Seçim sonrası senaryolar...

Bir hafta içinde önce Mardin, ardından Antalya, Kıbrıs ve tekrar Antalya'da panellere katıldım. Panellere bu hafta da devam ediyorum. Seçimlerden önce mart ayında da farklı sektörlerin beklentilerine cevap vermeye çalışacağım. 

Söz konusu seyahatlerim esnasında uçakta ya da havalimanında her kesimden iş insanı ile konuşma fırsatım oluyor. "İşler iyi" diyenler genellikle dijital hizmetleri üretenler. "İşler kötü" diyenler ise sanayiciler. Özellikle üretici/ihracatçıların ciddi şikayetleri var. Günlük meselelerle uğraşmaktan başlarını kaldıramadıklarını söylüyorlar. Geçenlerde otomotiv sektöründen bir iş insanına "AB'de elektrikli araçların pazar payı dizel araçları geçti" dedim. O da bana "hocam doğrudur ama biz burada günü kurtarmaya çalışıyoruz" diye cevap verdi. Herkes karlılığı azaltan mevzuat uygulamalarından şikayetçi.

Birçok sektörde hızlı bir değişim gerçekleşmekte ancak Türkiye sadece izlemede kalıyor. "Seçimler geçsin" yaklaşımı yeniden hakim oldu. Ancak bir farkla. Eskiden dolar kuru seviyesi söylemek tabu idi. Şimdi herkes her yerde rahatlıkla konuşuyor. Uzatmadan senaryolara geçeyim:

  • Dolar/TL 'yi kontrol ederek Enflasyonu sakinleştirme: Dolar kurunu tutmaya çalışırken rezervlerden satış yapmaya devam edileceği kesin, diğer taraftan TÜİK'in rakamlara eziyet edeceği söylenebilir. Bu durumun sürdürülebilir bir tarafı yok. Denerken mutlaka bir yerde patlayacak. Dolayısıyla dövizi tutmak için atılan her adımı fırsata çevirmek gerekiyor. TCMB, Dolar/TL 'yi tutmaya çalışırken sıçrama mesafesini daha da artırıyor. Dolayısıyla çift hane enflasyondan üç haneye geçme tehlikesi yaşayabiliriz. Bu planı yurtdışından yüklü miktarda bir kaynak gelmeden sürdürmek imkansız. "Seçimden sonra ülkeye para yağacak" diyenler var ama pek gerçekçi değil. Bir kısım para geleceği muhakkak ama açığı kapatacak kadar olmaz.
  • Dolar/TL'nin hızla yükselip sonra sakinleşmesi ve enflasyonun %50'nin üzerinde bir seviyede yılı tamamlaması: Eldeki varlıklar ve piyasa gerçekleri ile daha uyumlu bir senaryo olur. Merkez Bankası dövizi tutmak için rezervlerden satmak yerine, rezervleri güçlendirmeye başlar. Bu arada kademeli olarak kurları serbest bırakır. Elbette bu durumda ekim ayına kadar enflasyon yükselmeye devam eder, ardından baz etkisi ile düşmeye başlar. Rezerv artışları kredi notuna etki yapar, 2025 yılından itibaren yabancı sermaye girişleri artar ve döviz kurları sakinleşir.

Buradan da anlaşılıyor ki ekonomi kurmayları için "kötü" diye nitelendirilecek senaryo aslında hepimizin lehine olacak senaryo. Şu an sürdürülen ise, yurtdışından yüklü bir kaynak girişi olmaz ise "kabus senaryosuna" dönecek. Yerel seçimler sebebiyle gerekli adımların şu an için atılmadığını biliyoruz. Ancak, seçimlerden sonra hem vergiler ve yüksek faizle üretim ve talebi boğmaya kalkıp hem de kurları tutmaya çalışırsak büyük bir felaket ile karşılaşırız. Dolayısıyla hem kambiyo rejimini hem kurları hem de faizi kontrol etmeye çalışmamalıyız.

Unutmadan söyleyeyim: Genel seçimlerden önce de "Merkez Bankası ne yapıyor da döviz kurlarını tutuyor" diyen oluyordu. Dolar yüzde 50 yükselerek cevap verdi. Şimdi de aynı soruyu soranlar oluyor. Demek ki mesele tam olarak anlaşılmamış. Hafızası zayıf bir milletiz.

"İmkansız üçleme" daha önce denediğimiz ve başımızı belaya sokan bir deneyim oldu. Tekrar denemeye kalkmak bizi büyük zorluklara sevk edebilir diye düşünüyorum.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Emre Alkin Arşivi