Emre Kongar yazdı: Sağ iktidarlar demokratik rejimi nasıl tahrip ediyorlar?
Cumhuriyet yazarı Emre Kongar, Bugün yayımlanan yazısında, sağ iktidarların Demokratik Rejimi tahrip etmek için kullandıkları saptırmaları yazdı. Kongar, “Sağ partiler ve sağ iktidarlar Milli Egemenlik ve Milli İrade kavramlarını saptırarak ve yanlış yorumlayarak halkı aldatmaya çalışırlar.” Milli Egemenlik ve Milli İrade ancak Demokratik Rejim ile anlam kazanan iki kavramdır.” dedi.
“Demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla uygulanmadığı, başta inanç özgürlüğü yani laiklik ve ifade özgürlüğü olmak üzere tüm Temel Hak ve Özgürlüklerin devlet tarafından güvence altına alınmadığı toplumlarda ne milli egemenlikten ne de milli iradeden söz etmek olanağı vardır.” Diyen Kongar, “Milli Egemenlik ve Milli İrade kavramları, yönetenlerin iktidar erkini, Allah’tan ya da gelenekten değil milletten aldığını belirtir ve ayrıca bir dış ülkenin egemenliğini de reddeder. Milli Egemenlik ve Milli İrade, demokrasinin kurum ve kurallarına uygun olarak yapılmış olan serbest seçimlerin sonucunda belirlenen iktidarda somutlaşır.” İfadelerini kullandı.
“Seçim Demokrasinin gerekli ilk şartıdır ama yeterli şartı değildir” yorumunu yapan Kongar şöyle devam etti: Demokrasinin gerekli ve yeterli olan ikinci şartı, iktidarların Temel Hak ve Özgürlüklere, bunların güvencesi olan Bağımsız Yargı’ya ve Bağımsız Yargı’nın dayandığı Hukuk Devleti’ne uygun davranma zorunluluklarıdır.
Yani Demokratik Rejim’de seçimle iktidara gelmiş de olsanız, Temel Hak ve Özgürlükleri tahrip edecek, Bağımsız Yargıdan, Hukuk Devleti’nden sapacak önlemler alamazsınız.”
“Milli İrade” kavramı ile ilgili olarak sağ iktidarlar üç tür saptırma yaparlar” diyen Kongar’ın yazısı şöyle:
Birinci saptırma, sadece iktidarın aldığı oyların “Milli İrade” olarak nitelenmesidir:
Oysa her rejimde iktidar olur ama sadece demokratik rejimlerde muhalefet vardır ve hiç kuşkusuz bu muhalefet de “Milli İradenin” bir parçasıdır.
İkinci saptırma, seçimlerin veya referandumların şeffaf ve adil olmayan koşullarda, baskı altında yapılmasıyla gündeme gelir:
Bu şeffaflık ve adalet ilkelerine uymadan, baskı altında yapılan seçim veya referandum sonuçları asla “Milli İrade” olarak nitelenemez!
Üçüncü ve belki de en önemli saptırma, “Milli İradenin” sınırları konusunda görülür:
Kurallarına uygun olarak yapılan seçimler veya referandumlar bile, seçilen iktidarın Demokrasiyi, yani Hukuk Devletini, Bağımsız Yargıyı, Temel İnsan Hak ve Özgürlüklerini ihlal eden kararlar almasını meşru kılamaz.
Nitekim, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Faşizmi önlemek için demokrasinin olmazsa olmaz kurumları arasına giren anayasa mahkemeleri, iktidarları bu sınırlar içinde tutmak için kurulmuştur.
İşte ülkemizdeki iktidarlar, Demokratik Rejim sayesinde yönetime gelmişler ama, Temel Hak ve Özgürlükleri ve onların güvencesi olan Bağımsız Yargı’yı, Hukuk Devleti’ni, “Ben seçildim, Milli İrade’yi temsil ediyorum, her istediğimi yaparım” aldatmacası ile yozlaştırarak Demokratik Rejim’i tahrip etmişlerdir!