Tweet Davası: Avukat Öztürk'ten çarpıcı açıklamalar

Tweet Davası: Avukat Öztürk'ten çarpıcı açıklamalar
CHP İstanbul İl Başkanlığı'na yönelik polis ablukası ve kayyum ataması sonrası 20 kişi hakkında açılan davada, avukat M. Atahan Öztürk önemli değerlendirmelerde bulundu.

Haber: Zuhal ÇİLOĞLAN- Kamera: Altuğ EKEN

(İSTANBUL) CHP İstanbul İl Başkanlığı'nın kayyum atanması ve polis ablukasına alınmasıyla ilgili X paylaşımlarına dayanan dava sürecinde, 20 kişinin avukatlarından M. Atahan Öztürk, iddianamedeki bir paragrafın "Soğuk Savaş" soruşturmasına ait belgeden kopyalandığını ANKA'ya aktardı. Öztürk, "İddianame, sürecin en önemli belgelerinden biridir... Buradaki en büyük sorun, dosyanın siyasi bir zeminde ilerlemesi, tutuklu kişilerin özgürlüklerinden yoksun bırakılması ve tüm bu süreçte ciddiyetsizliğin hâkim olmasıdır. Savcı, gerekçesini birkaç kelamla açıklamak yerine farklı iddianamelerden kopyala-yapıştır yapmış veya farklı bir kasıtla hareket etmiştir. İddianamede yer alan bu paragrafın unutulması, mahkeme tarafından iade edilmemesi ve üzerine tensip zaptı hazırlanması açıkça hukuka aykırıdır." ifadesini kullandı.

7 Eylül tarihinde 45. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin aldığı karar doğrultusunda, CHP İstanbul İl Başkanlığı çevik kuvvet tarafından ablukaya alınmıştı. O dönem yapılan bazı X paylaşımları sebebiyle 20 kişi hakkında "suç işlemeye alenen tahrik etme" suçlamasıyla soruşturma başlatıldı ve "suç işlemeye alenen tahrik etme" "halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik" suçundan iddianame hazırlandı. Gazeteci Fatoş Erdoğan, Sokak Kedisi adlı YouTube kanalının sahibi Ebru Oruç ve akademisyen Emrah Gülsunar gibi sanıklar arasında yer almakta. Diğer sanıklarla birlikte 6 aydan 5 yıla kadar hapis cezası talep edilen Fatoş Erdoğan'ın, haber için çektiği videolar ve kişilerin paylaşımları iddianamede suç delili olarak kaydedildi.

Davanın ilk duruşması 5 Kasım'da görülecek. Davada yer alan avukatlardan M. Atahan Öztürk, bu durumun toplu bir "tweet davası" olarak değerlendirilebileceğini belirtirken, şunları söyledi:

"20 kişinin birlikte yargılanmasına sebep olacak zemin hukuki değil, tamamen siyasidir"

"Buradaki problem, her ne kadar soruşturma aşamasında farklı gruplar içerisinde bir dosya oluşturmaya çalışılsa da, kişiler ve olaylar arasında fiilî veya fikrî bir bağlantı yoktur. Buna rağmen, şu anda 20 kişinin birlikte yargılanmasına sebep olacak zemin hukuki değil, tamamen siyasidir. Soruşturma aşamasında ayrı ayrı yürütülmesi gereken ve tweetler üzerinde yapılması gereken incelemeler yapılmamıştır. Esas sorun, iddianamede kişilerin birbirleriyle nasıl bir bağlantı içinde olduklarının ortaya konulmamasıdır."

Öztürk, iddianamede 20 kişiye yöneltilen suçlamaların tartışmalı olduğunu vurgulayarak, "Soruşturma aşamasında, gözaltı kararlarıyla birlikte maalesef hâlâ tutuklu bulunan üç kişi vardır. Bu üçüyle birlikte 20 kişiye çeşitli isnatlar yöneltilmiştir. Bu isnatlar arasında özellikle Türk Ceza Kanunu'nun 216. ve 218. maddeleri öne çıkmaktadır: "Halkı kin ve düşmanlığa tahrik" suçlaması. Her ne kadar iddianamede bu suça ilişkin bazı bölümler yer alsa da, tensip zaptında görüldüğü üzere "suç işlemeye alenen tahrik" olarak farklı bir nitelendirme yapılmıştır. Bu durum, soruşturmanın başta yürütüldüğü suç tipinden farklı bir isnadın tensip zaptında yer almasıyla birlikte, açıkça bir hukuksuzluk örneği teşkil etmektedir." ifadesini kullandı.

