Müsavat Dervişoğlu İsrail'in Ortadoğu saldırılarına değindi: İktidar güvenliğimiz için ne yapıyor?
İYİ Parti Meclis’te yeni yasama yılının ilk grup toplantısını yaptı. İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu 28. Dönem 3’üncü Yasama Yılı’nda haftalık konuşmasını yapmak için kürsüye çıktı.
Dervişoğlu, toplantıya katılanları selamladıktan sonra konuşmasına "Umut dolu konuşmalar yaparak başlamak isterdim” sözleriyle başladı, İsrail’in Ortadoğu'daki saldırılarına değindi. Dervişoğlu, “Birleşmiş Milletler ve uluslararası toplum bu insanlık dışı operasyonlar karşısında yazık ki utanç verici bir sessizliğe bürünmüştür. Bu sessizlik adeta İsrail’in savaş suçlarına ortak olan bir tavırdır" dedi.
Dervişoğlu'ndan iktidarın dış politikasına eleştiri
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dün yaptığı “İsrail’in bir sonraki hedefi Türkiye’dir” açıklamalarına değinen Dervişoğlu şöyle devam etti:
“İktidar milli güvenliğimiz için ne yapıyor sorusunu da sormak durumundayız. Bana sorarsanız hiçbir şey yapmıyor. Ülkemizin sorunların aşılması yolunda meseleye taraf olduğundan dolayı bir arabuluculuk işlemini yerine getirmesi de imkansız hale gelmiştir. İYİ Parti olarak iktidara çağrımız ‘Sorunun insani boyutunun öne çıkarılarak çabalara öncelik verilmesi, TBMM ve siyasi partileri de gerekli biçimde bilgilendirmeli gerekmektedir. Çatışmaların bir yansıması olarak yeni sığınmacı olasılığının da göz ardı edilmemesi gerektiğine inanıyoruz.”
'Çağrım yanlış anlaşıldı'
İktidarın iç politikalarını eleştiren Dervişoğlu, şunları bir canlı yayında yaptığı açıklamaların yanlış anlaşıldığını söyleyerek konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Geçtiğimiz günlerde bir televizyon yayınında bir çağrıda bulundum. Bu çağrı merkezde buluşma çağrısıydı. Bu çağrı ülkemizin geleceği ve kurtuluşu için oldukça önemli bir adımı beraber atma çağrısıydı ve hatta yolu beraber yürümeye açık bir davetti. Ancak bu çağrının yanlış anlaşıldığına şahit oldum. Bazı çevreler bu çağrıyı yalnızca siyasi partilere yapılan bir davet olarak algıladı. Buradan açıkça belirtmek istiyorum ki ‘benim merkez çağrım siyasi partilere değil, büyük Türk milletine yapılmış bir çağrıdır. Merkez demek, bu büyük milletin milli ve manevi değerlerinin buluştuğu yer ve noktadır. Geldiğimiz noktada iktidarın izlediği politika Türkiye’yi bir arada tutan o güçlü merkez yapıyı da yok etti. İktidarlarını korumak için halkı kamplara ayıran bir siyaset yürüttüler. Merkezin yok edilmesiyle kaybolan o ortak zemini yeniden inşa etmek zorundayız. Bizim çağrımız toplumsal barışa geri dönme çağrısıdır. Benim çağrım hep birlikte daha güçlü daha müreffeh yeni bir Türkiye'yi inşa edebilmek çağrısına davetidir
'Milletimiz çatışmak değil barışmak istiyor'
Bizler bu ülkeyi güvenli bir geleceğe taşımaya kararlıyız. Milletimiz bizden bu büyük tarihi misyonu yerine getirmemizi istiyor. Ayrışmak değil birleşmek istiyor, çatışmak değil barışmak istiyor, sürünmek değil şahlanmak istiyor. Bu tarihi sorumluluktan kaçamayız. Başarmak zorundayız, Allah da millet de tarih de şahit olsun ki başaracağız. Bu milletin hürriyetine ve bağımsızlığına karşı çıkanlara ben de genç teğmenler gibi kılıcımı kaldırıyorum.”
‘Sanmayın bu toplum iki eşit kutba ayrılıyor’
Bir laf diyeceğim beni Özgür Özel’le mukayese edecekler. Kutuplaşma diyoruz ya sanmayın ki birbirine eşit kutba ayrılıyor toplum. Bu kutuplaşma dediğimiz ezenle ezilen, kamu kaynaklarını besleyen ile sömüren, emeğinin karşılığını alamayan ile emek sarfetmeden şatafat içinde yaşayan, dertten gözüne uyku girmeyen ile gamsız olan şeklinde gerçekleşiyor. Bu son ayrışmaya özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum.
Tarım politikalarına eleştiri
Ben aslen Karadenizliyim. Karadenizlinin çocukluğu ve gençliği fındık bahçelerinde geçer. Zarar edeceğini bile bile bundan vazgeçmez. Şimdi fındık bahçelerimiz tehdit altındadır. Sadece fındık geliriyle hayatını idame ettiren on binlerce insan var. Tarım politikaları 22 yılda adım adım çürütüldü.”
'Lanet olsun bu düzeni inşa edenlere'
Toplumdaki fırsat eşitsizliğine dikkat çeken Dervişoğlu beyin göçüne dikkat çekti:
“Geleceğine inanmayan bir nesil geleceğini başka ülkelerde aramaya başlar. Gençlerimizin yarısı fırsatı olsa yurtdışında yaşamak istediğini belirtiyor. İş yoksa var olan işe girişte eşit yarış yoksa işe girdiğinde alacağı ücrette eşitlik ilkesi çalışmıyorsa bu genç neden Türkiye’de kalsın. En iyi üniversiteyi bitirip bir asgari ücret teklifiyle karşılaşacaksa neden ülkesinde durmak istesin. Hal böyleyken Ne diyor Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ‘Ülkemizin düzenli göçe ihtiyacı varmış’. Bu beyefendiye göre gençlerimiz iş beğenmiyormuş. Sayın Yılmaz, iş beğenmeyen genç vize kuyruğunda çünkü hayat hakkı vizesi vermiyorsunuz, veremiyorsunuz. Lanet olsun bu düzeni inşa edenlere.”
Güran, Yılmaz ve Ateş cinayetleri
Türkiye’deki yargı sistemini eleştiren Müsavat Dervişoğlu, Narin Güran, Şeyda Yılmaz ve Sinan Ateş cinayetine değindi:
"Adalet bir kalkan olmalı, silah değil. Ama bugün, gücü eline alanlar, onu bir silah gibi kullanıyor. İftiralar, tehditler, karalamalar sıradan bir hale geldi. Gerçek adalet peşinde koşanlar ise ya mahkemelerde süründürülüyor ya da susturuluyor. Adaletin olmadığı yerde ne güven vardır ne de huzur. Ülkede artık haklı olmak yetmiyor. İlk derece mahkemelerin aldığı kararların yüzde 67’si istinaf ya da yargıtayda bozuluyor. İşte makul diye dayatmaya çalıştıkları bu düzen yüzdendir ki, küçücük bir kız çocuğunun merhum bedeni üzerinde insanımız bu kadar ihtimamla durmuştur. Peki netice nedir? Aynı hamam, aynı tas. Narin’in katillerinin bulunmasını, Sıla bebeklerin korunmasını, Şehit Şeyda Yılmaz’ı öldürme cesaretini bulan canilerin içeride tutulmasını ve Sinan Ateş’i güpegündüz öldüren kiralık katillerin yakalanmasını sağlayacak gerçek adalet sistemini kurmaktır."
Kaynak:Haber Merkezi