Hasta, tüketici olarak değerlendirilebilir mi?

Hasta, tüketici olarak değerlendirilebilir mi?
            Prof.Dr. Erim ErdemMersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim ÜyesiGünümüzde insan ve toplumların artan ihtiyaçlarını karşılamak hiçbir endüstriyel, sosyal ya da tıbbi yöntemin...

           

Prof.Dr. Erim Erdem

Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

Günümüzde insan ve toplumların artan ihtiyaçlarını karşılamak hiçbir endüstriyel, sosyal ya da tıbbi yöntemin yeterli olamayacağı kompleks bir olgu haline gelmiştir. Sürecin sağlıklı işleyişini sağlayacak düzenlemelerin çoğunlukla gelişmelerin hızına yetişememesi bileşenler için ciddi sorunlar doğurmaktadır.

Avcı toplayıcı olarak gruplar halinde yaşayan insan tarım devrimi sonrasında M.Ö. 5000-10000 yılları arasında yerleşik düzene geçerek bitki ve hayvan yetiştirmeye başlamıştır. İnsanlık tarihi açısından uzunca bir süre boyunca, topluluğun değişik unvanlarla anılan bilge kişisi tıbbi, mekanik ve/veya dini konularda yetkin olarak kabul edilmiştir. İlerleyen dönemlerde bilim adamları ise Da Vinci örneğinde olduğu gibi birbiriyle geçişli olamayan farklı dallarda çalışmış ve önemli eserlerle gelişimi sağlamışlardır. Zamanla her bir alandaki bilginin artması, her bir alanda aynı anda yeterli olmayı olanaksız hale getirmiş ve uzmanlaşmanın gerekliliği bilim dallarının çalışma alanlarının ayrılmasına neden olmuştur. Ancak günümüzde, bilgi birikiminin artmasıyla hiçbir bilim dalının tek başına hedeflenen başarıyı yakalayamayacak olması, sarmal şekilli bilgi/ürün paylaşımını zorunlu hale getirmiştir.

Farklılaşmanın başlangıç zamanını net olarak ortaya koymak mümkün olmasa da 1. Sanayi Devrimi kırılma noktası olarak kabul edilebilir. Değişik zaman dilimlerinde, farklı coğrafyalardaki uygarlıkların baskın olduğu bilimsel ve kültürel birikiminin meyvesi olarak 18. yüzyılda 1. Sanayi Devrimi insan üretkenliğini arttırmasının yanı sıra ürünlerin uzak mesafeye taşınarak kullanımının yaygınlaşmasını da beraberinde getirmiştir. Oluşan doygunluk, gelişmeleri ivmelendirerek, 19. Yüzyılda elektriğin endüstriye girmesiyle 2. Sanayi Devriminin gerçekleşmesine neden olmuştur. Endüstriyel olarak bant üretim (Fordist) üretim yöntemiyle karakterize bu dönemde üretim sırasında bant teknolojisi ile her bir aşamanın yapmakla görevli olduğu tek parça ve üretimin sadece o kısmında uzmanlaşmış işçi yer almıştır. 1970’li yıllarda başlayan 3. Sanayi Devrimi ise programlanabilen üretim robotları ve bilgisayarlarla karakterizedir ve üretim aşaması insan katkısı olmaksızın gerçekleşebilmektedir. 2000’li yıllarda başlayan 4. Sanayi devrimi ise (Endüstri 4.0) üretim sistemlerinin, bileşenlerin ve insanların bir ağ üzerinden iletişim kurduğu ve üretimin neredeyse otonom olduğu fabrikalar ile dağıtım sistemleri ile tanımlanabilir.

