17 SAAT SÜREN KAR ESARETİ…

İstanbul görülmedik bir kar fırtınasına mı yakalandı? Şöyle bir arşivlere baktım; Tarihinde buz kütlelerinin boğazı kapladığı kışları yaşamış bir kent burası. 1987 kışı yaşlı ve orta yaşlı kuşakların dün gibi aklındadır. Önümüzde şubat ve mart var… İstanbul’u daha neler bekliyor.

Akıllı telefonların haber ve yer tespit aracına dönüştüğü günümüzde yaygın medya, yol kenarlarından muhabir anonslu haberlerle afeti ucundan anlatmaya çalıştı. Sahadaki muhabirlerin işi kolay değil ama insan odaklı düşünülürse habercilikte farkı yakalamak mümkün. Böyle bir afet durumunda yakın takip nasıl olur? Çok uzak değil, Hadımköy’de bir fabrikanın kapısını çalsalardı, yaşanan kar kaosunun canlı tanığı olacaklardı.

Murat Ecevit, Hadımköy’de bir cıvata fabrikanın yöneticisi.
Fabrika karayolları ekiplerinin sorumlu olduğu yola bağlanıyor. Yıllar içinde bir ekip filan görmemiş kar baskınlarından kendi imkanlarıyla kurtulmuşlar.
En başında şöyle söylüyor; “Öncelikle Meteoroloji ve Akom’un yaptığı uyarıları dikkate alan kimseye rastlamadım. Pazartesi günü bütün Marmara bölgesi için yaşanılan afet denilebilecek olaylar silsilesinin tam göbeğindeydik. Pazartesi günü kar yağışı geldiğini görünce saat 15.30 da personele işi bıraktırıp servislerle evlerine gönderme kararı aldık.”
İşte 17 saat süren esaret böyle başlıyor. Öğleden sonra başlayan çileli yolculukla fabrikadan ancak bir buçuk kilometre uzaklaştıklarında saat 23’ü gösteriyor. Bu arada personelin büyük bölümü servislerden iniyor ve yürüyerek fabrikaya geri dönüyor.
Murat Ecevit; “Sıkıntının araçlarını bırakıp gidenler nedeniyle yaşandığına şahidim. Önümdeki aracın sahibi, bir saat sonra da arkamdaki servis minibüsünün sürücüsü de aracını kilitleyip gitti.”
Murat Ecevit, gece yarsı şöyle bir hava durumu tablosu çiziyor; “Kelimeler yetmez. Korkunç bir tipi. Çok alçakta çakan inanılmaz güçlü şimşekler ve şiddetli fırtına… Bu sırada yürüyerek evine gitmeye çalışan yüzlerce insan.”

Araçlarda mahsur kalanlar ise hemen dayanışma içine girmişler yiyecek ve içeceği olanlar paylaşıyorlar. Tuvalet ihtiyacı ise malum… ‘Bize her yer….!’
Gece yarısını geçtikten ve el ayak çekildikten sonra Murat Ecevit ve arkadaşı karayolları ekiplerden umudu kesmiş halde çevredekilerden yardım umuyorlar. “Üç Suriyeli genç yardımımıza koştu. Sağ olsunlar onlarla birlikte aracımızı ite ite saplandığı yerden kurtarıp Hadımköy gişelere 200 metreye kalaya kadar getirdik. 5-6 aracın arkasında sıramızı aldık. Önümüz boşalıp gişelerden otobana çıktığımızda saat 03.30 civarıydı.”
Murat Ecevit 40 yıllık sürücü. Ülke gerçeğinin ona öğrettiğine gelince; “yakıt depomu asla ve asla 3/4 ün altına düşürmeme alışkanlığı. Daha büyük rezillik yaşamamızı engelledi, tam 16 saat 56 dakika hiç kontak kapatmadım.”

Otoyola çıktıklarında şaşkınlığa uğrar, o ünlü Karadeniz fıkrasının tam içine düşerler! …“Ters yönden tam karşımızdan bir ticari taksi ve bir binek araç geldi, İnanmayacaksınız; bize yol verin dediler! Onlarla konuşurken ( biz 4 araçtık ) arkamdan çift kabin 4 çeker büyük ve dişli lastikleri olan, kamuflaj desenli bir araç geldi benim bir metre ileri almamı istedi. İleri aldım ve yol verdim, yanımızdan yüksek karların üzerine çıktı 10 metre gitti ve kaldı. Karşıdan gelen araçlar geri geri gittiler biz yolumuza devam ettik. O devasa kamyonet hala karlarla boğuşuyordu.”
Murat Ecevit, Bakırköy’de evine ulaştığında artık sabah olmuştu ve saat 8’i gösteriyordu (Ya Anadolu yakasında ikamet etseydi!)

SON SÖZ
Murat Ecevit, Kırklareli’nde bir fabrika kurmayı planlıyordu ama enerji sorunu bu plandan vazgeçeceklerini gösteriyor. Ecevit, kardan sonra sözü ekonomiye getiriyor ve son noktayı şöyle koyuyor:
“Doğalgaz ve elektrik kısıntılarının sanayiciyi bitiriyor, insanlar yatırım yaptı. istihdam yarattı; halihazırda çalışanlarına asgari ücretin de üzerinde zam verdi. Şimdi devlet onlara diyor ki, ‘kapasitenin yüzde 40’ını kullanmayacaksın. Bazı günler çalışmayacaksın.’ Bu insanlara ‘battınız’ demektir.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cengiz Erdil Arşivi