Fatma Acar Ünlü

Fatma Acar Ünlü

Milli gelir artışı bir refah göstergesi midir?

Günümüzde gerek bireysel gerekse ülke boyutunda refah göstergesi olarak Gayri Safi Milli Hâsıla (GSMH), Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla (GSYH) ve Kişi Başına Milli Gelir gibi ekonomik büyüklükler kullanılmaktadır. Büyüme ulusal refahın değil, ekonomik faaliyetin bir ölçüsüdür.

Küresel bazda dünya ekonomisi bir yandan büyürken, halkın refah düzeyinin aynı ivmede artmadığı hatta bazı ülkelerde düştüğünü görmek olasıdır. Bu durum GSYH veya GSMH gibi makroekonomik değişkenler üzerinden halkın refah düzeyinin hesaplanmasının ne kadar gerçekçi olup olmadığı tartışmalarını beraberinde getirmiştir. Milli gelir bir refah göstergesi değildir.
Mevcut sistemde, ekonominin nasıl büyüdüğü sonuçlara doğru ve net yansımamaktadır. Önemli olan milli gelirin artmasıdır, gelirin ne şekilde arttığı da önemlidir. Ekonomi finans kaynaklı da büyüyebilmektedir, reel sektör kaynaklı da büyüyebilmektedir. Ekonomik büyüme insana dokunmalıdır.
Refah nedir? Refah, maddi zorluk çekmeden, bolluk bereket içinde yaşamak anlamına gelir.
Sosyal refah nedir? Toplumu oluşturan bireylerin yaşam düzeyleri, mutlulukları ve memnuniyetleri şeklinde tanımlanmaktadır.
Ekonomik refah nedir? Bireyin sahip olduğu gelirden veya belli bir dönemde tükettiği mal ve hizmetten elde ettiği fayda şeklinde tanımlamaktadır.
Refah devleti nedir? Toplum içindeki bireylere asgari bir gelir güvencesi veren, onları tehlikelere karşı koruyan, her düzeydeki vatandaşa barınma ve eğitim gibi sosyal alanda bir standart getiren devlet anlayışıdır. Müdahaleci, düzenleyici, girişimci devlet anlayışı bazı özelliklerindendir
Refah devleti, ekonomiye müdahale ederek sosyal adalet, gelirin adil dağılımı ve ekonomik etkinlikler ile halkın refahını yükseltmek amacını taşımaktadır. Bu müdahalelerde özellikle sağlık hizmetleri, eğitim, sosyal sigorta ve kaynakların adil dağılımı en önemli araçlardır. Kaynakların adil dağılımı, ilk üç müdahale unsurunun aktif çalışması ile doğru orantılı olarak kendini gösterebilir. Eğitim, sosyal sigorta ve sağlık hizmetlerinde izlenen politikaların, birbirlerinden bağımsız ama uyumlu olması gerekir. 
Toplumsal refah nedir? Toplumsal refah, tüketicilerin elde ettiği fayda ile üretici kârlarının toplamı olarak tanımlanmaktır. Buna kısaca toplam refah yöntemi denebilmektedir. Ayrıca, toplumsal refahı sadece tüketicilerin refahı şeklinde tanımlamak da mümkündür. Bu yöntem de tüketici refahı yöntemi olarak ifade edilebilmektedir. 
Bir toplumun ulusal gelirden aldığı payın ve ulusal gelirinin yüksek olması durumunda görülebilecek sağlık, eğitim, bayındırlık, sosyal güvence, kültür kurumlarının nicelik ve niteliksel olarak yeterli olma halidir. Huzur ve güven ortamının tesisi açısından toplum refahı oldukça önemli bir kavramdır.
Refah iktisadı; bir makroekonominin kaynak dağıtım verimini ve onun gelir dağılımını beraberce belirlemek üzere mikro ekonomik teknikler kullanan bir iktisat dalıdır. Bir toplumu oluşturan bireylerin iktisadi etkinliklerini incelemek aracılığıyla toplumsal refah seviyesini en yükseğe çıkarmaya çalışır. Refah iktisadı bunu temel alarak, toplum refahına uygun politikaların neler olması gerektiğini araştırır. Dolayısıyla refah iktisadı, sosyal refaha etki eden faktörleri incelemektedir. Sosyal refah iki temel unsurdan hareket etmektedir: “kaynak dağılımında etkinlik” ve “kaynak dağılımında adalet”. Bu çerçevede geliştirilen tüm politikalar, sosyal refahı olumlu etkilemektedir.
Sosyal refahın en önemli belirleyicilerinden biri vergilerdir
Toplum refahına yönelik vergileme hem sosyal refahın artmasına hem de vergiye olan direncin azalmasına imkan sağlayabilmektedir. Bu kapsamda vergilerin sosyal refaha hizmet edebilmesi için her şeyden önce etkinlik veya adalet temelinde tasarlanıp uygulanması zorunludur. Vergiler sahip oldukları özellik gereği, kaynak dağılımında etkinliği ve adaleti etkilemektedir.

