
Boray Acar
Kılıçdaroğlu hikâyesi bitmedi mi?
Kemal Kılıçdaroğlu, olmayan siyasi müktesebatıyla, Deniz Baykal’ın siyasi hayatını bitiren kaset komplosunun sonrasında CHP’nin başına geçti. “Geçirildi” mi demeliyiz bilemiyorum, bir sürü şey söylenmiş ve yazılmış olsa da elimizde böyle olduğuna dair bir kanıt yok. Ancak; parti içi zorluklar düşünüldüğünde, bürokrat kökenli ve üstelik siyasi dehası, kitleleri etkileme kabiliyeti, belagati, lider karizması da olmayan birisinin önünde böyle bir otoban açılmış olmasını normal karşılamak saflık olurdu. Tarihi akış bu konudaki gerçekleri önümüze getirirse ne olup bittiğini öğrenebiliriz. Şimdilik görünen kısmıyla gevezeliğe devam edeceğiz.
Kendisinin hiçbir siyasi başarısını göremedik. Erdoğan’a karşı defalarca kaybetti. 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar Erdoğan’ın karşısına çıkmayarak mağlubiyetleri başkalarının üstüne yıkmayı ve partinin başında kalmayı başardı. Kaybedeceği baştan belli olan adaylarla yarışa girerek adeta Erdoğan’ı kazandırma motoru gibi çalıştı. Muharrem İnce, kazanma idealine biraz olsun yaklaşmış bir aday görünümündeyken; “Gel Bakalım Muharrem…” davetiyle başlayan müstehzi adaylık açıklamasından itibaren gereken desteği vermeyerek ve arkasında durmayarak kazanamamasının zemini hazırladı. Kazanabilecek adayın varlığının nelere mal olduğunu son dönemde gördükçe Kılıçdaroğlu’na daha da çok kızıyoruz.
Erdoğan gibi güçlü ve halkla bağ kurmuş bir lider profili için daima kolay lokmaydı. Karikatür bir figür olması ve toplum nezdinde değer görmemesi Erdoğan’ın işini kolaylaştırdı. Erdoğan’ın gündem belirleme ustalığı Kılıçdaroğlu’nun muhalefet stratejisini belirledi. Oyunu kuran Erdoğan olduğu için ona kalan rolünü oynamaktı. İyi veya kötü oynaması arasındaki fark, ülkenin kaderi üstünde belirleyici olamayacak kadar önemsizdi. Erdoğan gibi mesafe ayarını çok iyi yapan ve dokunulmazlığı kendisine ilahi güç atfetme seviyesine yükselten bir liderin imajını evinin mutfağından yıpratmaya çalışmaksa siyasi komiklik olarak hatırlanacaktır. Mesele Erdoğan’ın seviyesine yükselmek değil, onu mindere çekmek ve dokunulmazlık zırhını delmekti, bu idealin kenarından dahi geçemedi.
Doğru hamleleri olmadı değil. “Helalleşme” stratejisi, toplumun geneliyle kavgalı olan CeHaPe zihniyetini yumuşatıp toplumla barıştırmaya yönelik önemli bir adımdı. Bu girişimin iletişim stratejisini doğru kuramadı ve muradını anlatamadı. Anlatamadığı için de yüzeysel bir siyasi manevra görüntüsü verdi, samimiyet bariyerine tosladı. Aynı dertler Kürt meselesi için de geçerliydi. Yine partisinin toleranssız bakışını yumuşatarak Kürt siyasi hareketi ile bir bağ kurdu. Kent uzlaşıları bu niyetin bir tezahürüydü. Gelgelelim siyasi yetersizlik ve iletişim eksikliği bu hususta da nüksetti. Bir defa niyetini cesaretle masaya koymayarak gizli saklı bir iş yürütüyormuş izlenimi yarattı ve manevrada sınır tanımayan Erdoğan’ın hareket kabiliyetini daha da artırdı. Erdoğan’a 2023 Cumhurbaşkanlığı Seçimleri öncesinde “Montaj veya değil, bunlar Kandil’le birlikteler...” dedirten motivasyonun kaynağı bu siyasi maluliyette gizliydi. Velhasıl girişimlerinin mantığı doğru bile olsa iletişimi düzgün yapamayarak eline yüzüne bulaştırdı, pozitif girişimler negatif etki yarattı.
Kılıçdaroğlu’nu cumhurbaşkanlığı adaylık sürecine taşıyan Altılı Masa girişimi şeklen göz doldursa da toplum nezdinde karşılık görmedi. Çünkü masayı dolduran bileşenlerin çoğunun ne sayısal karşılıkları vardı, ne de toplumsal eğilimleri yönlendirecek özgül ağırlıkları... Bugün oy toplamları %1’i bulmayacak partilere hayal edemeyecekleri milletvekili kontenjanı sağlandı. Muhtemeldir ki bu dönemin sonunda söz konusu partiler en iyimser tahminle tabela partisine dönüşeceklerdir. Altılı Masa, politika metninin deklarasyon toplantısı fazla akademikti. Zaten “Bu kalabalıkta nasıl olacak bu işler?” diyen toplum kesimi iyice uzaklaştı. Hülasa tek başına Altılı Masa girişimi bile Kılıçdaroğlu’nun siyasi başarısızlığını ikrar etmesi için yeterlidir.
Sonunda biraz rıza biraz da dayatma ile Kılıçdaroğlu aday yapıldı. Kendisi bu durumu “Adaylığıma ben bile engel olamam.” diyerek açıklıyordu ki, üstündeki sis perdesini daha da koyuya boyayan aydınlanmaya muhtaç bir ifade olarak aklımızda kaldı. Kılıçdaroğlu, yandaş veya karşıt anketlerin tamamına göre kazanması kesin iki adaya rağmen aday oldu ve kaybetti. Üstüne bir de koltuğunu kaybetti de, parti rahatladı, toplum rahatladı, siyasi fay hatları üstündeki stres kalktı.
Şimdiyse son kongreyi iptal ederek kaybetme motorunu yeniden çalıştırma gayretindeler. Peki, Kılıçdaroğlu ne diyor; “Herkes bilsin ki; bu partinin düşmanlarını, yine bu partinin harem-i ismetinde boğmaya muktediriz.” Lider ışığı, karizma, belagat eksikliği hadi yine neyse de utanma yoksa hiç çekilmiyor be kardeşim…
İslam aleminin Kurban Bayramı’nı kutluyorum…