Mahcup Olmuyorlar

Soru sevmiyorlar. Soruyu da soranları da… İnşaatlarda, ekonomide, madencilere tahsis edilen ormanlarda, hatta sağlık harcamalarında bile, devlet defalarca zarara uğratıldı. Milyonlarca liralık ilaç, daha hastaları iyileştirmeden devlet kesesinden zengin tüccarları iyileştirdi. Milyarlar betona gömüldü kimseye hesap sorulmadı. Anadolu’da ‘her vilayete uçak’ diye açtıkları yeni havaalanına bir buçuk yıldır neredeyse uçak inmedi, o da problem olmadı. Yanlış yere baraj yapanlar ‘pardon’ demedi. Bitirdikleri inşaatı açamadılar ama kurdeleyi erken kesen çocuk kadar fırça yemedi kimse.
Saya saya bitmeyecek israfı sorumlular üstüne almadı, iktidar da yadırgamadı. Eleştiren, devlet düşmanı, solcu; soru soran, yalancı, zillet ittifakı oldu. Çünkü soru iyi bir şey değil, iyi bir yere götürmüyor. O yüzden kendi aralarında denemiyorlar. Anlatmayı seviyorlar, uzun uzun yatırımları, para harcadıkları yerleri konuşuyorlar. Lokantada masanın hesabını ödeyeceği için kimseye söz vermeden konuşup duran hoyrat davet sahibi gibi. Oysa hesabı kim ödüyor biliyoruz… Kıtaları bağlayan köprüleri tünelleri dinliyoruz da hiçbir yerden hiçbir yere gitmeyen tünelleri, müteahhitlerin gönlü olsun diye yapılmış inşaatları anlatan yok.
Batı Karadeniz’de Düzçam Barajı’na 2015 yılından itibaren milyonlar harcandı, 300 metrelik tünel açıldı. Sonra uzmanlar “burada baraj su tutmaz” deyince proje iptal oldu. Ortasına beton dökülmüş bir vadi, kimseyi mahcup etmeyen tünel kaldı doğanın ortasında. Bu köşede yazdım su tutmayıp sadece para tutan barajı. Bir de 15 katlı dev öğrenci yurdunu yazmıştım 2019’da. Üç dört yıldır bomboş duruyor. Toki 50-60 milyon lira harcayıp Karabük’te dev bir öğrenci yurdu inşaat ettirdi. İnşaat bitti, yurdu teslim edecek; Kredi Yurtlar Kurumu “Teşekkür ederiz bizim böyle bir yurda ihtiyacımız yok” dedi. O yurt geçen ay 32 milyon liraya satışa çıktı, ihtiyaç fazlası diye herhalde. Yine kimse utanmadı, yanılıp kurdeleyi erken kesen çocuk kadar.
Arkası sağlam olanı görmezden gelip, güçleri kime yetiyorsa onu mahcup ediyorlar. Neye kızacaklarını haklıya haksıza göre değil partisine göre seçiyorlar. Ülkenin Ankarasını anlamak için küçük bir kasabasına bakmak yetiyor:
Rize Fındıklı Merkez Camii ile belediye binası yan yana. Fındıklı Belediye Başkanı Ercüment Çervatoğlu geçen kış cami avlusundaki şadırvanda abdest alan hemşerilerini, büyüklerini görüyor. Sonra bir başka gün yine rastlıyor buz gibi havada titreyerek ayaklarını yıkayanlara. Çervatoğlu mühendis, hesaplıyor 14-15 metre boru, birkaç dirsek lazım o kadar; bir de işçilik. İş değil, “hevesle yapılır” diyor vuruyor kazmayı. Çünkü belediye binasının 24 saat sıcak suyu zaten var, şuracıktaki şadırvanda niye olmasın. Sessizce döşüyor o sıcak su borusunu cami avlusunda. Ne teşekkür bekliyor ne dua; ama artık daha rahat girip çıkıyor iş yerine.
Avludaki konuşmaların kente yayılması fazla zaman almıyor: “Helal olsun, Allah razı olsun”, “Komünist başkan şadırvandan sıcak su akıttı.” Cami İmamı da memnun. CHP’li Belediye Başkanı’na bir vaaz sırasında teşekkür ediyor.
Hiçbir şeyin hesabı sorulmuyordu ya hani. O teşekkür var ya o teşekkür; hesabını soruyor devlet. Kaymakam bozuluyor imama, “Olmadı hocam, o teşekkür olmadı” diyor. Kızıyor devlet; çünkü camiye sıcak su getirdiler…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Erhan Karadağ Arşivi