Teknoloji ve istihdam

Artık birçoğumuzun fark ettiği gibi 2023 yapay zekâ yılı. Birçoğumuzun anlamadığı bu teknoloji baş döndürücü bir hızla ilerliyor. Bir yandan nelerin mümkün olduğunun ve daha yaşanabilir bir dünyanın hayalini kuruyor, diğer yandan “Acaba bu teknoloji günün birinde bizi işsiz bırakır mı?” diye kaygılanıyoruz. Bırakabilir mi?

GEÇMİŞTEKİ TEKNOLOJİK İLERLEMELER

İnsanlık yüzbinlerce yıl boyunca avcı/toplayıcı topluluklar halinde yaşadı ve asgari ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştı. Ekonomik büyüme ise son birkaç yüzyılda görüldü ve teknolojideki gelişmeler ile tetiklendi. Birinci sanayi devrimi 1760’larda İngiltere’de başladı. El ile üretimin yerini alan makineler üretimde verimliliği kat kat artırdı. Bunu takip eden ikinci sanayi devrimi ise 1870’lerde Avrupa’da başladı. Bilimsel kesifler, standardizasyon, kitlesel üretim ve endüstrileşme hızlandı. Elektrikli makinalar, çelik üretimi, telgraf, demiryolları, gaz ve su dağıtım sistemleri tüm dünyaya yayıldı ve insanlığın refahını artırdı. 1960’larda ise transistörler, entegre devreler sayesinde üretilebilen bilgisayarlar ve bu bilgisayarların birbirileri ile iletişime geçmesi (yani internet) üçüncü sanayi devrimi olarak niteleniyor. Peki tüm bu teknolojik gelişmelerin istihdama etkisi ne oldu?

İŞSİZLİĞE YOL AÇMADI, ÇÜNKÜ…

İlk 3 sanayi devrimi bazı bireyleri işsiz bıraksa da toplumda büyük çapta bir işsizliğe yol açmadı. Bunun 3 nedeni var:

  1. Verimlilik etkisi (tamamlayıcı güç): Teknoloji işleri daha verimli yapmamızı sağladı. Örneğin hesap tablosu uygulamaları muhasebecilerin çok daha verimli çalışmasını sağladı. Muhasebeciler katma değeri yüksek işlere odaklanabildiler. Böylece kurumlar daha kaliteli hizmeti daha düşük maliyetle verebildiler. Bu ekonomiyi büyüttü ve işgücü talebini artırdı.
  2. Büyüyen pasta: Örneğin 1700-2000 yılları arasında İngiltere ekonomisi yüz mislinden fazla büyüdü. Üretim artınca istihdam artar, bireylerin geliri artar, bu gelir yeni talepler ve yeni istihdam yaratır.
  3. Değişen pasta: Teknolojinin baskısı ile istihdam alanı değişti. Örneğin yüz yıl önce ABD’de tarım istihdamı %40 iken, şimdi sadece %2. Elli yıl önce ise ABD imalat istihdamı %25 iken, şimdi %9. Yani teknoloji gelişmiş ülkelerde önce tarımdan üretime, sonra da üretimden hizmet sektörüne geçişe neden oldu.

TEKNOLOJİ – İSTİHDAM İLİŞKİSİ

Teknolojinin istihdam üzerinde iki önemli ve çelişen etkisi var:
1) Faydalı tamamlayıcı kuvvet: Teknoloji çalışanlara destek olarak birçok işin daha iyi yapılmasını sağladı. Örneğin ATM sayesinde banka görevlileri müşteri ilişkilerine yöneldiler. Müşteri memnuniyeti ve müşteri sayısı arttı. Artan ATM sayısı banka çalışanı sayısını azaltmadı, tam tersine artırdı. Teknolojinin yarattığı yeni işleri de bu kategoride değerlendirebiliriz.
2) Zararlı ikame kuvveti: Bazı alanlarda teknoloji insanın yerini aldı. Örneğin fabrikalarda endüstriyel robotlar işçileri gereksiz kıldı.
Şu ana kadar teknolojinin istihdama ciddi bir olumsuz etkisinin olmamasının nedeni tamamlayıcı kuvvetin ikame kuvvetinden daha güçlü olmasıdır. 3 teknoloji devrimini de içeren çağa “emek çağı” diyebiliriz.

