Uzman isimden korkutan uyarılar: Kanserdeki artışın nedeni, işlenmiş gıdalar
Dr. Ayça Kaya, yıllara dayanan klinik deneyimi ve binlerce hastanın yaşamına dokunmuş bilgi birikimini son kitabı "Hayat Yeniden"de bir araya getirdi.
Doğan Kitap'tan çıkan ve gazeteci Mert İnan tarafından nehir söyleşi olarak kaleme alınan kitapta, son günlerde gündemden düşmeyen pestisitli gıdalara da tüm yönleriyle değiniliyor. Kanser vakalarındaki artış ile pestisitlere bulanmış gıdalar arasındaki bağlantıyı tüm çıplaklığı ile gözler önüne seren Kaya, Gazete Pencere aracılığıyla gıda sektörü ve alternatif tıp alanındaki çarpıklıkları anlattı.
NEDEN BU KADAR ÇOK PESTİSİT KULLANILIYOR?
Hocam, son kitabınızda sizin ilginç yaşam öykünüz de yer alıyor. Ancak kitapta benim dikkatimi çeken kısımların başında tartışmaların odağında yer alan pestisitli gıdalar geliyor. Avrupa'ya ihraç ettiğimiz ürünlerin akıbetini tüm çıplaklığı ile anlatıyorsunuz. Öncelikle Türkiye'deki ürünlerin neden pestisite boğulduğunu sormak istiyorum?
Bu konuda en önemli veri veya yol göstericimiz, Avrupa Birliği Gıda Alarm Sistemi’nden (RASFF) yansıyan veriler. Bu kurum, Türkiye’den AB ülkelerine gönderilen gıdalarda saptanan tehlikeli maddeleri düzenli olarak yayınlıyor. RASFF bildirimlerine göre, 2024 yılında en çok sınır reddi uyarısı kuru incir, biber, antepfıstığı, limon ve üzüm için yayımlandı. Yapılan analizler sonucunda kuru incir ve antepfıstığında yüksek oranda aflatoksin ve okratoksin saptandı; biber, limon ve üzümün Türkiye’ye geri iade edilme nedeni ise yüksek oranda pestisit kalıntıları oldu. 2025 yılı itibarıyla RASFF bildirimleri her geçen gün kayıtlara yansıyor. 2025’in ilk bildiriminin 3 Ocak günü limon için bildirildiğini biliyoruz. Yapılan analizde, Türkiye’de yetiştirilen limonda yasaklı tarım kimyasalı klorpirifos saptandı.
SİNİR SİSTEMİNİ FELÇ EDEN MADDE
Peki nedir bu klorpirifos?
Klorpirifos sinir sistemini felç ederek canlıları öldüren bir zehir. Ancak yapılan çalışmalarda, bu maddenin akut sağlık riskine yol açabildiği ve anne karnındaki bebeğe bile geçtiği anlaşıldı. Zaten yasaklama kararı da bu çalışmalar sonrasında alındı. Ancak Türkiye’den Avrupa’ya gönderilen tarım ürünlerinde sık sık klorpirifosun saptanması, bu maddenin kaçak bir şekilde kullanılmaya devam ettiğini gösteriyor. Tarım kimyasalı kalıntısı nedeniyle 2025 yılının ilk günlerinde geri iade edilen bir diğer tarım ürünümüz ise üzüm yaprağı oldu. Danimarka’da yapılan sınır kontrolünde, Türkiye menşeli üzüm yapraklarının, AB limitini yaklaşık 2,5 kat aşan oranda ditiyokarbamat grubu pestisit içerdiği saptandı. Karbamat grubu pestisitler ise asetilkolin enzimini düzenleyen bir enzimin bozulmasına yol açarak sinir sistemini etkileme potansiyeli taşır.
EN ÇOK HİLE YAPILAN GIDALAR
Listeleri incelendiğinde en sık hile yapılan gıda ürünleri neler?
En dikkat çeken hileli gıdaların başında zeytinyağı geliyor. Zeytinyağında hile, aspir, pamuk, ayçiçeği gibi farklı tohum yağlarının düşük kalite zeytinyağlarıyla karıştırılması yoluyla yapılıyor. Zeytinyağında tağşişin kolaylıkla anlaşılamaması ve ancak kimyasal analizle net bir şekilde ortaya konulabilmesi nedeniyle de zeytinyağında sahtecilik oldukça yaygın. 'Sağlığı Tehlikeye Düşürecek Gıdalar' kategorisinin 'Bitkisel Yağlar' ürün grubunda bugüne kadar çok sayıda firma, zeytinyağı sahtekârlığı nedeniyle kamuoyuna ifşa edildi. Sadece 1 Ocak 2024 ile 29 Aralık 2024 tarihleri arasında, Türkiye’den Avrupa’ya gönderilen ürünlere yönelik alarm sistemine 489 bildirim düştü. Bu bildirimlerin neredeyse tamamında da ürünler, sınırda reddedilerek Türkiye’ye geri gönderildi.