"Savcı, gerekçesini birkaç kelamla açıklamak yerine farklı iddianamelerden kopyala-yapıştır yapmış"

Ayrıca, iddianamede "Soğuk Savaş" iddianamesinden kopyalanmış bir paragraf bulunduğunu ifade eden Öztürk, bu konuyla ilgili şu sözleri kaydetti:

"Açıkçası bu, tutukluların da bulunduğu bir dosyada yapılan özensiz ve dikkate alınmadan yürütülmüş bir soruşturmanın göstergesidir. İddianame, sürecin en önemli belgelerinden biridir. Zira mahkeme, iddianameyle bağlı kalarak yargılama ve kovuşturma aşamasını yürütür.

Buradaki en büyük sorun, dosyanın siyasi bir zeminde ilerlemesi, tutuklu kişilerin özgürlüklerinden yoksun bırakılması ve tüm bu süreçte ciddiyetsizliğin hâkim olmasıdır. Savcı, gerekçesini birkaç kelamla açıklamak yerine farklı iddianamelerden kopyala-yapıştır yapmış veya farklı bir kasıtla hareket etmiştir.

İddianamede yer alan bu paragrafın unutulması, mahkeme tarafından iade edilmemesi ve üzerine tensip zaptı hazırlanması açıkça hukuka aykırıdır. Bu, özensiz ve gereği gibi yürütülmeyen soruşturmaların en açık örneklerinden biridir. Tutuklu kişilerin özgürlüklerinden mahrum bırakılma sebebi de hukuki değil, siyasidir."

"Açık kaynak araştırma raporları Hukuka aykırıdır"

İddianamedeki açık kaynak ayrıştırma raporlarına da dikkat çeken Öztürk, sözlerine şöyle devam etti:

"Bu raporlar özellikle İstanbul Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Amirliği tarafından hazırlanıyor. Ancak tekrar belirtmekte fayda var, bu raporlar hukuka aykırıdır. Bunun sebebi, kişilerin özgürlüklerinden bağımsız biçimde yürütülen soruşturmalarda bu tür raporların delil olarak kullanılmamasıdır. Açık kaynak raporlarında kişilerin X (Twitter) veya diğer sosyal medya hesapları incelenmekte ve bu incelemeler sonucunda tamamen siyasi nitelikli değerlendirmeler yapılmaktadır.

Biz bu raporlara itiraz ediyoruz. Anayasa Mahkemesi'nin bu konuda bir iptal kararı da mevcuttur. Kolluğun kendiliğinden, resen böyle bir inceleme yetkisi yoktur. Bu raporlar, insanların hedef gösterildiği ve siyasî zemine oturtulduğu açık hukuka aykırılıklardır.

Bu dosyada gördüğümüz kadarıyla tek delil olarak bu raporlar kullanılmıştır. Hukuka aykırı elde edilen raporlarla soruşturma yürütülmesi, ciddiyetsiz bir iddianame hazırlanması, bu iddianamenin kabul edilerek tensip zaptı düzenlenmesi ve tutukluluk kararlarının devam etmesi kesinlikle hukuka aykırıdır. Biz bunlara açıkça itiraz ediyoruz."

"Tutukluluk halinin devamına karar veren mahkeme, iddianameyi okumadan karar vermiştir"

Dava sürecinin en sıkıntılı yanı olarak üç kişinin tutuklu kalmasını gösteren Öztürk, son olarak şunları belirtti:

"Bizim en çok üzüldüğümüz nokta, üç kişinin özgürlüklerinden mahrum bırakılmış olmasıdır. Bu tutukluluk halinin devamına karar veren mahkeme, iddianameyi okumadan karar vermiştir.

Herhangi bir inceleme yapıldığı kanaatinde değiliz. Soruşturmadaki ciddiyetsizlik, kovuşturma aşamasına da yansımıştır. Maalesef, insanlar yalnızca attıkları bir tweet nedeniyle, herhangi bir suç işlememelerine rağmen tutuklanıyorlar. Bu süreçte mahkemenin, iddianamede hangi suçun ne sebeple yer aldığını dahi belirtmemesine rağmen, tutukluluk ve adli kontrol kararlarının devamına karar verilmesi tamamen hukuka aykırıdır.

Söz konusu kişiler 9 Eylül'de tutuklandılar, sonrasında da adli kontrol kararları verildi. Bu açıkça özgürlüğe müdahaledir. 5 Kasım'daki duruşma, hukuksuzluğun en açık göstergelerinden biridir. Bizim savunduğumuz, insanların özgürlük hakkıdır. Fikirlerini, düşüncelerini özgürce üretebilme ve ifade edebilme hakkı için müdafiler olarak görev yapıyoruz. Mücadelemiz bu yönde devam edecektir. Nasıl bir biçimde karşımıza çıkarsa çıksın, hukuksuzluğun tamamen karşısındayız."

Kaynak:ANKA

Öne Çıkanlar