Özdağ’dan sert çıkış: “Bu bir al-ver süreci ve Türkiye’ye açık saldırıdır”

Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, Antalya’da gerçekleştirdiği Millet Toplantısı’nda gündeme ilişkin sert açıklamalarda bulundu. Terörle müzakere sürecine dair iddiaları değerlendiren Özdağ, kamuoyundan gizlenen bir pazarlık yürütüldüğünü savundu.

Özdağ, 22 Ekim 2024’te MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Abdullah Öcalan’a ilişkin açıklamalarını hatırlatarak, “Başlangıçta ‘asla al-ver süreci olmayacak’ denildi. Geldiğimiz noktada İmralı’ya heyetler gönderildi, görüşmeler yapıldı ve bunların ayrıntıları Türk milletinden gizlendi” ifadelerini kullandı.

“Anayasa ve üniter yapı hedef alınıyor”

Öcalan’ın Anayasa’nın 66. maddesinin değiştirilmesini, Türklük tanımının çıkarılmasını ve Kürtçenin ikinci resmî dil olmasını isteyip istemediğinin açıklanması gerektiğini söyleyen Özdağ, bu taleplerin kabul edilemez olduğunu vurguladı. Özdağ, “Bu talepler, üniter ve millî devlet yapısına doğrudan saldırıdır” dedi.

DEM Parti’nin Meclis’e sunduğu rapora da değinen Özdağ, raporda yer alan çok dilli eğitim, yerel yönetimlerde yetki genişletilmesi ve terör örgütü üyelerine af gibi başlıkların Türkiye Cumhuriyeti’nin temel niteliklerini hedef aldığını ileri sürdü.

“Bu süreç Türk milletine kabul ettirilmeye çalışılıyor”

Terörle müzakere sürecinin ikinci aşamaya geçtiğine dair açıklamaları eleştiren Özdağ, bunun bir barış süreci değil, “teslimiyet” olduğunu savundu. “Biz hangi savaşı kaybettik ki barış anlaşması yapıyoruz?” diye soran Özdağ, PKK’nın silah bırakmadan taleplerini artırmasının kabul edilemez olduğunu söyledi.

“Anlaşma zaten yapıldı” iddiası

Toplantının ardından gelen bir soru üzerine Özdağ, terörle müzakere sürecine ilişkin dikkat çeken bir iddiada bulundu. Özdağ, “Bu süreci planlayanlar PKK ve Öcalan’la talepler konusunda önceden anlaşmıştır. Şimdi yapılan şey, bu anlaşmayı Türk halkına adım adım kabul ettirmektir” dedi.

Özdağ, Zafer Partisi olarak terörle müzakereye kesin biçimde karşı olduklarını ve bu sürecin Türkiye’yi daha büyük risklere sürükleyeceğini savundu.