EMEP'li Karaca: Kadınların öfkesini ve taleplerini idam, hadım tartışmalarıyla boğamazsınız
Geçtiğimiz hafta, hak ve talepleri için ülke genelinde direnen işçileri Meclis’te bir araya getiren EMEP’in toplantısına dönük TBMM başkanı Numan Kurtulmuş tarafından getirilen yasağa tepki gösteren Karaca “Bu yasak, işçilerin sesinin mecliste duyulmasından ne kadar korkulduğunun göstergelerinden biri oldu. Son dönemde özellikle Numan Kurtulmuş eliyle yeni bir anayasa inşa edilmeye çalışıyor ve Kurtulmuş yeni, demokratik ve katılımcı bir anayasa ihtiyacını sürekli dile getiriyor. Meclis’in kapılarını, kürsülerini işçilere kapatan ve Meclis’teki işçilerden yana vekilleri OHAL yasaklarıyla karşı karşıya bırakan bir Meclis’te işçi ve emekçiler için demokratik bir Anayasa yapılamaz. Biz işçilerin sesini, sözünü ve talebini duyurmaya devam edeceğiz.” dedi.
Karaca’dan Ferhat Nasıroğlu’na yanıt
AKP Batman Milletvekili Ferhat Nasıroğlu’na ait Fernas Madencilikte çalışırken çalışma koşullarına karşı sendikalaşan işçilerin taleplerini de dile getiren Karaca, Nasıroğlu’na da seslendi. İşçilerle Meclis’te olmadığı gerekçesiyle görüşmeyen ancak Meclis’te basın toplantısı düzenleyerek sorumluluğunu reddeden Nasıroğlu’nun sözlerine cevap veren Karaca “AKP’li Ferhat Nasıroğlu işçilere, ‘haksızlık hissediyorsan gider yasal hakkını kullanırsın’ diyor ama bizim 3 Ekim’de yaptığımız toplantıda direnişleri boyunca direnişlerinin kırılması için patronların sırtlarını nasıl devlete yasladıklarını anlattılar. Haklarını kullanamamaları için devletin kolluk, müftü, vali, kaymakamlıkla nasıl patronların önüne kalkan olduğunu anlattılar. Devletin bir tek yasasının dahi işçilerin hakları için kullanılmazken patronlar için yasal olsun ya da olmasın her şeyin meşru gösterildiğini anlattılar. Meclis kürsüsünü milletin değil patronların vekili olarak kullananların üstünü örtmeye çalıştığı gerçeklerden biri budur.” şeklinde konuştu.
Ferhat Nasıroğlu’nun “iş dünyasına sesleniyorum, sakın bunlara boyun eğmeyin. Dik durun, onurlu durun.” sözlerine de tepki gösteren Karaca işçilere şöyle seslendi: “Bu cümleyle patron Nasıroğlu sınıf kardeşlerini kendisi ve kendisi gibi olan patronların yanına çağırıyor. Meclisi sadece patronlara açık hale getirmeye çalışan bu patron düzenine ve devletine karşı işçilerin sözünü bu kürsülere taşımaya devam edeceğiz. Nasıl ki onlar başları sıkıştığında sınıf kardeşlerini yardıma çağırıyorlar, biz de ancak işçilerin kendi sınıf kardeşleriyle birlikte mücadele ederek bu sözün karşısında kendi haklı taleplerinin gereğini yerine getirebileceğini ifade ediyoruz. ‘Sakın bunlara boyun eğmeyin’ sözünü biz de işçilere tekrar ediyoruz” dedi.
Algı yok, cezasızlık var
İstanbul’da 2 genç kadının öldürülmesi üzerine ülkenin her yerinde süren kadın eylemlerine dikkat çeken EMEP Milletvekili, kadınların eşitlik, güvenli yaşam ve adalet taleplerinin karşısında iktidarın “infaz düzenlemesi, hadım ve idam” tartışmaları gündeme getirdiğinin altını çizerek “AKP Sözcüsü Ömer Çelik “Cezasızlık algısı” diyor. Algı yok, cezasızlık var. Kadın cinayeti davaları ve kadına şiddet vakalarına ilişkin tüm hukuki süreçler cezasızlık gerçeğinin sistematik bir politikaya dönüştüğünü de gösteriyor.” dedi. AKP döneminde yapılan yasal değişiklik ve yargı kararlarıyla tecavüzcülerin salındığını, cezaların düşürüldüğünü, kadın danışma merkezleri, sığınaklar ve cinsel şiddet merkezlerinin açılmadığını dile getirdi.
