SADAT’ı tanıyalım...

Kemal Kılıçdaroğlu; iktidarı köşeye sıkıştırma taktiği olarak belli kurumlara gidiyor, ekseriyetle kapıda kalıyor ve bir basın açıklaması yaparak eylemini sonlandırıyor. TÜİK, Et ve Süt Kurumu ve Milli Eğitim Bakanlığı ziyaretleri buna örnek. Ancak; Kılıçdaroğlu’nun SADAT ziyaretini, yukarıdakiler gibi standart, alışılagelmiş ziyaret kategorisinde değerlendiremiyoruz. Çünkü seçim güvenliğini de içine alan büyük bir tehlikeye işaret ediyor.

SADAT’ın on yıllık mazisi incelendiğinde; yakın tarihte meydana gelen birçok hadisenin içinde olduklarını ve devlet geleneğinin değiştiği belli konularda da pay sahibi olabilecek güce ulaştıklarını görüyoruz.

“Önünde bulunduğumuz SADAT paramiliter bir kuruluştur, burası terörist yetiştiren bir kurumdur… Seçimi gölgeleyecek, seçimin güvenliğini sarsacak herhangi bir şey olur ise sorumlusu burasıdır ve Saray’dır…” diyor Kılıçdaroğlu.

Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Pehlivan; güvenlik bürokrasisinden üst düzey bir bürokratın, siyasi suikastlar olacağı yönünde kendisine bilgi vermesi üstüne Kılıçdaroğlu’nun harekete geçtiğini yazdı.

SADAT Yönetim Kurulu Üyesi Ersan Ergür’ün, daha sonra sildiği ve eğip bükmeye çalıştığı “Bu vatanı Türkiye düşmanları ile işbirliği yapanlara sandıkta teslim etmeyiz” sözleri, niyetlerini anlamak ve tehlikenin farkına varmak için yeterli.

Böyle bir sözü muhalefet kanadından birisi etmiş olsaydı, teröristliği ve hainliği kesinleşmiş, yargı da çoktan harekete geçmiş olurdu.

2018 senesinde Meral Akşener’in de seçim güvenliği konusunda SADAT’ın ismini andığı bir beyanatı bulunuyor.

SADAT’ın isminin duyulmasında Sedat Peker’in geçen yıl yaptığı açıklamaların da büyük etkisi oldu. Hatırlarsanız Peker; Bayırbucak Türkmenlerine yolladığı silah, mühimmat ve yardım malzemelerinin SADAT eliyle El-Nusra örgütüne verildiğini iddia etmişti. Gerek yurt içi silahlı eğitim, gerekse Peker’in iddiaları SADAT tarafından yalanlandı.

Ortadoğu’da ve Afrika’da birçok ülkede faaliyet yürüten, askeri danışmanlık hizmeti veren, aldığı ihalelerle (örneğin Sudan’da) askeri üsler kuran ve gayri nizami harp eğitimi dâhil olmak üzere birçok eğitim veren bu yapının ASDER ve ASSAM isminde uzantıları da var.

ASDER’in açılımı “Adaleti Savunanlar Derneği” olsa da ilgi alanı irticai faaliyetlerinden ötürü ordudan ihraç edilmiş olan subaylar ile sınırlı.

ASSAM ise; 60 İslam devletini içine alan ve “İslam akidesini referans alan, başkenti İstanbul, anadili Arapça, hukuku şeriat” olacak bir İslam Devletleri Birliği kurma projesinin yürütücüsü pozisyonunda. ASRİKA isminde kongreler düzenleyerek ayan beyan bu süreci yürütüyor.

SADAT, ASDER VE ASSAM; 2011 yılında bir “Anayasa taslağı” hazırladı.

Adnan Tanrıverdi imzası ile yayımlanan bu taslak, TBMM’ye gönderildi. Bu taslak kapsamında olan “başkanlık sistemi” ve “iç güvenlik konuları” dâhil olmak üzere birçok önerinin hayata geçirildiğini görüyoruz.

“Ne istedilerse verdik.” itirafının pandomim versiyonu…

Gerek kumpas davalarında gerekse FETÖ’nün askeri yapılanmasının çözülmesi süreçlerinde de oldukça etkinler.

Harp Okulları mülakatlarında da SADAT var.

Tanrıverdi; Habertürk’ten Kübra Par’a, referans olunan 3-4 kişinin mülakat komisyonlarında görev yaptığını söylüyor. Yani TSK’yı kendi anlayışları çerçevesinde dizayn etmek gibi bir strateji güttüklerini görüyoruz.

Tanrıverdi’nin “profesyonel ordu” hayaline giden yolda önemli köşe taşları olarak düşünülebilir.

ASDER’in bir etkinliğinde konuşan Tanrıverdi’nin; FETÖ’nün, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından TSK’nın yapısının kendi talepleri doğrultusunda değiştiği yönündeki açıklaması da bu düşünceyi doğruluyor. Din subaylığı meselesi üstüne bir yazı yazan Tanrıverdi, “Ordular dindar olmalıdır” düşüncesini de açıkça faş ediyor.

Kılıçdaroğlu’nun neyin üstüne gittiğini şimdi daha iyi anlıyor olabiliriz.

Buna karşılık Tayyip Erdoğan, “SADAT ile bir ilgim yok” demekle yetiniyor. “İlgi”den kast edilen nedir bilemiyorum fakat kendilerinin belediye başkanlığı dönemine kadar uzanan bir yakınlıkları olduğunu biliyoruz. Zira Pınarhisar Cezaevi döneminde kendilerini ziyaret edenlerden birisi de Tanrıverdi idi… Bu görüşmede Tayyip Bey’in birlikte hareket etmeyi teklif ettiği Tanrıverdi, 2016 senesinden “Mehdinin gelişine hazırlanmamız gerekiyor” mesajını verdiği 2019 Aralık ayındaki toplantıya kadar da Tayyip Erdoğan’ın başdanışmanlığını yapıyor ve sonrasında hem başdanışmanlıktan hem de Güvenlik ve Dış Politika Kurul üyeliği görevlerinden alınıyor.

SADAT’ın faaliyet raporlarında adı geçen ve birlikte fotoğraf karelerinde görülen Bülent Arınç, zaman zaman yaptığı ve kaybettiği özgül ağırlığını geri kazanma girişimi olarak değerlendirilebilecek açıklamalarından birisini SADAT’a ayırarak, memleket için hayırlı olacak bir işe vesile olabilir.

Bu yazıyı yazarken büyük ölçüde faydalandığım, Ersin Eroğlu ve Caner Taşpınar’ın cesur kalemlerinin ürünü olan ve Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından yayınlanan

“GÖLGE ORDU SADAT’IN SIR PERDESİ ARALANIYOR” kitabını hararetle herkese tavsiye ediyorum. Kitabın bitiş cümlesi Soner Yalçın’a ait. “Benim ülkemde gerçekler inatçıdır, mutlaka yazılır.”

Yargıya olan inancı kaybetmemek ve inatçı gerçeklerin peşini bırakmayacak Can Atalay gibi inatçı hukuk adamlarının varlığına güvenmek gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Boray Acar Arşivi