Tuğçe Küçük

Tuğçe Küçük

YENİ TÜRKİYE’NİN BİLEŞENLERİ: HAYALETLER

Katıldığı festivallerde büyük beğeni toplayan Hayaletler son olarak geçtiğimiz günlerde sona eren Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nin seçkisinde yer aldı.

Hayaletler, dört kahraman üzerinden kentsel dönüşüme, Türkiye’de yaşayan göçmenlere, erkek egemen toplumsal düzene eleştirel bir gözle bakıyor.

Azra Deniz Okyay’ın ilk uzun metrajı olan Hayaletler, Dünya Prömiyerini 77. Uluslararası Venedik Film Festivalinde yaparak adını dünyaya duyurmuştu. Ardından 57. Antalya Altın Portakal Film Festivalinde ‘En İyi Yönetmen’ ve ‘En İyi Film’ ödüllerine layık görüldü. Hayaletler, katıldığı Kazablanka Bağımsız Filmler Festivali ve Varşova Film Festivali’nden de ödülle döndü.

Film, 27 Mayıs- 3 Haziran tarihleri arasında çevrimiçi gösterimleri,  4-11 Haziran tarihleri arasında da Cermodern ve Çağdaş Sanatlar Merkezi salonlarında izleyiciyle buluşmuş olan, bu yıl 24.sü gerçekleşen Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nin seçkisinde de yer alıyor.

Karanlıkta kalan ne?

Hayaletler hikayesini, ülke genelinde elektrik kesintisinin yaşandığı bir günde dört karakter üzerinden anlatıyor. Film, ülkenin karanlıkta kaldığı günün içinde dört kahramanın yollarının kesişmesi üzerinden; kentsel dönüşüm ile tarihi dokunun tahribi, kentsel dönüşümden rant sağlayanlar, Suriyeli göçmenler, erkek egemen toplumsal yapı gibi konulara eleştirel bir bakış açısı getiriyor.

Filmde ülke genelinde bir gün boyunca yaşanan elektrik kesintisiyle tüm ülkenin karanlıkta kalması, yağmalamalara ve kargaşaya yol açıyor. Bu kesinti, ülkenin genel durumu için kullanılmış bir metafor olarak okunabilir. Filmde sürekli olarak sözü geçen ‘Yeni Türkiye’ kentsel dönüşümle inşa edilirken; kentsel dönüşümün tarihi dokuyu yok ettiğini, binaların yıkılıp yenilerinin dikilerek kentin belliğinin silineceğini ve aslında bir kültürün karanlıkta kalacağınıkalmakta olduğunu elektrik kesintisiyle ülkeyi karanlıkta bırakarak anlatıyor Okyay.

Benzer şekilde mikro düzeyde dört kahramana odaklanırken genel olarak mahalle kültürünün, kentsel dönüşümün yansımalarının çıktılarını sunuyor.

‘Yeni Türkiye’nin dört ‘hayalet’i

Film bu dört karakter üzerinden ‘Yeni Türkiye’yi nasıl sunuyor?

Didem (Dilayla Güneş) hip hop dansçısı olma hayali kuran genç bir kadın… O gün yapılacak bir dans yarışmasına uzun süredir hazırlanıyor. Sokakta arkadaşlarıyla dans ederken mahalleli tarafından ‘erkekleri başlarına topladıkları’ söylenerek polise şikayet ediliyorlar. Bu genç kadınların arasında taciz hakkında, kadınların uğradığı baskılar hakkında çok bilindik dille bir sohbet geçiyor.

Belediyede temizlik işçiliği yapan İffet’in (Nalan Kuruçim) cezaevindeki oğlunun canını korumak için paraya ihtiyacı var… İffet, bu parayı temin edebilmek için yasa dışı bir işin taşıyıcılığına o gece için dahil oluyor…

Raşit, (Emrah Özdemir) Suriyeli göçmenlere fahiş fiyatlarla kalacak yer ayarlayan, polise muhbirlik yapan, ‘Yeni Türkiye’nin inşasındaki payından göğsü kabaran aynı zamanda da cebi dolan tam bir devrin adamı pozisyonunda karşımıza çıkıyor. O gün de yıkımına izin verilmeyen, restore edilecek bir yapıyı bir müteahhit ile iş birliği yaparak yıkma hazırlığı yapıyor.

Ela (Beril Kayar) ise, feminist aktivist bir sanatçı. Mahallenin çocuklarına ücretsiz film dersleri verirken bir taraftan da çevresinde olup biteni telefonu ile kaydediyor.  

Her biri farklı hayatlara sahip gibi görünen bu dört karakterin yolları kentsel dönüşümün uğradığı muhitlerinde birbirlerine çıkıyor.

‘Yeni Türkiye’nin bileşenleri

‘Varoş’ bir mahallenin; toplumda fark edilmeyen, toplum için görünmez olan ama her biri kendi hayatları için direnen dört ‘hayalet’i film boyunca zaman zaman duyduğumuz ‘Yeni Türkiye’nin bileşenlerini oluşturuyor.

Erkek egemen toplum yapısının kadınların üzerinde yarattığı baskıyı Didem ve İffet üzerinden keskin bir şekilde görürken, Ela karakterini de her türlü ötekileştirmeye direnen bir portföyde seyrediyoruz.

Diğer taraftan Raşit ise rant peşinde koşan fırsatçı bir adam olarak, bahsi geçen ‘Yeni Türkiye’nin göçmenlerle olan çekişmesine, tarihi yapılarıyla olan çekişmesine, eril bir tavra sahip olan erkeklerin kadınlarla olan çekişmesine ayna tutuyor. Bu noktada film, kapanışını ‘Raşitlerden’ intikamını alarak yapmasını da biliyor. Tarihi bir yapıyı yıkmak isterken altında kalan Raşit, kendi kazdığı kuyuya düşmüyor demeyeceksek ne diyelim buna? Bir de üzerine Raşit’in arabasıyla uyuşturucu kuryeliği yaparken yakalanan İffet ve Didem’i farkında olmadan kurtarırken devlet tarafından terörist ilan edilerek ölüyor Raşit…

Kısacası Hayaletlerin sözü kadın cinayetlerinden de geçiyor tacizden de, LGBTİ’lerden de geçiyor, mültecilerin maruz kaldığı muameleden de… Ve her devrin kendine has fırsatçılarından da…

Yani aslında içinde yaşadığımız karanlığı, karanlık bir günde cesurca, sözünü esirgemeden anlatısına ekliyor Okyay. Kadraj yer yer Ela’nın kamerasına geçtikçe ‘Yeni Türkiye’nin görüntüsü de gerçekliğe doğru bir adım daha atıyor…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Tuğçe Küçük Arşivi