Eski Bakan Günay: AKP, CHP’ye benzemeye başladı
Eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, “Türkiye’de yeni bir tek parti dönemi var. Adalet ve Kalkınma Partisi garip bir şekilde 1940’ların CHP’sine benzemeye başladı. Biri modernist ve elitistti, diğeri daha popülist ve mütedeyyindir” ifadelerini kullandı.
1992-1995 yıllarında CHP Genel Sekreteri görevinde bulunan Kültür ve Turizm eski Bakanı Ertuğrul Günay, Ertuğrul Günay, hayat pahalılığına bakıldığında iktidarın değişmesi gerektiğini belirterek, Altılı masanın bir araya gelerek gür bir ses çıkaramadığını söyledi. CHP’ye oy verenlerin günümüzde AK Parti’ye oy verdiğine dikkat çeken Günay, Türkiye’de ‘sol’ denilebilecek bir parti bulmanın zor olduğunu aktardı.
Gazeteci Ömer Şahin’in Elips TV’de sunduğu Portreler programına konuk olan Kültür ve Turizm eski Bakanı Ertuğrul Günay, soruları yanıtladı, gündemi değerlendirdi.
Seçim sonuçlarının hatırlatılması üzerine Günay, “Dışardan baktığınızda objektif olarak bu iktidarın değişmesi gerekirdi. Hayat ve siyaset bilgisayardaki veriler gibi yürümüyor. Son birkaç yıldır artan bir ekonomik sorun vardı. Dış politikada ya yapılan yanlışların getirdiği sorunlar vardı. Bu ortamda iktidarın değişmesi gerekirdi. Bu süreçte çok yığınak hatası yapıldı. 6 partinin bir araya gelmesi doğru bir şeydi belki. Altı parti bir araya gelip gür bir ses çıkarmak yerine kendilerini sessizliğe mahkûm ettiler. Aynileşme ve dilsizleşme oldu. Sadece parlamenter sisteme döneceğiz, döneceğiz de ekmek ne olacak? Hürriyet ne olacak? Adalet ne olacak? Bunları duyamadık. Burada bir sinerji yaratılmadı” dedi.
Günay’ın konuşmasından satırbaşları şöyle:
“Asıl CHP 1980’de kapatıldı. Kapatılmış partilerin tekrar açılmasına imkân çıkınca CHP’yi açtık. Sonra SHP, CHP’ye katıldı. Şunu gördüm, tarihi CHP’ye karşı bir tür reddi miras içindeyiz. CHP’nin kurucu Atatürk olduğu için Atatürk’e haksızlık yapıyoruz. İster istemez Atatürk’ü de parti propaganda aracı haline getiriyorlar.
Öteki partiler yüzde 40, Atatürk’ün kurduğu parti yüzde 20 çıkınca ben bunda rahatsız oluyorum. Hatta 99’da a barajın altında bıraktılar. Dedim ki ‘arkadaşlar haksızlık yapıyoruz galiba tarihi CHP’ye ve Mustafa Kemal ismine. İş Bankasından gelen de bir yönetim payı var. O kaynağı da oraya ayıralım. Bunu Cumhuriyet Tarihi Araştırma Vakfı yapalım. Model bir parti kuralım yolumuza devam edelim. Yenilirsek biz yenilmiş olalım ama Mustafa Kemal Atatürk olmasın.’ Ben o zaman bu öneriyi yaptım. O zaman birileri bana kızdırlar. Birileri sonradan ‘keşke yapsaydık’ dediler.
“Atatürk, AKP genel başkanını aşar”
Ben halen Atatürk’ün seçimlerde kampanya ürünü haline getirilip sonuçta yenilmiş gibi görünmesine çok rahatsız oluyorum. Bence Atatürk, hangi partinin önüne sandığı koysanız o partinin genel başkanını aşar. Yani Adalet ve Kalkınma Partisi dahil aşar. Atatürk, Türkiye’de bir başka kuvvet. Atatürk bir büyük ortak değer. Ben bunu 95’te söyledim.