İKAME KUVVETİ BÜYÜYOR

Gelecekte teknolojinin işsizliğe yol açacağını düşünüyorum, çünkü ikame kuvveti gitgide güçleniyor. Yukarıdaki üçleme üzerinden gidecek olursak:
1) Verimlilik etkisi: Navigasyon uygulaması bir tamamlayıcı güç olarak sürücülerin daha verimli olmasını sağladı. Ama otonom araçlarda sürücüye ihtiyaç yok. Teknoloji insanı ikame edecek.
2) Büyüyen pasta: Örneğin İngiliz tarım sektörü birinci teknoloji devrimi öncesine kıyasla beş misli daha fazla üretim yapabiliyor, ama bu üretimi çok daha az insan gücü ile gerçekleştiriyor. Ülke istihdamının tarım ile uğraşan oranı %27’den %1,2’ye düştü. Pasta insansız büyüyor!
3) Değişen pasta: 21. yüzyılın yeni sektörleri etkin teknoloji kullanımı nedeniyle istihdamın sadece %0,5’ini karşılayabiliyor. Örneğin 2014 yılında 19 milyar değere ulaşan Whatsapp’in sadece 55 çalışanı vardı.

VASIF PRİMİ

Geçmişte teknoloji dünyada zenginliği önemli boyutta artırdı ve refahı yükseltti. Bu refahtan pay almanın yolu olarak da gençlere eğitim ile vasıflarını artırmalarını önerdik. MİT öğretim üyesi David Autor’un çalışması, 1963-2012 arasında eğitim ile maaş arasındaki ilişkiyi çok net gösteriyor. Lise mezunu olmayanların gelirleri neredeyse aynı seviyede kalmış iken, üniversite mezunlarının gelirleri artmış ve aradaki makas açılmış. En büyük artış ise yüksek lisans ve doktoralılarda gözlemlenmiş.

ÇÖZÜM EĞİTİMDE Mİ?

Peki bu reçete hala geçerli mi? Yani teknolojinin yaratacağı işsizlikten korunmanın yolu eğitimden mi geçiyor? Yukarında vasıflı (eğitimli) çalışanların vasıfsız çalışanlardan daha fazla kazandığını gördük. Fakat konuya daha dikkatli bakan ekonomistler, teknolojiden en fazla orta vasıflıların zarar gördüğünü fark ettiler. 1995-2015 arasında vasıflı profesyonellerin ve vasıfsız çalışanların (bakım, temizlik işçileri, sağlık asistanları, bakıcılar, bahçıvanlar, kuaförler) istihdamdaki payları tüm dünyada artarken orta vasıflı çalışanların (sekreterler, idari memurlar, satıcılar, üretim çalışanları) payları azaldı. Yani teknoloji ayrımcı davranıyordu ve “daha fazla eğitim” çözüm değildi.

TEKNOLOJİNİN İSTİHDAMA ETKİSİ

Teknolojinin istihdama etkisini incelerken, konuya meslekler seviyesinde bakmak yanıltıcı olur. Ortada sıkça duyduğumuz “hemşireliğin onu açık ama muhasebeciler gelecekte yoklar” gibi söylemlere önem vermemek gerek. Teknoloji mesleklerin büyük çoğunluğunu ortadan kaldırmaz, ama her mesleği etkiler. McKinsey 2017’de yaptığı bir çalışmada 820 mesleği inceledi ve bunların arasından sadece birkaç tanesinin otomasyon ile ortadan kalkabileceğini öngördü. Öte yandan mesleklerin %60’ında en az %30 otomasyona geçileceği tahmin ettiler. Bir mesleğin otomasyona ne kadar dirençli olduğunu anlamak için yapılması gereken o mesleği tanımlayan görevler listesinin çıkarılması ve bu görevler için gereken vasıf veya eğitime bakmak yerine o görevin ne kadar rutin olduğunun değerlendirilmesi gerekli. Rutinden kastım görevin ifade/tarif edilebilir, yinelenebilir, iyi tanımlı, kural bazlı, algoritması çıkarılabilir olması. Teknolojinin her meslekteki görevlerin rutin olanlarını devralması beklenebilir. Aslında bu bakış açısı orta vasıflıların neden daha fazla işlerini kaybetme riski ile karşı karşıya olduğunu da açıklıyor çünkü orta vasıf gerektiren mesleklerdeki görevlerin önemli bir kısmı rutin.

