*Auf wiedersehen Frau Merkel…

Angela Dorothea Kasner… Soğuk Savaş’ın ortasında, 17 Temmuz 1954 tarihinde, Protestan papaz bir baba ve öğretmen bir annenin Hamburg’daki evinde dünyaya geldi. Angela’nın doğumundan birkaç hafta sonra, Berlin’in 20 km dışındaki küçük Templin kasabasına yerleştiler. O günlerde Almanya’yı ikiye ayıracak bir duvar örüleceğini ve Doğu’da kalakalacaklarını bilmiyorlardı. Angela 18 yaşına kadar orada yaşadı.
Dindar bir aile ortamının ve Soğuk Savaş’ın kasvetinde geçen gençlik yıllarında, Angela tutumlu olmayı, disiplinli yaşamayı, sorumlu davranmayı, en kötüye hazırlıklı olmayı öğrendi. 13 Ağustos 1961 gece yarısı Doğu Alman askerleri Berlin’i ikiye ayıran ilk tel örgüleri çekince Angela da ailesiyle birlikte Doğu’da kaldı, milyonlarca insan gibi.
Marksist rejimin din adamlarının çocuklarının önlerini kestiğini gören ailesinin teşvikiyle, Komünist Gençlik Organizasyonu’na katılan Angela, bu örgütte yer aldığı için siyasi kariyeri boyunca eleştirilere hedef oldu. Ama kendisi de ailesi de o dönemin koşullarında üniversiteye girebilmenin başkaca yolu olmadığını hatırlatarak bu kararlarını savundular.
Yıllar sonra bir röportajda, “Şartlar çok kötüye gitseydi herhalde kaçardım oradan; ama durum göründüğü kadar kötü değildi” dedi. Bu sayede gençliğinde son derece sosyal olabildiğini ve çevresinde arkadaşlar bulabildiğini anlattı.
Leipzig Üniversitesi’nde fizik ve kimya okuyan genç Angela, 23 yaşında ona dünyanın tanıdığı soyadını verecek olan bir başka fizik öğrencisi Ulrich Merkel ile evlendi. Beş yıl sonra boşandılar. Merkel soyadını bırakmadı Angela.
Yıllar geçti, birleşik Avrupa içerisinde birleşik Almanya fikri Merkel’e ilham veren ve siyasi geleceğini yönlendiren motor güç oldu. İki Almanya’nın birleşmesiyle Merkel, Batı Almanya’daki en büyük parti olan Hristiyan Demokratlar’a (CDU) katıldı ve o günlerde partinin çok az sayıdaki kadın yüzlerinden biri oldu.
Partinin karizmatik lideri ve Almanya’nın birleşmesinin mimarı Şansölye Helmut Kohl, 1990 seçimlerini kazanınca kurduğu hükümette birleşmeyi temsilen bir Doğu Almanyalıya görev vermek istiyordu. Burnunu onun işlerine fazla sokmayacak sessiz sakin biri olması gerekiyordu. Kabinede bir kadın olması da hoş olurdu hani…
Angela Merkel, Kadın, Gençlik ve Spordan Sorumlu Bakan olduğunu Kohl’den gelen telefonla öğrendi. Merkel’in uzlaşmacı ve çözüm üretici yönünden yararlanmak isteyen Helmut Kohl 1994 yılında onu bu kez Çevre Bakanı yaptı. Büyük başarı kazandı Merkel bu görevde de.
1998’de CDU’nun seçimi Sosyal Demokratlar’a kaybetmesi ile muhalefete geçen Kohl’ün kısa bir süre sonra gizli bir hesaba “bağış” adı altında aktarılan parti fonlarını kendisi ve çevresindekiler için kullandığı ortaya çıktı. CDU tabanı tepkiliydi. Ama kimse Kohl’e bayrak açma cesareti gösteremedi. Skandalın üstünü örtme eğilimi ağır basıyordu sanki.
İşte tam bu noktada CDU Genel Sekreteri Angela Merkel beklenmeyeni yaparak Frankfurter Allgemeine gazetesinde “Kohl hat der Partei Schaden zugefügt” (Kohl partiye zarar verdi) başlıklı bir başyazı kaleme aldı ve patronunu istifaya çağırdı. Bu duruşuyla yıldızı büsbütün parladı Merkel’in.
İktidardaki Sosyal Demokratların lideri Gerhard Schröder’in zamanının dolmadığını ve söylemlerinin hâlâ toplumda karşılık bulduğunu gören Merkel, liderlik konusunda acele etmedi. Edmund Stoiber’in Hıristiyan Demokratlar’ın başkanlığını hedefleyen girişimini destekledi. Stoiber 2002 seçimlerinde Schröder karşısında yenilgiye uğrayınca Merkel sıranın kendisine geldiğini görerek sahneye çıktı ve CDU’ya lider oldu. 2005 yılında da Almanya’nın en genç, ilk kadın, ilk Doğu Alman kökenli Şansölyesi oldu.
16 yıl şansölyelik yapan Merkel’in adı istikrarla özdeşleşti. Öngörülebilirlik, sağduyu, uzlaşma, soğukkanlılık, ciddiyet, tevazu, ağırbaşlılık sıfatlarıyla tarif edildi.
Bugün etrafımıza baktığımızda gördüğümüz tek devlet insanı Merkel. Ve bırakıp gidiyor Almanya’yı da bizi de…
Yalan söylemedi.
On binlerce kişiye hakaret davası açmadı.
Muhaliflerini terörist olmakla suçlamadı.
Ketum tavırlarını ve mütevazı tarzını değiştirmedi.
Pahalı giysiler, takılar, saatler takmadı.
Sıradan bir apartman dairesinde kimyager olan ikinci eşi ile yaşadı.
50 araba ve 300 korumayla pazar ayinine gitmedi.
Kendi alışverişini kendi yaptı.
Kendi çamaşırını kendi yıkadı.
Pantolonlarını kendi ütüledi.
Dünyanın kaçıncı zengini olduğundan filan bahsedilmedi hiç.
Tarifeli uçakla da seyahat edebilen bir dünya lideri oldu. Almanya’nın itibarı hiç zarar görmedi bundan.
Alman halkı alkışlarla uğurladı Merkel’i.
Benim aklımda ise bir deli soru kaldı:
Bizim neyimizi kıskandın be Angela?

  • Güle güle Bayan Merkel

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kaya Türkmen Arşivi