“Kılıçdaroğlu bırakmalı diyorlar, partinin öyle bir geleneği ya da geni yok”
Avrupa’da seçimi kaybedenler liderliği bırakıyor. Alman Sosyal Demokrat Parti’de bir ara üst üste seçimler kaybedildi. Her seçimi kaybeden lider görevi bıraktı, yerine başkası geldi ve iktidarı kazandı. Dünyada, gelişmiş demokrasilerde hiçimse bir koltukta kaydıhayat şartıyla oturmuyor. Bu bir nihai toplumsal görev, başarılı olunca devam ediyorsunuz, olmadığınızda diğer arkadaşımız gelsin diyorsunuz ama Türkiye’de bu yok. İsmet Paşa genel başkanlıktan ayrıldığında 88 yaşındaydı. Fiziki olarak hayat ona bıraktırdı. Çok partili sisteme geçildiğinde bırakması lazımdı. Ecevit, Erbakan, Türkeş ve Demirel hepsini örnek verebiliriz. Kemal Kılıçdaroğlu bırakmalı diyorlar, partinin öyle bir geleneği ya da geni yok. CHP’yi 1999’da baraj altında bırakan Deniz Baykal’ı bir yıl sonra tekrar seçtiler. Baykal’ı tekrar seçenler; Kılıçdaroğlu bıraksın diyorlar. Bari siz susun, yaptığınız şey ortada. Türkiye partilerinin hiçbirisinde bu gelenek yok. Sadece partiler değil, muhtarlar, sendikalar, odalar ve emek örgütleri de böyle. 40 yıl sendika başkanı olanları, 20 yıl oda başkanı olanları biliyoruz. CHP tüzüğünde üç ayda bir parti meclisinin önüne geçip hesap veren bir MYK maddesi vardı. Baykal bu maddeyi kaldırdı. Kemal Bey’de yadırgadığım bir şey var; 2010’da Genel Başkanlığa geldiğinde bu maddeyi kaldıracağım dedi ama kaldırmadı. Hem Türkeş’in hem de Ecevit’in ölüm yıldönümünde mesaj yayınlamakla siyaset olmaz.
“Devletin geçmişle yüzleşme cesareti yok”
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) biz Demokrat Partinin devamıyız diyorlar. Menderes ile ilgili bir olay yaşandı. Menderes’in haksız yargılandığı, büyük acılar çektiği ve idam edildiği yer, bir yüzleşme müzesi olacaktı ama bir eğlence merkezine çevirdiler. Niye? Devletin, yüzleşme cesareti yok. Devlet, eski defterleri karıştırmayın dedi. Madımak’ı kebapçıdan kurtardık ve orayı gerçek bir yüzleşme müzesi yapmak istedim. Orada da vilayet, valilik, özel idare filan sokuldu işin içine. İstediğimiz şekilde olmadı ama eski halinden iyi. PKK’yı doğrudan Diyarbakır cezaevini gerçek bir müze yapalım dedik yok, hayır denildi. Siyasi partiler devletin kodlarını alıyorlar. Orada devlet bu işleri karıştırmayın dedi. Karıştıranlardan da çok hoşlanmıyor. Ben Almanya’da Nazi dönemiyle yüzleşen inanılmaz müzeler gördüm. Acıların tamamını göstermeliyiz ki toplum bunu bilsin. O yanlışları kimse yapmaya kalkmasın. Bunu yapmıyoruz. Türkiye 1925 yılından beri hiçbir yanlışı ile yüzleşmek istemiyor.
“AKP Tayyip Bey’in tekkesine döndü”
AK Parti’nin temel yanlışı da içerde bir muhalefete izin vermemesi. O yüzden parti olamıyorlar. O yüzden bir tekkeye döndü. Tayyip Bey tekkesi. Tayyip Bey’den sonra zordur AK Parti’nin kendini devam ettirmesi. Kurumsal bir kimlik oluşmadı. Partinin içinde karşıt görüşler olur. Buna izin verilmedi. Liderlerimiz, biri benim yanıma geldiyse benim fikrimi savunmalı diyor. Ben niye senin fikrini savunayım. Benim kendi kimliğim ve fikirlerim var. Türkiye’nin siyaseti biraz biat üzerine kuruludur. Türkiye başbakanlarından biri biat et rahat et diye bir atasözü üretmişti.
“AKP garip bir şekilde 1940’ların CHP’sine benzemeye başladı”
Türkiye’de yeni bir tek parti dönemi var. Adalet ve Kalkınma Partisi garip bir şekilde 1940’ların CHP’sine benzemeye başladı. Biri modernist ve elitistti, diğeri daha popülist ve mütedeyyindir. İdeolojik farklılıkları var ama model aynı. İl başkanı eşittir valiler, ilçe başkanları ise eşittir kaymakamlar gibi. Tayyip Bey’e oy vermeyenler kendisinden nefret ediyor, oy verenler ise kendisini seviyor. Buradan çıkması gerekir. 2010’larda oy vermeyenler vardı ama nefret etmiyorlardı. Eski bir arkadaş olarak bunu söylüyorum. Gördüğüm tespiti değil, temennimi dile getiriyorum. Bunu görürse hem onun hem de Türkiye’nin hayrına olur. İnsanca bir dilekte ve talepte bulunuyorum. Bunu besleyen bir gelişme var mı? Henüz yok. Ben siyasetin yumuşamasını, siyasetçilerin topluma örnek olmasını ve temiz dil kullanmasını temenni ediyorum.