çalışmalar yapmak gerektiğini vurgulayan Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hiç şüphesiz herkes farklı örnekler, özellikler söyleyebilir ama herhalde hepimizin ittifak halinde olacağımız, yeni anayasanın dört temel özelliği olmak zorundadır. Bunlardan birisi sivil olmasıdır. Sivil olmaktan kasıt, sadece üniformasızlar tarafından yazılması, yani sivil vatandaşlar tarafından değil, aynı şekilde anayasanın oluşma sürecinin de sivil bir mantıkla ve katılımcı bir üslupla olmasıdır. Onun için diyoruz ki bu süreçte herkesin söyleyeceği söz çok kıymetlidir. Üniversitelerimizin, sivil toplum kuruluşlarımızın gerçekten güçlü bir şekilde bu sürece katkı vermesini temenni ediyorum. Sivil olma vasfının yanı sıra mutlaka demokrat bir anayasa olmalıdır. Dolayısıyla öncelikle demokrat zihniyetin ortaya konulabilmesi için darbeci, vesayetçi, seçkinci anlayışla anayasa yazma alışkanlığını artık ilanihaye terk etmemiz lazım. Anayasa yapmak anayasa profesörlerinin işi değildir. Anayasayı yapmak sadece yasama meclisinin işi de değildir."
Yeni anayasanın özgürlükçü olması gerektiğini de vurgulayan Kurtulmuş, şöyle konuştu:
"Bir başka temel özelliği ise anayasa katılımcı, kapsayıcı, kuşatıcı bir anlayış olmalıdır. Anayasa bir zümrenin, bir sınıfın ifade ettiği gibi bir partinin anayasası değil anayasa milletin bütün kesimlerinin farklılıklarıyla benimsediği bir anayasa olmalıdır. Bu anlamda ne yazık ki mevcut anayasamız, bu dört temel özellikler bakımından ciddi sıkıntılarının, ciddi eksikliklerinin olduğunu üzülerek ifade etmek istiyorum. Şimdi geldiğimiz noktada Türkiye'nin bu kadar büyük anayasacılık müktesebatı varken, önümüze bakmak ve ileriye doğru hazırlık yapmak zorundayız.
Siyasi ve fikri birikim, geçmişle kavga etmeyi değil, geçmişten ders çıkararak daha güçlü bir gelecek kurmayı mümkün kılar, bunu gerektirir. Dolayısıyla darbelerin Türkiye'ye ne kadar büyük zarar verdiğini hepimiz biliyoruz. Darbecilerin nasıl anayasada hangi maddeleri isteyerek, emrederek, anayasayı o sözde hocalara yazdırdıklarını da biliyoruz. Ama sonuçta bu, Türkiye'nin geçmişte kalan son derece karanlık birikimidir. Şimdi bundan kurtulmak lazımdır. Aynı hataya bir daha düşmemeliyiz. Bir daha anayasayı bir sınıfın, bir zümrenin, seçkinci bir grubun istekleri çerçevesinde değil 86 milyonun tamamının istekleri çerçevesinde katılımcı, özgürlükçü bir şekilde yapmak üzerimize düşen en temel sorumluluklardan birisidir. Bunun için diyoruz ki usul esasa mukaddemdir. Yani neyi yaptığınız önemli ama neyi hangi usulle yaptığınız daha önemlidir. Burada onun için son derece titiz bir süreci yürütmek, toplumda var olan talebi birtakım kısır tartışmaların gündemi olmanın uzağında, Türkiye'nin geleceğinin ana maddelerinden birisi olarak ele almak, önümüzdeki zaman diliminde çok daha zorlaşacak küresel ve bölgesel şartlar çerçevesinde Türkiye'nin güçlü bir şekilde yoluna devam etmesinin en önemli araçlarından birisi olarak görmek bizim de vazifemiz olmalıdır."
"Dili açık, ve anlaşılır olmalıdır"
Yeni yapılacak anayasanın dilinin de önemli olduğunu ifade eden Kurtulmuş, şunları söyledi:
Mevcut anayasayla ilgili çeşitli tahliller yapılabilir. Anayasa dili bakımından eleştirilebilir. Her birimiz anayasayı okuduğumuzda bu kadar çok anayasaya da aşina olmamıza rağmen hala birtakım anlam düşüklükleri, hatta anlamakta zorluk çektiğimiz bazı noktalarının olduğunu da biliyoruz. Dolayısıyla anayasanın dilinden, önce ruhundan başlayalım. Ruhundan diline kadar tamamının bu anlamda yeni bir sivil perspektifle ele alınması katılımcı bir üslupla gerçekleştirilmesi şarttır. Bu süreç halkın mutlaka bütün kesimlerinin işin içerisinde olacağı önemli bir süreç olmalıdır.
1982 Anayasası ilk yazıldığı zamanda bile dil bakımından ciddi sıkıntıları vardı. Dolayısıyla bunun da dilinin sarih, açık ve anlaşılır bir şekilde yazılması, toplumun en ümmi insanının bile ilk okuduğunda ne dediğini tamamıyla anladığı bir metin haline getirilmesi şarttır. Çünkü anayasa, hukuk profesörleri için ya da avukatlar, yargıçlar için değil anayasa halk için hazırlanmış bir metindir, halkın hazırladığı bir mutabakat metnidir. Bu çerçevede hiç şüphesiz postalların gölgesindeki Anayasa'dan kurtulmamız lazım. Ve öyle bir şekilde Türkiye'yi, sivil siyaset alanını bu anayasada garanti altına almamız gerekir ki, bir daha hiçbir kimsenin gece rüyasında bile darbe yaparak yeni bir anayasa yapacağını düşünemeyeceği bir Türkiye'yi bu anayasaya nakşetmek mecburiyetindeyiz.”
Kaynak:Haber Merkezi