Kadın düşmanlığının toplumsal siyasal kültürel olarak inşa edildiğini vurgulayan Karaca “Mesele şiddeti ve kadın katliamını önleme kararlılığı ise eğer, önce kadınların her alanda eşitliğini garanti altına alma ısrarını bir devlet politikası ve uygulaması haline getireceksin. Gerçek adaletin sistematik bir biçimde tesis edilirliğinin güvence altına alınmasını yasalarınla, uygulamalarınla, söylemlerinle yerine getireceksin. Tüm hakları kuşa çevirdiniz. Devlete sadece cezalandırma değil izleme ve önleme yükümlülüğü de getiren İstanbul Sözleşmesini ortadan kaldırdınız. Bugün Türkiye’de kadınlarla ilgili her türden hukuki mevzuat askıya alınmış durumda. Müthiş bir keyfiyet hüküm sürüyor.” dedi.
“Kadınları ve çocukları korumak devletin görevi”
Topluma “çocukları ve kadınları koruma” görevi yükleyen devlet görevlilerine tepki gösteren Karaca “Yangını söndürmek, depremin selin yıkıntısını temizlemek, hasta çocuklara ilaç bulmak, yoksul çocuklara yemek sağlamak, barınamayan öğrencilere ev bulmak, okulu temizlemek gibi devletin yapması gereken her şey toplumun sırtına yükleniyor. Her geçen gün ağırlaşan sorunlar karşısında hep ‘milleti’ göreve çağırıyorlar.” sözlerini kaydetti.
Kadınların ve gençlerin günlerdir sokakta taleplerini haykırdığını ifade eden Karaca “Diyorlar ki: Toplumda infial uyandıran kimi cinayet ya da cinsel saldırı eylemlerinden sonra iktidardan da muhalefetten de üzüntü belirtmekten, ağır cezalar talep etmekten ibaret cümleler duymaktan bıktık. Siyasetçilerden, kamuoyundan, medyadan yükselen idam ve hadım taleplerinden usandık. Her gün daha da artan sistematik devlet ve erkek şiddetini, tek tek faillerin bireysel özelliklerine, geçmişlerine bağlayıp kişiselleştiren basmakalıp yorumlardan çok sıkıldık. Havada uçuşan boş laflarınıza artık bir son verin, somut politikaları ve uygulamaları derhal hayata geçirin.” diyerek dile getirilen talepleri paylaşarak “Şiddetsiz bir yaşam için mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz.” dedi.
“Çocuklar için kurulan meclis komisyonu göstermelik olmasın”
Meclis’te "Çocukların Her Türlü Şiddet, İhmal ve İstismardan Korunarak Sağlıklı Gelişimlerini Destekleyici Tedbirlerin belirlenmesi amacıyla” kurulan komisyona da değinen Karaca, bunun önemli bir adım olduğuna vurgu yaparak komisyonun göstermelik olmamasının garanti altına alınması gerektiğinin altını çizdi. Daha önce de kurulan benzer komisyonları hatırlatan Karaca, 2016 yılında Karaman’da Ensar Vakfına bağlı bir yurtta gerçekleşen cinsel istismar olayının ardından kurulan “Çocuk İstismarını Önleme Araştırma Komisyonu” kurulduktan sonra buradan çıkan sonuçların uygulanmadığını ifade etti.
