Tasarımla dolu İtalyan baharı

Yılın ilk çeyreği geride kalırken, İtalya’da yoğun bir yaratıcı fırtına esiyor. Sizler için kısa kısa önümüzdeki dönemin tasarım etkinliklerini derledim.

Her ne yaşanırsa yaşansın, her nerede gayret edilirse edilsin, tasarım dünyasında değişmeyen bir gerçek var: Tasarımın kalbi Milano’da atar.

Milano tasarım haftası, küresel salgın sınavından büyük yara almış olsa da, son birkaç yıldır farklı tarihlerde ve eski ihtişamlı günlerinden uzak bir biçimde hayatta kalma savaşı vermiş olsa da, bu ayın ortasında tekrar kapılarını açmaya hazırlanıyor.

Dünyanın en önemli tasarım haftası, bu yıl 18 Nisan’dan itibaren konuklarını ağırlayacak. İlk kez 1961 yılında İtalyan mobilya endüstrisinin vitrini olarak ortaya çıkan bu etkinlik, bugün yüz binlerce profesyonelin ve turistin ilgisini çeken bir yaratıcılık festivaline dönüştü.

Kentin kilometrelerce uzağında inşa edilen, son derece kalabalık metrolarla ulaşılan, pahalı bir biçimde kuru bir sandviç yemenin bile lüks sayılabildiği Fiera Milano’da her yıl düzenlenen mobilya sergileri bir haftada yaklaşık 400000 kişi ağırlıyor. İki yılda bir dönüşümlü olarak mutfak ve aydınlatma alanındaki ek fuar bu kez aydınlatma alanında gerçekleşiyor. Görebildiğim kadarı ile sektörün tüm ilgilileri büyük heyecan içerisinde, uykusundan uyanacak devi bekliyor. Tüm markalar aylardır fuara hazırlanıyor. Fuar sadece bu özel alanda gerçekleştirilmiyor. Kentin çeşitli farklı bölgelerine yayılan ek etkinlikler, sergiler ve gösterimlerle birlikte bu bir hafta içinde tam bir tasarım şöleni yaşanıyor.

Gerçek Milanoluların homurdanarak kentten uzaklaştığı bu bir haftada otel fiyatları 4 misline çıkıyor, kentteki her evin odaları kiraya veriliyor, iyi restoranlarda yer için köşe kapmaca veya kuyruklarda beklemek olağan kabul ediliyor.

Milano tasarım haftası bir tür mazoşizm gibi. Aldığınız hiçbir hizmet makul fiyatlı değil, gördüğünüz hiçbir muamele uygun değil ama verdiği zevk bir hayli fazla. Her bir kuruşunu ben sizlere bu satırları yazarken 20,88 ile çarpmak zorunda kalarak, bir Avrupalıya göre tüm masraflarını yirmi kat fazlasıyla ödemek zorunda kalan bizler için, mozoşizmin boyutları bir hayli artıyor. İster yerinde deneyimleyerek ister uzaktan, Milano tasarım haftası her türlü, kalbimizde heyecan çırpıntıları yaratmaya yetiyor.

Önümüzdeki haftalarda sizlerle sıcağı sıcağına tasarım dünyasındaki son gelişmeleri paylaşacağım.

Mayıs ayında ise Venedik Bienali, Mimarlık Sergisi 18 kez kapılarını açacak.

Lesley Lokko


Mimarlık sergisi bu kez akademisyen, eğitmen ve çok satan yazar Lesley Lokko tarafından hazırlanıyor. 20 Mayıs-26 Kasım tarihleri arasında sergiler her seferinde olduğu gibi tüm dünya ülkelerinin mimarlık pratiği, düşüncesi ve felsefesi etrafındaki güncel yaklaşımlarına ışık tutacak.

Lesley Lokko, “Mimarlar, ortak bir gelecekte daha adil ve umutlu bir şekilde hayal etmemize yardımcı olacak iddialı ve yaratıcı fikirleri ortaya koyma fırsatına sahip” diyor.

Afrikalı küratör 2020 yılında Gana’nın Accra kentinde kurulan Afrika Gelecek Enstitüsü’nün kurucusu. Bu enstitü, bir mimarlık lisansüstü okulu ve kamu etkinlikleri platformu. Lokko ayrıca 2015 yılında, Johannesburg’da Mimarlık Lisansüstü Okulu’nu kurdu. İngiltere, ABD, Avrupa, Avustralya ve Afrika’da ders veriyor. Mimarlık eğitimine katkıları nedeniyle de pek çok ödüle sahip. Bienalin basın toplantısında izlediğim kadarı ile oldukça etkili bir iş ortaya koyacak gibi görünüyor.

Türkiye’nin Venedik katılımları her yıl dönüşümlü olarak sanat ve mimarlık bienallerinde İKSV tarafından koordine ediliyor. Bu yıl mimarlık bienali için hazırlanan serginin küratörlüğünü So! Mimarlık kurucuları Sevince Bayrak ve Oral Göktaş üstleniyor. İkili bir süredir açılan Instagram hesaplarında Hayalet Hikâyeleri: Mimarlığın Çuval Teorisi başlıklı projeleri kapsamında, kullanım dışı kalmış mimari yapıları arşivliyor ve paylaşıyor.

Bu hafta basın toplantısına katılacağım bu bienal sergisi için oldukça heyecanlıyım.

Zira, yıkıp yeniden yapmayı marifet bildiğimiz, yeniden yaptıklarımızın bile nitelik ve nicelik bakımdan pek çok problemler barındırdığı ve asla güvenilir olmadığı coğrafyamızda, mimarı yapıların kalitesi hakkında kafalarımız bir hayli karışık.

Küratörlerin teması, elimizde olan yapı stoğunun değerinin anlaşılması, yeniden kullanıma açılması, açılamayacaksa bile, barındırdığı hikayelerin anımsanması adına önemli.

Tasarımı, ülkesel kalkınma stratejileri arasında en üst sıralara yerleştiren İtalya, baharı her yıl olduğu gibi yine yaratıcılıkla, ve yaratıcı enerjinin pozitif ruhu ile karşılıyor. Oldukça talihsiz, zorlu günler geçiren bizler için kafamızı, kulağımızı, gözümüzü biraz bu Akdenizli komşuya uzatmak ve oradaki gelişmeleri takip etmek ufuk açıcı ve hayata bağlayıcı olabilir. Açıkçası benim planım böyle.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Özlem Yalım Arşivi