2 Kitap ve Girişimcilik Karakteri

Küçük yaşlarda Girişimcilik farkındalığını yaymaya çalışan bir girişim olan SAGE’in (www.sagehq.co) kurucusu olarak uzun zamandır kafayı yorduğum alanlardan biri, değer teklifimizin ölçülebilirliğini nasıl kanıtlayabileceğimiz. Özellikle tam kapanmanın ve bayramın getirdiği iş boşluğunu bu konuda yapılan araştırmaları ve kitapları tarayarak geçirirken aradığım ve sizlerle paylaşacağım ipuçlarını, okuduğum beklenmedik bir kaynakta, Paul Tough’ın yazdığı “Çocuklar Nasıl Başarılı Olur” kitabında buldum. Paul, özellikle Amerika’nın defalarca reform edilmesine rağmen hala köhne kalan kamu eğitim modeli içinde araştırma yaparak yazdığı bu kitabında, çocukların başarılı bireyler olmalarının önündeki engelleri ve onları aşmanın yollarını arıyor. Fakirliğin ve madde bağımlılığının hayat standardı olduğu, çetelerin hüküm sürdüğü okullarda okuyan, daha çok da oku(ya)mayan bazı öğrencilerin, nasıl olup da mezun olduktan sonra başarılı ve toplumla uyum içinde yaşayan bireyler olarak yetiştiklerini ve aileler yetiştirdiklerini anlamak için uğraşan Paul, yaptığı araştırmalarda çarpıcı sonuçlarla karşılaşıyor ve bunları sağlayan eğitim programlarını irdeliyor. Detayları ziyadesiyle kapsamlı araştırmanın benim için önemi, bu başarılı programların bazılarının müfredat, test temelli sınav başarısı ve IQ gibi yüzeysel konulara değil; gençlerin karakterleri ve özgüvenlerine odaklanan ve rol modeller ile desteklenen modeller olması.
Bazı programların Martin Seligman’ın “Öğrenilmiş İyimserlik” kitabından esinlenerek tasarlandığını okuduğumda derinleştirdiğim araştırma, beni şaşırtıcı bir şekilde girişimcilik alanında programlar tasarlarken çok kullandığım bir konsept olan “Grit” ve aynı isimli kitabın yazarı Angela Duckworth’e bağladı. Meğer Duckworth, doktora sonrası araştırma kariyerini Seligman’ın yanında devam ettirmiş ve yaptığı ilk araştırmalar gençlerin hangi karakter özelliklerini geliştirmelerinin, onların uzun vadeli başarılara götüreceğini test etmekmiş. Araştırmalar zengin ya da fakir, beyaz ya da siyah olmalarından bağımsız olarak, aşağıdaki 7 özellik odağında karakterlerinin gelişmesine katkıda bulunulan bireylerin, toplum içinde uyumlu ve başarılı olma şanslarının arttırıldığını gösteriyor.
Sebat/Azim ya da Gerçek Yüreklilik (Grit): Zorluklar karşısında yılmadan dirayet göstermek.
Öz Disiplin (Self Control) Meşhur Marshmallow testi ile denenmiş, gelecekteki bir ödül için kısa vadeli hazzı erteleyebilme becerisi.
Heyecan/Lezzet (Zest) Hayatın güzelliklerini arzulama ve keyif almak.
Sosyal Zekâ (Social Intelligence) Hem bireylerle hem de içinde bulunduğu sosyal çevre ile derin ilişkiler kurabilmek ve dillendirilmeyen durumların da ayırdına varabilmek.
Minnet/Şükran Duymak (Gratitude) Kendisine sunulan fırsatların birer ayrıcalık olduğunun bilincinde olmak ve davranışlarıyla bu ayrıcalıkların hakkını vermeye çalışmak.
İyimserlik (Optimism) Hayatta başına gelen terslikleri öz değerini azımsamadan olduğu gibi kabul edip kötümserliğe kapılmadan ilerlemeye devam etmek
Merak (Curiosity) etrafında ve dünyada olan bitenlere karşı bitmek bilmeyen bir araştırma ve öğrenme hevesi içinde olmak.
Çocuklarımızın iyi bir geleceğe sahip olması için yaptığımız yatırımların başında, imkanlar el verirse, okul öncesinden üniversiteye kadar, eğitim hayatlarını prestijli bulduğumuz özel eğitim kurumlarında geçirmelerini sağlamak geliyor. Ancak bu yolun her zaman, çocuklarımızda yukarıda bahsettiğim karakter özelliklerini geliştirmeye katkı sağladığına çok inanmıyorum. Aksine bazı durumlarda, erken yaşlardan itibaren sunulan ayrıcalıkların çocuklarda karakter özellikleri açısından olumsuz etkisi olabileceğini düşünüyorum, hatta bir baba olarak gözlemlerim beni ürkütüyor. Benzer şekilde, eğitim ve gelişim için fırsat eşitliği verilmeyen akıllı çocuklarımızın da, hayatta karşılaşacakları tüm engelleri sadece karakterlerini geliştirerek büyülü bir şekilde aşabileceklerini düşünmek de gerçekçi değil.
Yukarıdaki 7 karakter özelliğine ve eğitim modelimizin bunları desteklemekte ne kadar eksik kaldığına bakınca, ülkemizde yetişen gençlerin içinden çıkan katma değerli girişimcilerin nüfusa oranının birçok ülkeye kıyasla neden daha az olduğuna şaşırmak mümkün değil. Eğitim sistemimiz neresinden bakarsak bakalım adil ve yeterli değil. Tek sınava odaklı başarı ölçümü, seçim özgürlüğünü kısıtlayan üniversite yerleştirmesi ve tesadüflere dayalı kariyer planlaması ile gençlerimizin sürdürülebilir bir gelecek inşa etmelerini beklemek, olmayacak duaya âmin demek. “Yeni nesil sınav sorusu” yaptık demek, kırık bacağa yara bandı yapıştırmaktan farksız.
Bu sistemin bir gecede değişmesini beklemek de bir seçenek olmadığına göre, ebeveynler, uzmanlar ve kanaat önderleri olarak elimizden gelen tek şey; gençlerin karakter özelliklerinin geliştirilmesini destekleyen okul dışı programların yaratılması, yaygınlaştırılması ve adil bir şekilde dağıtılması için çalışmak, düşünmek, yazmak ve faaliyete geçmek. Güzel bir gelecek hala mümkün ama bunun için hem yetişkinler hem de çocuklar olarak yapacak çok işimiz var.
Çocuklarımızın geleceği için daha az kaygılı geçireceğimiz günlerin özlemiyle ve bize böyle bayramlar veren liderlerimizi saygı ve minnetle anarak, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramınızı kutlarım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ozan Sönmez Arşivi