Ödeme gücünün temel göstergeleri olan gelir, servet ve harcama üzerinden alınan vergiler bireysel refah, devamında ise toplumsal refah üzerinde bir etki yaratmaktadır. Özellikle, gelir vergisi, ödeme gücünün en temel göstergesidir ve bireylerin refahını doğrudan etkilemektedir.
Neden vergi veriyoruz?
Devletin bize sağladığı hizmetler karşılığı ve zor günlerde yanımızda, destek olması için vergi veriyoruz. Ancak bu soru akılları karıştırırsa, devletin vergi toplaması zorlaşır ve vatandaş ile bağı zayıflar. Bu durumun somut örneği özellikle pandemi sürecinde ve son dönemde doğal afetlerde yaşananlarda karşımıza çıkmaktadır. Devlet işini kaybedenlere açlık sınırı altında para vermiş, kamu bankaların faizlerini, reel faizin altına düşürüp aradaki farkı kendisi karşılamıştır. Bu krediler bazı sektörleri canlandırmaya yöneliktir. Kuşkusuz devlet bu yükün altına girerek, ihtiyaç sahiplerine de düşük faizli kredi sağlamıştır. Ancak bu krediler işsiz veya zor durumdaki vatandaşlarımızın sadece günlerini kurtararak, borç yükünü artırmıştır. Gelir eşitsizliği ve borç yükünün olduğu ortamda halkın refahının iyi olduğunu söylemek mümkün değildir. Ayrıca halkın refahı, ülkenin ekonomik düzeyi, iş imkânı, yönetim şekli, demokratik ortam, hukuk bağımsızlığı, eğitim kalitesi, sağlık sisteminin yapısı, ulusal ve kişisel güvenlik, temel hak ve özgürlüklerin analizi ile ölçülmektedir.
Yöneticiler ve karar alıcı mekanizmalar, devletin imkânlarını ve gelirlerini tüm ihtiyaç sahiplerini kapsayacak yardım yerine, kendi iktidarlarını devam ettirecek popülist yardım politikalarını tercih etmektedirler.
Son dönemlerde yaşanan ekonomik olaylar ve gelişmeler refah konusuna ilgiyi daha da artırmıştır. Refah, sadece gelişmekte olan ülkeler için değil, aynı zamanda tüm dünya ekonomileri için büyük önem taşımaktadır. Çünkü refahın ölçümü, ülkelerde toplumsal ilerlemenin ne derece sağlandığına işaret etmektedir. Toplumların ve bireylerin refahı arttıkça, ülke ekonomileri gelişmekte ve ekonomik kalkınma gerçekleşmektedir.
1990’lardan başlayan küreselleşme ile birlikte değişen yaşam koşulları refahın ölçülmesinde çok sık kullanılan gelir yöntemini yetersiz kılmaya başlamıştır. Refahın ölçülmesinde gelirin yanı sıra, çok çeşitli faktörlerin de ele alınması gerekmektedir.

Bu nedenle OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) 2011 yılında “Daha İyi Yaşam Endeksi’’ (Better Life Index) refahı geniş tanımlayan ve ölçen bir endeks geliştirmiştir. Bu endeks ülkelerin gayri safi yurt içi hasıla dışında çok çeşitli kalemleri de göz önünde bulundurmakta ve toplamda 11 kriterden oluşmaktadır; konut, gelir, iş, iletişim ve toplum, eğitim, çevre, sivil katılım ve yönetim, sağlık, yaşam memnuniyeti, güvenlik ve iş yaşam dengesidir.
Son olarak;
Refah nedir?
İlk akla gelen şey Gayri Safi Milli Hasıla mı?
Yollar, köprüler, rezidanslar, HES’ler ya da Merkez Bankası rezervleri midir?
Yoksa tanklar veya uçakların miktarı mıdır?
Ya da şehirdeki bisiklet yolu refah ölçütü olabilir mi ya da yaya yolları?
Kalabalık şehirlerde nefes aldıran parklar, ormanlar, mavi ile yeşilin buluştuğu kıyılara saygı duymak korumak, doğa katliamı yapmamak, kavga etmeden trafikte yol almak..
Refah dediğim de aslında bireysel olarak yaşadığımız ve hissettiğimiz mutluluk oranıdır.
Refah ülke vatandaşlarının günlük hayatlarında yaşadığı mutluluktur ve önemli olan da bu mutluluğu nasıl paylaştığımızdır.

Kaynaklar:
Ufuk Selen, Ebru Karas; Refah İktisadı Kapsamında Sosyal Refah ve Vergileme İlişkisi, Business and Economics Research Journal
Sevda Akar; Türkiye’de İyi Yaşam İndeksi: OECD Ülkeleri ile Karşılaştırma, Journal Of Life Economics
Zeynep Özmen; Refah Devleti Kavramı ve Refah Devleti Modellerine Göre Avrupa’da Bazı Ülkelerin Sosyal Güvenlik Sistemlerinin Finansman Yönünden İncelenmesi, ISSN:2149-8598
Aykut Can Kızıldoğan; Anlık Düşünce Dergisi

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatma Acar Ünlü Arşivi