TEKNOLOJİ RUTİNİN DÜŞMANIDIR

Yani teknolojinin yaratacağı işsizlik konusunu düşünürken, ise sadece eğitim açısından bakmak eksik. İşleri iki boyutta incelemek gerek:
1) manuel (el ile yapılan) ve bilişsel (beyin ile yapılan) işler,
2) rutin işler ve rutin olmayan işler.
Mesela bahçıvanlığı ele alalım. Manuel bir iş ama rutin değil. Dolayısıyla, ciddi bir eğitim gerektirmemesine rağmen, teknoloji bu alanda ciddi bir işsizlik yaratamayacak. İklim farklı, toprak farklı, bahçe farklı, bitkiler farklı, mülk sahiplerinin talepleri farklı. Bu işi teknolojinin devralması ekonomik olarak gerçekçi değil. Yaşlı hemşireliği de az eğitim gerektiren, büyük ölçüde manuel olan ama rutin olmayan bir iş. Teknoloji ancak bu işi tamamlayacak ve daha etkin kılacak adımlar atabilir ama işsizlik yaratamaz.
İleri düzeyde eğitim gerektiren bilişsel işlere de bir göz atalım. Sigortalar için prim hesabı yapan, bankalar için kredi değerlendirmesi yapan uzmanların işi bilişsel ve ciddi bir eğitim gerektiriyor. Fakat bu işler rutin oldukları için yapay zekâ bu sektörlerde ciddi bir işsizliğe neden olacak. Öte yandan, kurum yöneticilerinin bilişsel işleri rutin olmadığı için teknolojinin faydalı ve tamamlayıcı kuvvetinden faydalanarak işlerini daha etkin yapacaklar ve yapay zekâ onların yerini alamayacak.
2001-2014 arasında rutin olan işlerdeki istihdam kaybına karşın, rutin olmayan işlerdeki (manuel dahi olsa) istihdam kazancı yukarıdaki grafikte gayet net görünüyor.

GENÇLER NE YAPMALI?

  • İlk önerim, paniğe kapılmamaları. Yapay zekâ istihdam piyasasını ciddi olarak etkileyecek. Değişim kaçınılmaz, fakat öngörülebilir.
  • Artık sadece eğitim iş bulmak ve refahı artırmak için yeterli değil. Birçok meslek ciddi bir değişime uğrayacak ve mesleklerin içindeki görevlerin rutin olanları otomasyona teslim olacak.
  • Geçmişte teknolojinin zararlı ikame etkisi büyük ölçüde mavi yakalıları etkiledi. Fakat gelecekte yapay zekâ beyaz yakalı işsizliğine neden olacak. Beyaz yakalı işler geçmişteki kadar güvenli değil.
  • Gelecekte daha fazla gencin “yakasız” olacağını, yani bireysel girişimci olacağını veya freelancer olarak kendi işini kendi yapacağını öngörüyorum. Eğitim döneminde sadece kurumsal yaşama odaklanmak yerine girişimcilik adalelerini de geliştirmek için kullanmalarını öneriyorum.
  • Gelecekte dijital okuryazarlık geçmişte okuryazarlığın önemli olduğu kadar önemli olacak. Her üniversite öğrencisinin temel algoritmik düşünme ve yapay zekâ eğitimi alması gerekli. Yapay zekâ her mesleği dönüştürecek ve bunu yapacak olanlar da şu anda üniversitedeki gençler.
  • Yetkinlikleri geliştirmek her zamankinden daha önemli. İnternet, makinalar, algoritmalar, yapay zekâ içeriğin değersizleşmesine yol açtı. Her türlü içeriğe her yerden kolaylıkla ulaşmak mümkün. Dolayısıyla bilgi ile fark yaratmak artık çok daha zor. Fark yetkinlikler ile yaratılacak. Yapay zekâ yetkinliklerinizi geliştirmenizi destekleyebilir ama yetkinlikleri devralamaz.
  • Bence gelecekte en önemli olacak 3 yetkinlik adaptasyon (evrilebilme) becerisi, hızlı (ve kendi kendine) öğrenebilme ve psikolojik sağlamlık. Teknoloji baskısı ile sıkça iş ve kariyer değiştirmek zorunda kalacak bireyin yeni işi hızlı öğrenebilmesi ve başarısızlıklardan kolayca yılmaması önemli.
  • İlk 3 sanayi devrimi çalışanları tarımdan üretime, üretimden hizmetlere geçirdi. Artık başka gidecek yer yok. Yapay zekâ mutlaka bir miktar işsizliğe neden olacak. Teknoloji sayesinde ortaya çıkacak yeni artık değer büyük ölçüde çalışanlara değil sermayeye gidecek. Bu artık değerin yeniden dağıtımına herkesin kafa yorması gerek. Siyasete girmeden bu dağıtım konusuna etki yapmak mümkün değil. Siyasetle daha çok ilgilenen bir gençlik bekliyorum.

Not: Bu yazıyı yazarken büyük ölçüde Daniel Susskind’in TTGV tarafından dilimize kazandırılan “Çalışılmayan Bir Dünya” kitabından yararlandım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Erhan Erkut Arşivi