Barışı isteyen ve istemeyenler üzerine...

Türkiye'nin Rusya ve Ukrayna arasındaki barış görüşmelerine ev sahipliği yapması belki de geride bıraktığımız mart ayının en önemli gelişmesi oldu. Toplantı öncesinde belki de "arka kapı diplomasisi" çerçevesinde İstanbul'a gelen bazı Rus oligarkların varlığından medyada çokça bahsedildi. Bu görüşmelere ne kadar katkısı oldu bilmiyorum, çünkü oligarklar ve Putin arasında güçlü bir bağ olduğu dünyada tanınmış bir gerçek. 

Biz esas meseleye dönelim: Zorbalığın değişmeyen simgesi Putin göreve gelir gelmez, belki de gelmeden az önce, Rusya'da kontrol etmesi gereken unsurların farkındaydı:

- İç güvenlik ve istihbarat

- Ordu

- Mafya ve kanun dışı güçler

- Yeni zenginler yani oligarklar

Bunların tamamını kontrol ettiği gibi, kendine ait unsurlar olarak değerlendirip eşit muamele yapıp Rusya içinde ve dışında da görevlendirdi. Hatta aralarında koordinasyon sağladığı zamanlar da oldu. Bir süre sonra siber saldırı ekiplerini de buna dahil etti. Sayısız belge ve olay bunların artık komplo teorisi değil gerçek olduğunu bizlere gösteriyor. Maalesef bu tutum, Sovyetler zamanının "kötü devlet ama iyi kalpli halk" algısını bozdu ve neredeyse dünyanın her yerinde çekilen filmlerin "kötü adamları" Ruslardan teşekkül etti. 

Gayet iyi hatırlıyorum Arnold Schwarzenegger'in SSCB zamanında oynadığı bir filmde kendisine "Rus musun ?" diye soran Amerikalıya "Hayır, Sovyetim" diye cevap veriyordu. Demir Perde zamanının Sovyet halklarının fakir ama namuslu, vatanına milletine bağlı genel karakterini beyaz perdeye yansıtmıştı diyebilirim. 

Hiçbir zaman komünizme ilgi duymamakla beraber, Demir Perde ülkelerinin sanatını ve kültürünü yakından takip ettiğim için, SSCB zamanının bu zamanla kıyaslandığında ne kadar ilerde olduğunu kabul etmek zorunda kalıyorum.

SSCB Zamanındaki Fakir Ama Onurlu Halk..

Bugün tatil beldelerindeki Rusların davranışları, giyiniş tarzları ve yaklaşımları, restoranlardaki genel tutumları, sporu kazanılması gereken bir savaş olarak görmeleri ve içine düştükleri doping skandalları "kötü adam" algısının güçlenmesi ve herkes tarafından kabullenmesi sonucunu yarattı. Sovyetler Birliği eskiden korkulan ama saygı duyulan bir durumdaydı. Bugün Rusya korkulan ama nefret edilen, saygı duyulmayan bir konuma geldi. 

Putin'in tüm çabası SSCB'den daha güçlü bir duruş yaratmak için gibi gözükse de zamanla "Rusya benim" deme yanılgısına düştü. Bugünkü davranışları ve kararları SSCB'nin dağılmasının hesabını sormaya çalışmak gibi algılanıyor. Stalin'den sonra tarihe geçen ikinci zorba olmak yolunda hızla gidiyor. Bu durumun oldukça farkında. Tüm davranışları "doğrusu bu olmasa bile dünyanın hak ettiği bu" şeklinde düşündüğünü gösteriyor. 

Elbette Türkiye önce kendi menfaati ve Ukrayna'da acı çekenlerin lehine önemli bir adım attı. "Barış için yorulmak, savaşmaktan iyidir" sözüne inanıyorum. Ancak şu ana kadar bunu Putin ile sağlamanın zor olduğunu idrak etmiş olduğumuzu düşünüyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Emre Alkin Arşivi