AFLATOKSİN KARACİĞERİ BİTİRİYOR
Hocam siz son kitabınızda aflatoksin riskine de özellikle dikkat çekiyorsunuz. Artan kanser vakalarının bir nedeni de aflatoksinler mi?
Aflatoksin karaciğer kanserine neden olan bir çeşit küf. Size ilginç bir bilgi vereyim; Kirli gıdalar listesinin ikinci sırasında ise antepfıstığı yer alıyor. Bu yıl, Avrupa 36 parti antepfıstığı ihracatına ret verdi. Antepfıstığının geri çevrilme nedeni de kuru incirde olduğu gibi yüksek oranda aflatoksin ve okratoksin içermesi. Kirli gıdalar listesinin üçüncü sırasında ise 34 bildirimle taze biber bulunuyor. Özellikle kapya biber daha sık sınırdan reddedilirken Türkiye’de yetiştirilen biberlerin Avrupa’ya kabul edilmeme nedeni ise pestisitler. Biber yetiştiriciliğinde kullanılan tarım kimyasallarının sağlığı tehdit edecek oranda kullanıldığını AB Gıda Alarm Sistemi’ne yansıyan bildirimler gösteriyor. Biberde en fazla yüksek oranda kalıntısına rastlanan pestisitler ise formetanate, klorpirifos ve permethrin. Klorpirifos, Türkiye ve Avrupa’da kullanımı yasaklanan bir böcek öldürücü. Sinir sistemini tahrip eden bu zehrin, anne karnındaki bebeğe dahi ulaşabildiği saptandı. Maalesef durum sandığımızdan daha ciddi riskler içeriyor.
HAZIR GIDALARDAKİ TEHLİKE
Yeri gelmişken gıdalarda lezzeti artıran monosodyum glutamat maddesinin zararları ve gıda sektöründeki kullanımını da sormak isterim. Sanırım birçoğumuz fast food ve hazır gıdalardaki monosodyum glutamat tehlikesinin farkında bile değiliz.
Monosodyum glutamat, vücudumuzda ve çoğu gıdada bulunan bir amino asit olan glutamik asidin sodyum tuzudur. Lezzeti artırdığı için gıdalarda en çok kullanılan katkı maddeleri arasında yer alır. Ancak gıdaların üzerinde 'Hiçbir koruyucu madde içermez' yazısı 'Hiçbir katkı maddesi yoktur' anlamına gelmez. 'Hiçbir koruyucu madde içermez' diye etiketlenen hazır çorbalar en çok monosodyum glutamat içeren gıdalar arasındadır. Monosodyum glutamat aynı zamanda bir eksitoksindir. Eksitoksin, hücreleri aşırı uyardığından, hücrelerin zarar görüp ölmesine neden olur. Monosodyum glutamat katkısı lezzeti, dil ve sindirim sisteminde bulunan reseptörleri uyararak iştah artırıcı hormonları tetikler. Günümüzde çocuk ve gençler, hazır yiyecek tüketiminden dolayı, diğer besleyici yiyeceklerin tatlarını alamaz hale geldiler. Monosodyum glutamat içeren yiyeceklere yatkınlığı olan kişiler bu nedenle çok seçici olur ve sadece bu yiyeceklerle beslenme eğilimi gösterirler. Bu da bir nevi bağımlılık durumudur.
FAST FOOD TEHLİKELİ BİR ‘MİKROP’
Siz kitapta fareler üzerinde gerçekleştirilen deneylerden de söz ederken, bağışıklık sisteminin fast food türü yiyecekleri hastalık yapan tehlikeli bir mikrop olarak algıladığını söylüyorsunuz. Ortada çok ciddi bir halk sağlığı sorunu yok mu?
