Dünyadaki her şeyi elde etse bile insanın arayışı devam eder

Türkçe rock’ın üretken gruplarından Mentra, 2023’ü sekiz şarkıyla kapatmıştı. Geçtiğimiz hafta Garaj Müzik etiketiyle “Modern rock’ta yepyeni bir adım” anonsuyla yayınladıkları “Kendimi Ararken” teklisiyle bu yılı karşıladı. Kişisel buhranlar, toplum-birey yabancılaşması gibi “takvimi olmayan” sorunları kurcalayan şarkıyı grubun solisti Mert Erol’la konuştuk.  

 

En son “Söyle” şarkınız için söyleşmiştik. “Söyle” birçok şey için “birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz” günlerin arifesinde çıkmıştı ve bu ihtiyacı içeren bir şarkıydı. Mentra antolojisi içinde bence özel bir yeri var. Gönül, aşk, meşk mevzularından uzakta, bir bütünün hislerine dokunuyordu. “Yalnızım”ı da belki bir yerinden bu parantez içerisinde değerlendirebiliriz. Kısaca bir yılda yedi şarkı yayımladınız. İyi bir ivme. Biraz bu süreçten bahseder misiniz? Nasıl geçti, neler yaptınız, geri dönüşler nasıldı?

2023 şu ana kadar en üretken olduğumuz seneydi diyebiliriz. Bir yılda sekiz tekli yayınladık. Bu ivmeyi Garaj Müzik ile ortak akıl ve stratejiye de borçluyuz. Kitlelere Mentra ismini daha çok duyurduk. Sahnelerimizde dinleyicilerimizle daha çok bağ kurduk. Ve en önemlisi, arka planda üretime asla ara vermedik. Geri dönüşler ise oldukça güzel. Daha önce hiç olmadığı kadar sosyal medya aracılığıyla pozitif geri dönüşler alıyoruz. İnsanların Mentra’yı keşfetmesini sağlıyoruz. 2024’te dinleyicilerimize melodilerimiz ve sözlerimizle kendimizi anlatmaya en iyi şekilde devam edeceğiz.

 “Söyle” için “Artık bir şeyler söylemek gerektiğini düşünüyoruz. Hayata, yaşananlara ve şu an yaşadıklarımıza dair. Umutlarımıza, aşklarımıza, kaybettiklerimize… Şu an içinde bulunduğumuz karanlıkların bir gün elbette aydınlığa ulaşacağı düşüncesiyle bu projeyi gerçekleştirdik” demiştiniz. Bu söylediklerinizle ilgili değişen bir şey oldu mu?

“Söyle”yi yayınlayalı yaklaşık bir sene oldu. Bu bir sene içerisinde insan gerçekten çok değişiyor. Biz Mentra üyeleri olarak kendi karanlıklarımızla gücümüz yettiğince savaşmaya çalışıyoruz ve şahit oluyoruz ki, çevremiz de böyle bir gayret içerisinde. Sanırım aydınlığa ulaşmak için biraz daha çaba sarf etmemiz gerekiyor ki aydınlığa ulaşınca kıymetini bilelim. Tabii şunu da unutmamak lazım: Her karanlık aydınlığa ulaşsaydı, aydınlık kıymetini kaybederdi.

 

Yeni şarkınız “Kendimi Ararken”i “Modern Rock’ta Yepyeni Bir Adım” gibi iddialı bir anonsla yayınladınız. Dinleyiciye çok fazla tüyo vermeden bu “yepyeni adımları” nasıl anlatırsınız? Sadece sound’la mı ilgili kast edilen “modern”lik?

 

Türk rock müziğindeki tabuları yıkmaya geliyoruz da diyebiliriz. İnsanlar Türkçe rock dinlerken hep bir şeyleri eksik hissettiler. Sound’da güç ve vuruculuk eksikti. İçtenlik eksikti. Farklı tarzdan elementler denenmemişti. Olay iki gitar, bir bas gitar, bir davul ve vokal arasına sıkıştırılıp bırakılmıştı. Ama dönem değişti ve bazı şeyler doygunluk noktasına geldi. Bizim parçamıza synth elementlerinden dolayı isterseniz elektronik-indie rock diyebilirsiniz. Güçlü gitar ve vurucu davulun agresif dansından dolayı alternatif rock diyebilirsiniz. Vokalden dolayı da pop rock diyebilirsiniz. Durumun özeti, Türkçe rock müziğini modernleştirmeye geldik.