Endüstriyel gelişim bu aşamalardan geçerek ilerlerken insan sağlığını odağına alan tıp da gelişimini sürdürmekteydi. Modern tıbbın gelişiminin incelenmesi için de 150 yıllık bir geçmiş sınırını koymak mümkündür. 150 yıllık süreçte insan yapısı ve çalışma ilişkisinin araştırılması ile hasarlı dokuların/organların çıkartılmasını hasarlı dokunun onarılması, ya da doğal haline uygun olarak tekrar yapılmasını, eğer başarılı olunamayacaksa yapay dokuların kullanılmasını, organ ve doku nakillerinin uygulanması izlemiştir. Bütün bu gelişmeleri gerçekleştiren cerrahlar için bir sonraki aşama hastaya mümkün olan en küçük girişim ile en başarılı sonucu almaktır ki laparoskopik girişimler güzel örneklerdir. Günümüzde ise Tıp 4.0 olarak da tanımlanabilecek dijitalizasyon ve bilgi birikimi ile cerrahi yöntemlerin geliştirilmesi ve uygulanması aşamasına geçmekteyiz. Başlangıçta sadece mekanik olarak cerrahi aletlerin üretilmesi ile başlayan endüstri-tıp iş birliği günümüzde insan vücuduna yerleştirilen yapay eklemler, damar açıcı stentler gibi teknolojik ürünlerin kullanımı, tanı ve tedavi için gerekli olan dijital uygulamalar ve internet aracılığıyla verilerin değerlendirilmesi, paylaşılması ve konsülte edilmesini içeren kompleks bir ilişki haline gelmiştir. İnsan yaşamının süre ve kalitesini arttırmayı hedefleyen tıbbi yöntemler ve bu yöntemlerin gelişimini aynı amaç için farklı alanda çalışan endüstriyel alandaki gelişmelerden bağımsız değerlendirmek mümkün ve doğru değildir. Ancak çoğunlukla göz ardı edilen bir diğer benzerlik de tıbbi ve endüstriyel yönetim anlayışlarının geçirmekte olduğu gelişimdedir.

Fordist sistemde tüketiciye standart ürün sunulmasına benzer şekilde 1950’lerde yeni tanınan hastalıklar ve bunların tedavisi için geliştirilen sınırlı sayıda yöntemin varlığı ve tıbbi malzeme çeşitliliğinin azlığı nedeniyle, hastaya özel ayrıntılar değerlendirilmeksizin hastalık-yöntem eşleştirmesi ile tedavi gerçekleştirilmekteydi. Bu dönemdeki az seçenek hastanın da beklentilerini sınırlanmaktaydı. 1970’lerde devam etmekte olan insanı metabolizması ve hastalığı tanıma alanındaki çalışmalar hastalıkların oluş mekanizmalarının daha iyi anlaşılmasını, hastalıkların tedavisinin hastalığı tek bir yöntemle tedavi etmek yerine hastaları hastalığın bulgularına göre alt gruplarda sınıflayarak her bir alt grupta en başarılı olacak yöntemi uygulanmasını sağlamış, endüstriyel olarak tıbbın hizmetine sunulan malzemeler tedavi yöntem çeşitliliğini doğurmuştur.

Sanayide esnek üretim anlayışının temelinde talebe göre üretim ve personel değişikliği yapabilme, bilgisayar destekli üretim araçları, ekip çalışması ve kalite kavramı yatmaktadır. Benzer şekilde tıbbi yaklaşım da her hastayı ameliyat etmek yerine cerrahi ya da dahili yaklaşımlar arasında seçim yapma, ekip çalışması ile hasta için en uygun yöntemi belirleme ve gerekliyse cerrahi ve dahili yöntemleri birlikte/ardışık uygulama metoduna dönüşmeye başlamış, tedavi başarısı, yaşam süresi ve kalitesi artmıştır.

İnternetin günlük hayatımızın elektrik kadar önemli bir parçası olması hem bilgiye ulaşımı, tıbbi konsültasyonların ve bazı uygulamaların mesafe sınırı olmaksızın uygulamasını sağlamış, hem de bilgisayar ve telefonlardaki uygulamalar ile hasta için başarısı en yüksek olan yöntemi seçmek daha kolay hale gelmiştir. Sadece hastalığı tedavi etmek değil hastayı tedavi etmek, tedavi sırası ve sonrasında yaşam kalitesinin yüksek olmasını sağlamak hedeflenmiş ve Fordist üretimdeki hazır ürünü alma örneğinin bir anlamda karşılığı olan her hastaya aynı işlemin uygulanması yerine esnek üretim yöntemindeki gibi hastanın karara dahil edilmesi, tedavi sonunda ise hasta memnuniyetinin sağlanması süreçte yer almıştır. Bilgiye ulaşımın kolaylaşmasıyla oluşan büyük veri havuzu içerisinde konuya ilişkin ayırt edici bilgiye sahip olmayan hasta ve/veya hasta yakınlarının kimi zaman kendileri için uygun olmayan tedaviyi hedefleme, kimi zaman da açık ya da gizlenmiş reklamlar aracılığıyla tedavi yöntem ve sonuçlarına ilişkin yanlış yönlenmelerini olası hale gelmiştir.