Maalesef, kapital çark insanları paketli gıda ve fast food dediğimiz gıdalara yönlendiriyor. Fast food türü beslenmenin obezite, diyabet, damar sertliği ve kanserler olmak üzere kronik inflamatuar hastalıklara zemin hazırladığı kesinleşti. Araştırma, Batı tarzı diyetin, bağışıklık sistemini uzun vadede inflamasyonu tetikleyen diğer etkenlere karşı da aşırı duyarlı hale getirdiğini gösteriyor. Fast food tüketiminin artması başta obezite ve buna bağlı diyabet, kanser gibi hastalıkların oluşumuna zemin hazırlıyor. Unutmamak gerekir ki, özellikle Batı tarzı hazır gıdaların yoğun tüketildiği beslenme planlarında da trans yağ oranı yüksek olduğu için birçok sağlık sorunu da beraberinde geliyor. Sıvı yağların hidrojenle ısıtılmasıyla oluşan doğal olmayan bu yağlar vücuttaki yağ parametrelerini yükselttiği için kalp hastalıklarına da zemin hazırlıyor. Aynı zamanda hazır gıda tüketimi hızlı yemek yeme alışkanlığını da beraberinde getirdiği için peptid YY gibi hormonların aktive olarak doyma sinyalini algılamasının da önüne geçiyor. Katkı maddesi yüksek olan besinlerde bağırsak hassasiyeti geliştiğinden aynı zamanda besin intoleransları da oluşuyor.
EMÜLGATÖR NEDEN ZARARLI?
Bir diğer uyarınız ise emülgatörler. Hep pestisitleri konuşuyoruz ancak markette aldığımız gıdalarda sıkça gördüğümüz emülgatörlerin zararlarına da değinmenizi isteyeceğim?
"Emülgatörler; yağ ve suyu karıştırmak, ürünleri homojen göstermek ve raf ömrünü uzatmak için ekleniyor. Ancak bu maddeler bağırsaklardaki koruyucu mukus tabakasını zayıflatarak zararlı bakterilerin içeri sızmasına neden olurken, bu durum mikrobiyom dengesini bozuyor, iltihaplanmalara yol açıyor ve Crohn, kolit gibi hastalıkların yanı sıra bağırsak kanseri riskini artırıyor. Araştırmalar, çocuk ve gençlerin emülgatör tüketiminin güvenli sınırları aştığını ve bunun genç yaşta kanser vakalarıyla ilişkili olduğunu gösteriyor. Türkiye'deki kanser artışını bu yönüyle de ele almalıyız."
DİYET KONUSU SUİİSTİMAL EDİLİYOR
Kitapta GDO’lar, hayvansal ürünlere bulaşan antibiyotikler, ekolojik tahribatın gıdalara yansıması gibi birçok konu başlığı var ancak ben son yıllarda suiistimal edildiğini belirttiğiniz beslenme ve diyet yöntemlerini sormak istiyorum. Diyet ve beslenme konusunda neden her kafadan farklı sesler çıkıyor?
Medyatik bazı isimler var ve herkes o isimleri az çok tahmin ediyordur. Eğer siz uzman olduğunuzu iddia edip bir kişiye, bir hafta boyunca sadece sıvı tüketmesini söylerseniz bu öneri beslenme yetersizliği ve metabolizmaya darbe demektir. Bazı ünlü kişiler de ekranlara çıkıyor; bir hafta boyunca sadece elma yiyip su içtiğini söylüyor. Bu kişiler, vücudun ihtiyaç duyduğu makro ve mikro besinden mahrum kaldığından metabolizmanın sıvı-elektrolit dengesini altüst ediyorlar. Sonra bir bakıyorsunuz, ‘Hocam çarpıntım var, hocam ellerim titriyor’ diye kapı kapı geziyorlar. Denge bir kez bozulduğunda tüm sistem etkileniyor. Yanlış diyet ve beslenme önerileri yüzünden, öfke patlamaları, hiçbir şeye tahammül edememe gibi sorunlar baş gösteriyor. Çok düşük kalorili diyetleri konu alan bir araştırmada, katılımcıların yüzde 40’ının verdikleri kilolardan daha fazlasını geri aldığı tespit edildi. Tüm besin gruplarının dahil olduğu bir beslenme sistemiyle kalori kısıtlaması yapmayı başarmak uzun vadede en akılcı ve kalıcı tedavi planıdır. Sağlıklı kalmak, sağlıklı yaşlanmak için yapmamız gereken en önemli ev ödevlerinden biri de spor ve egzersizler. Birçoğumuz spor yapmalıyım diye düşünmemize ve sporun sağlık için faydalı olduğunu bilmemize rağmen sporu hayatımıza katmıyoruz. İşte bu yüzden sağlık okuryazarlığı çok önemli. Sonuçta ortada dolaşan bir sürü söylenti olsa da doğru bilgiye ulaşmak çok önemli. Ne yazık ki adının önünde profesör unvanı olan hekimler bile halkı yanlış yönlendirecek açıklamalarda bulunabiliyorlar.
Kaynak:Haber Merkezi