 “Kendimi Ararken”de gerçekten “kendini arayan” biri var. Bu, ortaya atıldığı andan itibaren “modern birey” etrafında dönüp duran bir konu oldu. Modern bireyin yalnızlığı, yabancılığı, içsel çatışmaları vs. uzayıp gider. Ancak özellikle “Kendimi Ararken”de olduğu gibi genel bir bakışa sahip şarkıların “zamansız” olduğunu düşünürüm ben. Misal siz bu şarkıyı bundan 60 yıl önce de yazmış olsaydınız, karşılık bulurdu. Ya da 2064 yılında şarkıyı dinleyecek biri çıkarsa, muhtemelen o dönemin şartları dâhilinde kendine göre yontacağı bir şeyler bulur bence. Fakat biraz “yedirme” meselesi diyelim, bu durum göz ardı edilerek “Kendimi Ararken” gibi şarkılar sadece şu âna aitmiş gibi sunuluyor ve ortaya çıkan iş bu yüzden çabuk unutuluyor. Bunda “kullan-at” döneminin etkisini de yadsıyamayız yine bir gerekçe göstermek gerekirse. Böyle bir mevzu açıldığında benim aklıma ilk “Beni Siz Delirttiniz” gelir. Cem Karaca, o şarkıyı bugün yayınlasaydı, yine aynı rağbeti görürdü. Bu yorucu yorumumu siz nasıl değerlendirirsiniz?   

 

Yorucu olmamakla birlikte, zevkle bu muhteşem tespitinizi okuduk. Çok haklısınız. Genel geçer bir kavram “kendini aramak”. Özellikle bizim yaşlarımızda. Orta yaş krizine doğru koşar adımlarla giderken... İnsanın gerçek benliğini, kimliğini araması hiçbir zaman bitmeyecek. Ölüm döşeğinde bile “Sonrasında ne olacak?” diye düşünen varlıklarız. Aslında sonrasını düşünmüyoruz. “Ne olacağım?” diye düşünüyoruz. Yine bir arayış. Dünyadaki her şeyi elde etse bile insanın arayışı devam eder. Merak etme ve keşfetmeye programlanmışız. O sebeple aynı zamanda sürekli kendimizi de keşfetme dürtüsü ile hareket ediyoruz. Cem Karaca şu an yayınlasaydı TikTok’a bakmak gerekirdi akım olmuş mu, şarkı tutuyor mu diye (gülüyor). İşin şakası bir yana, cidden dönemimizi anlatan bir parça. “Ve ahlâk üstüne nutuklar.” Tanıdık geldi.

 

Şarkıda öne çıkan en önemli şey kişinin kendine ve dolayısıyla topluma yabancılaşması. Bu sizde nasıl vuku buluyor? Kendi yabancılığınızı, kopuşunuzu, yabancılaştığınız, koptuğunuz yerin kucağına bırakıyorsunuz… Bu tezat durumu dengelemek de maharet ister açıkçası.

 

Ben kendimi dışarıdan gözlemlerim. Bildiğiniz yer değiştiririm ve kendimi dışarıdan izlerim. Bu kendime de yabancılaşmamı sağlar o ortamda. Ve kendim de dâhil olmak üzere herkese yabancılaşmışımdır. Kendim değilimdir artık. Ne zaman ki sessizlik ve yalnızlıkla buluşuruz, tekrar bir “Merhaba” derim.

 

Son olarak “her gece kendini ararken kaybolanlara” özel bir tavsiyeniz var mı?  

 

Gecenin sessizliğini ve bizi dinleyin. Tüm cevaplar orada.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Burak Soyer Arşivi