“Bir öğün ücretsiz yemek de hijyen de her çocuğun hakkı”
Okulların açılmasından bu yana özellikle temizlik sorununun çözülmeyerek ciddi boyutlara ulaştığını ifade eden Karaca, temizlik sorumluluğunun velilere yıkıldığını belirterek daha önce “Okullarda 1 Öğün Ücretsiz Yemek” kampanyası yapan Ekmek ve Gül’ün çağrısını kürsüden okudu:
“Okulların açılması üzerinden bir ay geçti ve bu bir ay çocuklar pislik içerisinde eğitim alıyorlar. Kullanılamaz ve mikrop dolu tuvaletler, ağzına kadar dolmuş çöp kutuları…
Milli Eğitim Bakanlığı, temizlik personeli istihdam etmek bir yana, aylık 6 bin liraya haftanın 3 günü güvencesiz bir şekilde özellikle kadınları okullarda temizlik işi için çalıştırmak istiyor; adına da İşgücü Uyum Programı diyor. Yetersiz temizlik personeli ve yeterli bütçenin ayrılmaması sebebiyle okul idareleri velileri temizliğe çağırıyor. Veliler çocukları pis sınıflarda eğitim almak zorunda kalmasın diye dönüşümlü olarak okul temizliğine gidiyorlar. Okulların açılmasının üzerinden iki hafta geçmeden çocuklar arasındaki hastalıklar had safhaya ulaştı.
Devlet çocukların eğitimi için ne temiz ve hijyenik bir ortamı oluşturuyor, ne eğitim ve sağlık haklarını doğrudan engelleyen açlığının önüne geçiyor. Çocuklara okullarda bir öğün ücretsiz ve sağlıklı yemek vermeyen devlet, çocukların eğitim aldığı mekanları temiz tutacak önlemleri almaktan bile geri duruyor.
Velileri çocukların sağlığı, hayatı ile sınıyorlar. Okullarda bir öğün ücretsiz sağlıklı yemek de hijyenik bir ortam da her çocuğun hakkı!”
“10 Ekim katliamında yargı, iktidarın sözünü onayladı”
Son olarak 10 Ekim katliamına değinen Karaca “yakın tarihin en kanlı katliamı” olarak nitelerken, 9 yıldır adliye koridorlarında mücadelenin sürdüğünü vurguladı. Katliam mağdurlarının, yargının sert duvarlarına karşı adalet sesini duyurmaya çalıştığını ifade eden Karaca, “Gerçeklerin açığa çıkmasına direnen mahkeme ise Haziran verdiği kararda IŞİD’i insanlığa karşı suçtan akladı. Çünkü bu ülkede, “öfkeli çocuklar” denerek IŞİD’liler daha önce aklanmıştı. Bu ülkede “Kobane düştü düşecek” denerek IŞİD yanında saf tutulmuştu.
Bu ülkede sınırlar IŞİD’e açılarak, bomba patlatılacağı istihbaratı gizlenerek, katliam hazırlığında olan kişilere dokunulmayarak katliamın yolu zaten açılmıştı. Yargı, IŞİD’i masumlaştırmanın yanında, katliamın taşlarını döşeyen kamu görevlilerine dokunmayarak, iktidarın emeğe, barışa, demokrasiye düşman politikasını hüküm haline getirdi. Ancak bütün gerçekler bu toplumun hafızasında duruyor. Bütün katiller bu toplumun vicdani yargısında, kağıda yazılmasa da mahkum edildi. En tepeden başlayarak bütün sorumluların cezalandırılmasına kadar da bu mücadele bitmeyecek.” dedi.
“Adalet mücadelesini tekeline almaya çalışanlarla da mücadele edeceğiz”
10 Ekim Barış Derneği’nin Ankara Garı’na bir anıt yapılması talebine karşı CHP’li Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin derneği oyaladığını belirterek “CHP, “yalnızca kendilerinin konuşması” şartını katliam mağdurlarına dayatarak, bunu pazarlık konusu ederek anıt açılışı yaptı. Aileler de heykeltraş Metin Yurdanur da bu açılışa katılmayacaklarını duyurdular. 9 yıldır dişle tırnakla kazınarak kazanılmaya çalışılan bu mücadelenin üstüne yatarak ‘adalet timsali’ olma hırsını kabul etmiyoruz.” dedi. CHP’lilerin bu tavrının 10 Ekim’de hayatını kaybedenlerin mücadelesine de saygısızlık olduğuna vurgu yapan Karaca “Adalet mücadelesini tekeline alma tavrına, mücadelenin öznelerin sesini kısma haline karşı da mücadele edeceğiz.” dedi.
Kaynak:Haber Merkezi