Endüstriyel olarak ürünün müşterinin beğenisine göre üretilme felsefesi beraberinde müşterinin karşılaşacağı sorunlarda başvurabileceği tüketici hakem heyetleri ve hukuki süreçlerin gerekliliğini doğurmuştur. Yönetim anlayışlarındaki gelişmeler benzerlik göstermekle birlikte son ürün söz konusu olduğunda tıp ve endüstriyi aynı şekilde değerlendirmek mümkün değildir ve benzer yönetsel gelişmeleri paralel olarak yaşaması gereken iki süreci tam olarak aynı anlayışla değerlendirmek hataya yol açacaktır.

Endüstriyel üretimde üreticinin kontrol edebileceği malzemeler, kontrol edilebilir oranlarda, tüketici beklentileri üretici tarafından kesin çizgilerle sınırlandırılmakta ve söz konusu koşullar çerçevesinde tüketici ile anlaşma yapılmaktadır. Son ürünün yanı sıra maliyet ve süre de bu çerçevede belirlenmektedir. Tıbbi girişimlerin öznesi sürecin başından itibaren insandır. İnsanda DNA, parmak ya da kulak izinin kişiye özgü olmasının yanı sıra insan yapısı dış görünüşten mikroskobik düzeye kadar farklılık göstermektedir. Dolayısıyla daha ilk aşamada standardizasyondan söz etmek olası değildir. Farklılıkların sonuçlarından bir diğeri ise düzeltilmeye çalışılan sorunlu dokunun tedaviye vereceği iyileşme cevabının başarıyı belirlemesidir. Bu cevap hastanın genetik altyapısı, beslenme durumu, yaşı, sahip olduğu kronik hastalıklar gibi öngörülebilen ya da öngörülmesi günümüz bilimi ile mümkün olmayan pek çok faktörden etkilenmektedir. Ek olarak hastanın sürecin tamamında hem özne hem de nesne olarak yer alması, zaman zaman objektifliğini yitirmesi ile sonuçlanabilmektedir. Hukuki olarak bütün bu faktörlerin etki ettiği işlemde oluşabilecek beklenmedik sonuçlardan doktoru sorumlu tutmak, işlem öncesi hastaya karşılaşılabilecek yan etkiler hastaya anlatılarak alınmış onam formlarına rağmen süreci endüstriyel üretim gibi tüm değişkenleri kontrol altına alınabilecek bir süreç olarak değerlendirmek, doğru tedaviyi uygulamış olan doktoru, gün geçtikçe artan ve gerçekçi olmayan hasta şikayetleri/tıbbi uygulama hatası davaları ile karşı karşıya bırakarak hasta hakları ve memnuniyeti yaklaşımını gerçek bağlamından uzaklaştırıp ciddi bir zaman kaybı ve manevi baskı aracına dönüştürmüştür. Hukuki altyapıda da yukarıdaki unsurların dikkate alınarak gerekli düzenlemenin yapılmaması, hastanın bir tüketici olarak değerlendirilmesiyle, doktor ve hasta arasındaki anlaşmazlıkların çözümü için tüketici hakem heyetinin ilk başvuru makamı olmasına ve kimi zaman da üst mahkemelerin doktor hasta ilişkisini “eser sözleşmesi” kapsamında karara bağlamasıyla sonuçlanmıştır*.

Drucker’in belirttiği şekilde değişim esastır ve değişim belirsizlikleri de beraberinde getirmektedir. Belirsizlikler, doğru çözümler üretildiği takdirde gelişimin bir sonraki basamağının oluşması için uygun ortamı sağlama fırsatını yaratmakla birlikte, gerekli zaman dilimi içerisinde fırsatların değerlendirilememesi sistemin verimliliğinin azalmasına, sonrasında ise işleyemez olmasına yol açacaktır. Sadece doktorların değil sağlık çalışanlarının bütününün ciddi sorunlarla karşılaştığı sağlık sisteminin verimli çalışmasını sağlamak için gerekli önlemlerin alınması kamusal bir görevdir ve ivedilikle yapılmalıdır.

*Yargıtay 2. HD. 2013/11743 E., 2013/12688 S., ve 1.10.2013 T.