KIZIMIZIN ADI; ÇİĞDEM MATER…

Gezi eylemlerinin örgütleyicisi, hatta planlayıcısı ve de satır satır uygulayıcısı (!) Çiğdem Mater’i bir savaşın gölgesinde tanıdım. Amerika’nın Irak’ı işgal ettiği 2003 yılında. Diyarbakır’a gelen yabancı haber ekiplerinin yol göstericisiydi. Bazen tercüman bazen alan yapımcısıydı. Hayat dolu gencecik bir arkadaşımızdı.
O dönem çalıştığım kanal olan CNNTÜRK adına bölgedeydim. Irak’ta savaş vardı ama Diyarbakır sakindi, “ne olur ne olmaz” diye televizyon muhabir ve kameramanları sınırda oradan oraya koşturup duruyordu. Uluslararası Basın Merkezi lüks otelin içindeydi. Belli saatlerde özellikle Japon, Kanadalı ve Amerikalı muhabirlerin yayınları doğrusu görülmeye değerdi. Başlarında kasklarıyla otelin tepesine çıkıp “Irak’ta durum şöyle böyle” yayını yapıyorlardı. Japonya’dan bakınca; Diyarbakır Irak’a yakın gibi duruyor ama kadim kentte aslında savaşa dair hiçbir şey yoktu. Bolca lak lak ve kebap vardı. Savaş bölge halkı için sadece bir geçim kapısıydı, paralı misafirlerden memnunlardı; hepsi bu.
Muhabir arkadaşlarımızdan biri de Murat Utku idi. Çiğdem, Murat ve bendeniz bölgenin turistik mekanlarında konuşlanmış Amerikan askeri aradık diyebilirim!
Ayıptır söylemesi; bizim kanal biraz taraflıydı. Kanalın ünlü enkırmeni öyle bir gaf yapmıştı ki; (kendisi gaflarıyla meşhurdu rahmetli) “MAALESEF bir Amerikan savaş uçağı düştü” deyivermişti. ‘O kadar da olur canım’ dedik. ‘Her kola içenin biraz Amerikan hayranlığı vardır!’ gibi özlü sözler yumurtlayıp yükümüzü hafifletmeye çalıştık.
Günler böyle geçip gitti, İstanbul’a döndük. Çok geçmeden de Çiğdem ve Murat nişanlandı. 25 Eylül 2004 yılında da dünya evine girdiler.
Nikah şahitlerinden biri de benim.
Şimdi evliliklerin 18. yılını kutluyorlar ama aralarına demir parmaklıklar girdi. Biri içeride, diğeri dışarıda. Sevenlerin böyle saçma bir davayla ayrılması inanılır gibi değil ama burası Türkiye.
Çiğdem Mater’in genlerinde var galiba. Anne ve babası da 12’nin vurduğu acıları yaşamış insanlardır. 12 Mart ve 12 Eylül bazı insanların üzerinden silindir gibi geçmiştir ya; aynen öyle. Mater ailesi acılara dirençlidir; kolay yıkılmazlar.
Çiğdem Mater çalışmalarında sinemaya daha çok ağırlık vermiş, bazı belgesel filmler üzerinde çalışıyordu. Cezayı da bundan kestiler. Hayata geçirmediği bir belgesel düşüncesinden dolayı şimdi cezaevinde…
FETÖ’cü kaçak savcıları düşünüyorum da “yüreksiz adamlar” diyorum. Çiğdem Mater, son karar duruşması için Almanya’dan geldi ve cezaevine girdi. “Delikanlılık bu değilse nedir?” diye soruyorum.
Çiğdem Mater 18 yıl hapis cezasını, “Memleketçe yaşadıklarımız koca bir şaka ama buna ne kadar gülebiliriz ki?” diyerek özetlemiş.
Bu dava tarihimizde trajikomik davalarından biri olarak yer alacak.
Dünyanın derdini, halkların derdini dert edinirsen başın dertten kurtulmaz. Çiğdem’in başına gelen de budur.
Arkadaşlarımın evlilik yıldönümlerini kutluyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cengiz Erdil Arşivi