Ranta Karşı Sosyal Demokrat Belediyecilik…

Bundan on yıl kadar önceydi… Samimi bir sohbet ortamında Murat Karayalçın, sosyal (demokrat) belediyeciliğin Türkiye’ye yazılı bir kaynağı olmadığından yakınmış, bunun için bir kitap yazma hazırlığında olduğunu söylemişti. Araştırmalarımda şu ana kadar yayınlanmış böyle bir kitabına rastlamadım. O yıllar AKP’nin başarı grafiğinin düşüşe geçtiği yıllar olsa da Karayalçın’ın bugün karşımızda duran ve bakmaya doyamadığımız siyasi haritayı hayal ettiğini düşünmüyorum. Etmiş olsaydı mutlaka bu düşüncesini kuvveden fiile geçirmiş olurdu. Zira büyük bir yerel seçim başarısı elde eden CHP’nin bu nevi bir anayasaya ihtiyacı var.

Her şeyden önce eylem biçimini belirleyen ve hareket kabiliyetini -olumlu manada- sınırlayan standartlar dizimi olmalı. Otokontrolün sağlanabilmesi, doğruyla yanlışın ayrılabilmesi, başarısızlıkların ve istismarların tespiti, başarıların yarıştırılması ve muhtemel başarıların yerelden genele taşınması için buna ihtiyaç var. Malum, bu sürecin hayal kırıklığına dönüşmesini dört gözle bekleyen bir kitle var. Bu kitlenin beslendiği temel argümanlar, “Bunların belediyecilik anlayışı çöp, çamur, çukurdur”; “Bu fakir, İstanbul’un başına geldiğinde şehir ne hâldeydi bilenler bilir” türünden şeyler. Çok haksız da sayılmazlar. Malum, SHP’nin 1989 Yerel Seçim zaferi sonrasındaki başarı karnesi hiç iyi değildi ve sosyal demokratlar ellerindeki fırsatı iyi değerlendirememişlerdi. İktidar çevresi, CHP’nin başarısının benzer bir fiyaskoyla sonuçlanmasını bekliyor ve istiyor. İktidar gücünü ellerinde tutmanın avantajını kullanarak bunun olması için de ellerinden geleni yapacaklardır. Erdoğan’ın “Oy yoksa hizmet yok!” tekerlemesi de bu niyetin dışavurumu…

Aday belirleme başta olmak üzere kampanya sürecinde kazanmak için doğru olan şeyler yapıldı. Tabii bunun için popülist kaygılarla da hareket edildi. Liyakat sahibi isimlerin öne çıkarılmasının yanında Erdal Beşikçioğlu gibi sanat âleminden gelip toplumda karşılığı olan kişiler veya parti örgütlerinden gelmesine rağmen yerel yönetim tecrübesi olmayan genç isimler aday gösterildiler ve ekseriyetle de kazandılar. Hiç şüphesiz önlerine gelen bu fırsatı -bu defa- iyi değerlendirmek için ellerinden geleni yapacaklardır. Ancak iktidar baskısı, bürokratik zorluklar, bürokrasinin kılcal damarlarına sirayet etmiş yolsuzluk belası gibi etmenlerin yanında tüm bunlarla baş edebilmeleri için olması gereken tecrübenin eksikliği enselerinde olacaktır. Bu nedenle su gibi akıp geçecek görev sürelerinde yerel yönetimlerden sorumlu parti teşkilatının eli, yeni başkanların omzunda olmalıdır. Kazanılan belediyelerin ülke ekonomisindeki payı ve nüfus yoğunluğu dikkate alındığında, toplam başarı ülke yönetme ehliyeti için de referans olacaktır.

Önceliklerin belirlenmesi ve tüm yerel yönetimlerde -bölgesel ayrıcalıklar haricinde- sorunlara benzer hassasiyetlerle yaklaşılması gerekiyor. İmar, sosyal yardım, ulaşım, altyapı, yaşlı ve genç nüfus, istihdam politikalarının eşgüdümlü ve şaibeye mahal vermeyecek bir hassasiyetle yürütülmesi çok önemli. Bu temel politikalarda şeffaflıktan ödün vermeyen bir yönetim anlayışının, muhalefetin üstündeki toplumsal desteğin artmasına da büyük katkısı olacaktır.

6 Şubat depreminin yaralarının henüz sarılamadığı, iktidar tarafından verilen sözlerin tutulamadığı ve “Büyük İstanbul Depremi”nin beklendiği bir ortamda yeni belediyelerin birinci önceliği imar ve kentsel dönüşüm politikaları olmalıdır. Yasal düzenlemeler ile belediyeleri by-pass etme zeminini yaratan ve kupon arazi peşinde koşan iktidarın rant odaklı politikalarına karşı, toplum menfaatlerini önceleyen bir eylem birlikteliğinin sağlanması için irade konması gerekiyor. Yasal kurullar dışında ortak çalışma gruplarının oluşturulması, bu gruplara TMMOB gibi mesleki değerleri ön planda tutan STK’ların ve akademinin dâhil edilmesi de yapılan işlerin kalitesini artırmak ve halka inmek yönünde avantaj sağlayacaktır.

Hülasa; sermaye çıkarlarının değil sosyal faydanın öncelikli olduğu, sözde değil eylemde kendini gösteren sosyal demokrat belediyecilik anlayışının yeni dönemde kazanılan yeni belediyeler ve başkanlar için çatı politika olması gerekiyor. Bunun için de CHP Genel Merkezine ve Karayalçın gibi yerel yönetimlerde rüştünü ispat etmiş tecrübeli politikacılara çok iş düşüyor...

Tüm İslam âleminin Ramazan Bayramı’nı kutluyorum…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Boray Acar Arşivi